Adalet Zemini (AZ) kısa süre önce bir deklarasyon yayınladı. 24 Haziran seçimlerine yaklaşımını bu metinle ortaya koyan AZ bileşenleri, seçimin önemini şöyle dile getiriyor:
“Adalet Zemini'nde bir araya gelen bizler, 24 Haziran seçimlerine, Türkiye’nin ekonomik ve siyasal sorunlarına çözümler üretecek bir fırsat olarak bakıyoruz. Bu topraklarda sadece bugün değil, yarın da barış, huzur ve refah içinde yaşamak istiyoruz. Bunun için de gittikçe artan kutuplaşma halinin ortadan kaldırılması, ekonomik ve siyasal sorunları çözme sanatı olan siyasetin güçlendirilmesi gerekiyor.”
Kutuplaşma, hepimizin hakkında kafa yormamız gereken bir gelişme. Bu kutuplaşmanın temel sorumlusunun hükümet, daha doğrusu AKP-MHP ittifakı olduğunu düşünüyorum. 2000’li yılların başından 2012-2013 yıllarına kadar, kutuplaşmanın kışkırtıcısının askeri vesayet yanlıları olduğu çok açık. Ama özellikle 15 Temmuz darbesini püskürten hareketi siyasal demokrasinin sınırlarının genişlemesi için değil, bir beka vurgusu etrafında iktidarı konsolide etmek için kullanan AKP-MHP liderliği, olmadık insanları, grupları, çevreleri düşman ilan ederek kutuplaşmayı derinleştirmeyi bir politik enstrüman olarak gördü. Bu nedenle AZ’ın kutuplaşmaya dikkat çeken ve seçimleri bu açıdan, kutuplaşmayı aşmak için bir fırsata çevirmeyi öneren yaklaşımının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Metinde önemli bir bölüm de siyasetin güçlenmesi ve siyaset alanının genişlemesi için yapılan çağrı:
“Oyumuzu siyasetin güçlenmesi için kullanmalıyız. 24 Haziran seçimlerinin en olumlu sonucu, siyaset alanını genişletecek bir tablonun ortaya çıkması olacaktır.” dedikten sonra AZ metni siyasetin bu topraklarda yaşayan ve yıllardır mağdur olan insanlara nefes aldırması için şu taleplere cevap üretmesi gerektiğini söylüyor:
HSYK’da, yargıda bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlayacak özerk bir işleyişi mümkün kılmak için yeni düzenlemeler yapılması,
Cumhuriyet başsavcıları ve valiler gibi kamu görevlilerinin de seçimle belirlenmesi,
OHAL’in kaldırılması,
Siyasetteki kutuplaştırıcı ve cinsiyetçi dilin değiştirilmesi,
Toplumsal şiddetin her çeşidiyle mücadele edilmesi,
Haksız işten çıkarmalarda işe iadelerin hızla sağlanması,
Sendikal hakların güvenceye kavuşturulması,
Asgari ücretin vergiden muaf tutulması ve artırılması.
Ben bu taleplerin yanı sıra, esas olarak AZ’ın öne çıkarttığı şu talebin gerçekleşmesinin siyasal iklimin demokratikleşmesinin ilk adımı olduğunu düşünüyorum:
“Anadilde eğitim hakkının anayasal güvenceye kavuşturulması ve Barış ve çözüm sürecine yeniden dönülmesi.”
Yıldız Önen
(Sosyalist İşçi)