Gezegenimiz için “anti-kömürcülük”

01.12.2016 - 07:46
Kemal Başak
Haberi paylaş

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın resmi internet sayfasında enerji sektörünün, Dünya sera gazı emisyonlarının %70’inden fazlasını oluşturduğu kabul ediliyor ve bu sektörün iklim değişikliği politikalarının ve müzakerelerinin başarıya ulaşmasında belirleyici olduğu vurgulanıyor.

Ancak “başarı”dan ne anlaşıldığı aynı açıklıkla vurgulanmamış. Son dönemde giderek artan bir şekilde güneş ve rüzgar enerjisi yatırımlarına verilen destek ve 2023 yılında yenilenebilir enerji kaynakları payının % 30’a yükseltilmesi hedefi Bakanlığın iklim değişikliğine karşı verilen mücadeleyi desteklediği anlamına gelmiyor. Aynı bakanlık, doğal gaz depolama kapasitesinin 5 milyar metreküpün üzerine çıkarılması ve kömür enerjisine dayalı kurulu güç kapasitesinin 15,9 GW’tan 30 GW’a yükseltilmesi hedeflerine de sahip. Aslında bu hedefler iktidar partisinin önceliğinin iklim değişikliği ile mücadele edilmesi değil Türkiye’nin kurulu güç kapasitesinin (120 GW’a) yükseltilmesi olduğunu gösteriyor. İktidar partisi bu hedefe kısa yoldan ulaşmak için kömür kullanımını tam iki kat arttırmayı planlıyor. Son iki yüz yıllık zaman dilimi içerisinde küresel ölçekteki iklim değişikliğine, atmosferdeki karbon miktarının artmasına, en büyük katkıyı yapan kömür kullanımının olumsuz etkilerini dile getirenler ise iktidar sözcülerinin ithamlarına maruz kalıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, İstanbul’da düzenlenen 1.Kömür Eylem Planı Çalıştayında yaptığı konuşmada “Anti-kömürcülük yapmaya çalışan, anti-kömür lobiciliği yapmaya çalışan birileri var. Çok da önemli değil, çok da kafamıza takmayacağız. Hele hele dünyanın gelişmiş ülkeleri başta olmak üzere kömürden bu kadar faydalanıldığı, yararlanıldığı bir atmosferde onların çok dediklerine bakmayacağız. Avrupa’ya bakıldığında yüzde 84 kömürden üretiyor elektriğini. Amerika yüzde 45, İngiltere yüzde 39. Dünya ortalaması yüzde 40’ın üzerinde, ancak Türkiye’de yerli kömürü yüzde 12’lerden 16’lara çıkardık kıyamet kopuyor. Kimse kusura bakmasın, biz bu kaynağımızı sonuna kadar kullanacağız” diyerek küresel iklim değişikliğine karşı mücadele eden aktivistleri hedef aldı.

Evet, bugün gezegenimizde doğal olmayan yollardan kaynaklanan bir iklim değişikliği problemi ortaya çıktıysa bunda en büyük sorumluluk ABD ve Batı Avrupa devletlerine düşüyor. Bu devletleri kapitalizmin öncülüğüne götüren süreç yoğun olarak kömüre dayalı enerji kullanımı ile başladı. Kömür kullanımının yanına 20. Yüzyıldan itibaren petrol ve doğal gazı da ekleyen emperyalist devletler, atmosferdeki sera gazı kalınlığının tehlikeli bir şekilde artmasının asıl sorumlusu oldular. Ancak günümüzde bu sorumluluğu sadece emperyalist devletlere yıkmak, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu diğer G20 ülkelerinin yarattığı küresel tahribat potansiyelini yok saymak anlamına gelir. Enerji politikaları yerli ve milli olamaz. Sera gazı kalınlığının artmasına yol açacak yatırımlara karşı mücadele etmeliyiz, gezegenimiz için.

Kemal Başak

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol