4.205.243 ve 5.865.977

30.06.2018 - 11:12
Yıldız Önen
Haberi paylaş

Bu sayılardan birincisi, Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adayı olarak aldığı oy, ikincisi ise HDP’nin milletvekilliği seçimlerinde aldığı oylar. Bu oyların önemi bütün seçim kampanyası boyunca ağzından sadece “barış”, “çözüm” ve “diyalog” gibi birleştirici sloganlar çıkan bir partinin ve bir adayın sahip olduğu doğrudan desteği gösteriyor olması.

Burada Demirtaş’ın oylarının neden HDP oylarından düşük olduğuna ya da HDP’ye “stratejik” olarak oy verdiği söylenen insanların şu ya da bu orana sahip olduğuna aldırmaksızın, doğrudan barış için oy veren insanların yaklaşık 6 milyon kişilik dev bir cüsse oluşturduğunun altını çizmek istiyorum.

Üstelik, sadece oy veren bu kitle değil, iktidar cenahında yer alan siyasi partilerin dışında kalan tüm adaylar, özellikle cumhurbaşkanı adayları Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğünü talep ederken, bir yanıyla yeniden gelişebilecek bir çözüm sürecinin karşısına dikilmeyeceklerini de göstermiş oldular.  Seçimlerde 11 milyon 300 bin oy alan CHP’nin bir kesiminin yeni bir çözüm sürecine artık karşı çıkmayacağı çok açık.

Yaklaşık 680 bin kişinin oyunu alan Saadet Partisi, seçim kampanyası boyunca Kürt sorununda çok olumlu bir siyasi çizgi izledi. “Türkler ve Kürtler ayrı kültürün renkleridir. Kürt sorununu ‘hak ve adalet’ prensibiyle çözmek istiyoruz. Bütün insanlar hak ve haysiyet açısından eşit doğarlar. Kürt sorunu sadece güvenlik meselesi olarak görülüyor. Toplumda barış yerine düşmanlık pompalandığı için Kürt sorunu çözülemiyor. Adaletten eğitime, sağlıktan çevreye, kadınlardan kültüre her alanda topyekün reformla Kürt sorununu çözeceğiz.” Bu sözler Saadet Partisinin genel başkanının seçim beyannamesinden.

Muharrem İnce de seçim kampanyası kapsamında düzenlenen ve en çok atılan sloganın “Demirtaş’a özgürlük” olduğu Diyarbakır mitinginde “Kürt sorununu nasıl çözeceğiz, biliyor musunuz? Barışacağız.” dedi.

AKP’nin tabanında da yaklaşık üç sene önce sonlanan çözüm sürecine desteğin yüzde 70’lere kadar yükselmiş olduğunu hatırlarsak, çözüm ve barış gibi kavramların hamaset yüklü konuşmaların yerini alabileceği bir diyalog ikliminin yaratılabileceğine dair umutlu olmamamız için hiçbir neden yok. Bu kez, hareketin, milyonlarca insanın çözümden yana pratik bir tutum alabileceğini görüp kampanyaların da milyonlarca insana temas edebileceği hale gelmesi için, gerçekten barış yönünde basınç yaratabilecek kitlesel bir kampanya olması için yepyeni bir bakış açısıyla inşa edilmesi gerekiyor.

Yıldız Önen

[email protected] 

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol