Arkadaşımız, vekilimiz Garo Paylan’a, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada soykırım ifadesini kullandığı için AKP-MHP-CHP milletvekillerinin oylarıyla üç birleşime katılmama cezası verildi.
CHP, başkanlığa ya da partili cumhurbaşkanlığına kendince destansı bir direniş sergilerken, “Evet” ya da “hayır” diyecek vekiller tekme tokat, diş ve yumruk içinde anayasa değişikliğiyle ilgili maddeler hakkında meydan muharebesindeyken, Garo Paylan’ın konuşması muharebeye hemen son verdi. Vekiller durdu. Meclisin milli ruhu kabardı ve üç parti hep birlikte Garo hakkında verilen cezada ortaklaştı.
Oysa anayasa değişikliği teklifinin 11. maddesinin TBMM Genel Kurulu'ndaki görüşmeleri sırasındaki "Ermenilerin, Süryanilerin, Rumların, Yahudilerin büyük katliam ve soykırımlarla topraklardan sürüldüğü" cümlesi ne ilk defa kurulan bir cümleydi ne de TBMM’de ilk kez dile getiriliyordu.
Gerçekten de zamanın ruhunda yaşanan değişiklikle ilgili mecliste yaşananlar. MHP’liler Garo’nun sözlerine tahammüllerinin olmadığını, CHP’liler şiddetle reddettiklerini ve AKP’liler soykırım iddiası üzerinden ayrı bir milliyetçilik geliştirildiğini söylediler. TBMM Başkanvekili Aydan ise bunun Türkiye Cumhuriyeti'ne, milletin tarihi şahsiyetine hakaret içeren, meclisten geçici olarak çıkarma cezasını gerektiren bir fiil olduğunu söyleyerek, Garo Paylan’a ceza verilmesinin yolunu açtı.
Oysa konuşmada hiçbir hakaret yok. Ermeni bir milletvekili, halkının maruz kaldığı soykırımı dile getirince, bugün kime neden hakaret etmiş olsun? Geçtiğimiz aylar ve yıllarda "bunu tarihçilere bırakalım" diyenler, sanki tarihçiler oturmuş, incelemelerini yapmış ve konu üzerinde tam bir mutabakat varmış gibi bir milletvekilini cezalandırıyorlar. Tarihçiler ne zaman “Ermeni soykırımı yalandır! Bu kavramı kullananlar milletin tarihi şahsiyetine hakaret etmiş olurlar” diye bir karar verdiler, bir uzlaşma sergilediler? Oysa yüzlerce tarihçinin, yaşananların soykırım olduğunu kanıtladıkları binlerce çalışma var. Meclis çok ilginç; tek tek bu üç partiye sorsak hiçbirisi İttihat ve Terakki’nin eylemlerini ve geleneğini savunmuyordur ama bu gelenek tarafından hayata geçirilen kanlı bir süreci dile getirmeyi, bugün millete hakaret olarak görüyorlar.
Garo Paylan, düşüncelerini dile getiren bir vekildir. Halkın oylarıyla seçilmiştir. Kimseye hakaret etmemiştir. Buna rağmen TBMM’de üç partinin oylarıyla alınan karar, Garo Paylan’ı nefret söylemiyle yüklü bir linç girişiminin tam ortasında bırakmıştır. CHP, bedeniyle olmasa da ruhuyla yerli ve milli koalisyonun aktif bir parçası olduğunu kanıtlamıştır.
Meclisin yapması gereken Garo Paylan’dan hızla özür dilemektir.
Zamanın ruhuna göre kavram tercihini değiştirenler ya da kullanılan kavramlara yaklaşımını değiştirenler, zamanı ruhunun akışkan ve değişken olduğunu hatırlamalıdır. Hükümet, bir milletvekilini sadece görüşlerini açıkladığı için linç eden ortama karşı önem almalı, daha önce 24 Nisan’la ilgili açıklamalarında övündüğü “Türkiye’de 1915’e ilişkin çoğulcu tartışma ortamını” sağlamalı, Paylan’a yönelik nefret kampanyasının önüne geçmelidir.
Şimdi, 19 Ocak’ta 10. Yılında Hrant Dink anması çok daha anlamlı. Daha kalabalık bir şekilde “Özlüyoruz ahparig ve birbirimize sahip çıkıyoruz” diyebilmek için.
Şenol Karakaş