Tony Cliff yüz yıl önce, 20 Mayıs 1917’de doğdu.
Filistinli bir Yahudi olarak yetiştirildi ve 1946’da Britanya’ya geldi. İki yıl sonra İsrail devleti kuruluşu ilan edildi. Cliff, bir anti-siyonist ve bir enternasyonalist olarak bu devlete karşıydı. Britanya’da sonunda Sosyalist İşçi Partisi’ne (SWP) dönüşecek olan Marksist grubu kurdu ve bu gruba önderlik etti. SWP merkez komitesinin bir üyesi olarak Cliff ile 20 yıldan fazla süre birlikte çalıştım. Zekâ, kararlılık, çekicilik, mizah anlayışı ve güçlü bir mizacın eşsiz bir bileşiminden oluşan olağanüstü bir kişiliği vardı.
Bugün, 2000 yılının Nisan ayındaki ölümünden neredeyse 20 yıl sonra, onu tanımayan insanlar için neden önemli olmaya devam etsin ki? Bu sorunun cevabı kısmen onun teorik katkısında yatıyor. Cliff 1940’ların sonunda Sovyetler Birliği üzerine çığır açan bir analiz yazdı. O Sovyetler Birliği’nin sosyalist veya -Troçki’nin iddia ettiği gibi- “yozlaşmış işçi devleti” olmadığını, Stalinist Rusya’nın kapitalizmin bir başka şekli olan bürokratik devlet kapitalizmi olduğunu savundu.
İktidardaki bürokrasi işçi sınıfını, Britanya ve ABD’de patronlar nasıl sömürüyorsa öyle sömürüyordu. Batı ile olan askeri rekabet, Rusya’nın Marx’ın Kapital’de incelediği sermaye birikimi mantığına tabi olmasına neden oldu. Ancak Cliff yalnızca bir teori öne sürmedi. Onu 1917’de doğan ve Britanya’ya yerleşen başka bir parlak Yahudi Marksist entelektüel ile karşılaştıralım. Eric Hobsbawn büyük bir tarihçiydi ama Ortodoks komünizmi aklamaya çalıştı, New Labour’un (İşçi Partisi’nin sağ politikalar savunduğu bir program) oluşmasına katkıda bulundu ve Kraliçe’nin verdiği Companion of Honour (bir alanda üstün başarı gösterenlere verilen ödül) unvanını kabul etti.
Bunun aksine Cliff devrimci Marksist geleneği siyasal olarak yeniledi. Stalinist zorbalık devlet kapitalizmi olduğundan, Marx’ın işçi sınıfının kendi eylemi kavrayışı hala canlı bir gerçeklik olabilirdi. Cliff “Ne Washington, ne Moskova yaşasın Enternasyonal Sosyalizm” sloganını sahiplendi. Bu ifade Soğuk Savaş’ın kapitalizm ve sosyalizm arasında değil, rakip emperyalist güçler arasındaki bir mücadele olduğunu ifade ediyordu. Dolayısıyla 1991’de Sovyetler Birliği çöktüğünde SWP ve onun diğer ülkelerdeki kardeş örgütleri gelişip büyüyebildiler.
En önemlisi Cliff, Marksist teoriyi devrimci bir siyasal örgüte dönüştürmekte kararlıydı. 1970’lerde devrimci strateji ve taktikler için bir araç kutusu olarak kullanılabilecek bir eser olan, Lenin’in dört ciltlik bir biyografisini yazdı. 1970’ler, savaş sonrasında Avrupa ve Kuzey Amerika’da sınıf mücadelesinin en yüksek düzeye ulaştığı dönemdi. Britanya’da güçlü bir işyeri temsilcileri hareketi 1970-74 yıllarında Ted Heath’in Muhafazakâr hükümetine karşı çıkmış ve onu devirmişti. Cliff tüm enerjisini radikalleşen öğrencileri ve işçileri, gelecek olan mücadeleleri şekillendirebilecek kitlesel bir devrimci partinin temeli haline getirebilmeye harcadı. Yazık ki Heath hükümetinin düşmesinin ardından işçilerin mücadelesinde bir artış olmadı, bunun yerine iktidara gelen İşçi Partisi işçileri yatıştırdı.
İşyeri temsilcileri örgütlenmesi giderek bürokratikleşti ve sendika memurlarına ve şirket yapılarına eklemlendi. Bu yüzden Margaret Thatcher Mayıs 1979 seçimlerini kazandıktan sonra saldırıya geçtiğinde çok daha zayıf bir işçi hareketiyle karşılaştı. Cliff bu eğilimleri ilk fark edenlerden biriydi. Böylece SWP Thatchercılığın ıstırabına hazırlanabildi ve o dönemden dağılmadan çıkabildi. Ancak bu durum Thatcher hükümeti ile Ulusal Madenciler Sendikası arasındaki nihai mücadeleyi daha az acı verici veya zor hale getirmedi. Cliff hayatının geri kalanını Muhafazakârların ve Thatcher’ın çırağı Tony Blair’in iktidarı altında geçirdi. Hem Britanya’da hem de yurtdışında her siyasal olanağa coşkuyla sarıldı. Devrimci Marksizm’in mirasını gelecek kuşaklara aktarabilmek için yorulmak bilmeden çalıştı.
Ondan her şeyden önce devrimci kararlılığı öğrendim. Ona 1990’da “Neyse ki 1980’ler geride kaldı” demiştim. Cliff bana baktı ve “Asıl 1950’leri görmeliydin” dedi. Tony Cliff, Thatcher iktidarındaki yenilgi yıllarından çok daha zor koşullarda, Soğuk Savaş’ın zirvesinde yeni hareketler geliştiğinde büyüyebilecek olan küçük bir Marksist grubu inşa etmişti. Siyasal durum her açıdan Cliff’in zamanında olduğundan çok daha farklı. Ancak hala onun teorik katkılarından ve pratikteki örneklerinden öğrenebiliriz.
Alex Callinicos
(Socialist Worker'dan Türkçe'ye Onur Devrim Üçbaş çevirdi)