İnternette arama motoruna ‘Suriyeli göçmenler’ yazınca insanı utandıran sonuçlar çıkıyor: “Türkiye’de Suriyeli istemiyoruz” kampanyası da çıkıyor karşımıza, ‘Suriyelilere vatandaşlık verilmesin’ sloganları da. Suriyelilere yönelik nefret söyleminde patlama yaşanıyor. Sağ ve sol cenahtan Suriyeli göçmenlerin Türkiye açısından sakınca yarattığını gerekçelendirmeye çalışan onlarca iddia var. Sol açısından her gördüğü sakallıyı IŞİD üyesi sanmak, Suriyelilerin tümünü siyasal İslamcı olarak kodlamak gibi problemler öne çıkıyor. Her bir Suriyeli göçmenin her nasılsa sadece seçimlerde oy verme hakkına sahip olduğunu düşünmekle kalmıyor bu cenahın sözcüleri, oy veren göçmenlerin otomatik olarak AKP’ye oy verdiğini de iddia ediyorlar.
Kılıçdaroğlu ise en son Suriyeli göçmenlerin dönüp askerlik yapmaları için eğitilmeleri gerektiğini savundu. Muhtemelen Esad’ın ordusuna katılmaları öngörülmüştür.
Sağın durumu ise daha trajik. Hem bir yandan Suriyelilere kol kanat geriyormuş gibi davranıyorlar ama öte yandan da göçmenleri Avrupa Birliği’yle görüşmelerde pazarlık kozu olarak kullanmaktan geri durmuyorlar. Tayyip Erdoğan, son olarak 3.5 milyon Suriyelinin ‘ilanihayet’ Türkiye’de kalamayacaklarını, Suriye’ye döneceklerini açıkladı. Ulusalcı solun göçmen düşmanlığı, daha çok ideolojik. Arada sırada Esad’ı da kollayan mitingler düzenlenerek Suriyelilere karşı bir hava oluşturmaya çalıştılar. Ama, cumhurbaşkanından başbakana, devletin göçmenlerin yaşamıyla ilgili karar verici ve pratik olarak bu kararları uygulayıcı tüm mercilerinde hakim olanların, Suriyeli kardeşlerimizi bir anda evlerine dönmek zorunda olan geçici misafirler ilan etmeleri, göçenler üzerinde sahici bir tehdit oluşması anlamına gelir.
OHAL koşulları, Suriye içinde devam eden ve hemen bütün ülkelerin dahil olduğu çatışma ortamı ve bu çatışmaların daha da yaygınlaşması ihtimali, Türkiye’deki kutuplaşma ve siyasal demokrasinin alanının daralması göçmenlerin yaşam koşullarını bütünüyle zorluyor. Öte yandan aynı koşullar sağcı ve milliyetçi fikirlerin güçlenmesine paralel bir şekilde Suriyelileri zayıf halka olarak tespit edip hedef gösteriyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nce yapılan ‘Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları’ başlıklı araştırmada seçmenlerin tek uzlaştığı konunun Suriyeli sığınmacıların ülkesine geri dönmesi konusu olması tehlikenin bir ölçüde boyut değiştirdiğini gösteriyor.
Irkçılığa karşı olan ve göçmenlerle dayanışmanın önemini kavrayan her kesimi, platformu, derneği, partiyi, göçmenler başımızın tacıdır ve göçmenlerin uluslararası hakları derhal tanınmalıdır diyerek sağ dalgaya karşı bir dayanışma ağı örgütlemek için bugün harekete geçmeye çağırmalıyız.
Yıldız Önen
(Sosyalist İşçi)