İdama hayır!

15.11.2016 - 07:52
Kemal Başak
Haberi paylaş

7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra başlayan AKP-MHP yakınlaşması, son bir ay içinde adı konulmamış bir koalisyon ortaklığına dönüştü.

MHP’nin elinin değdiği yerlerde neler olduğunu yakın tarihimizden çok iyi biliyoruz. Şimdi bu el sadece Kürt halkına ve temsilcilerine değil, iktidar bloğu için baş ağrısı oluşturabilecek bütün muhaliflere uzanıyor. Diyarbakır’ın belediye eş başkanlarının tutuklanması, on binlerce KESK üyesi kamu emekçisinin görevlerinden ihraç edilmesi ve Cumhuriyet gazetesinin yazarlarının göz altına alınması sadece bir haftaya sığdırıldı.

İktidarın bu taarruzu karşısında şaşkınlık sürerken Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli arasında yapılan görüşmenin hemen ardından altı milyon oy alan HDP’ye operasyon yapılması, partinin eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil on milletvekilinin tutuklanması, ardından Cumhuriyet gazetesinin dokuz yazar ve çizerinin tutuklanması, muhalefeti atomize etmek üzere kurgulanan bu yeni dönemin işaretlerini veriyor. Erdoğan-Bahçeli görüşmesinde idam cezasının geri getirilmesi konusunda mutabık kalındığının açıklanması, şok saldırılarının en son halkasının ne olduğunu da gösteriyor. İnsanlığın gelişiminde bir insanlık suçu olarak tespit edilmiş idam cezasını yeniden gündeme alarak topluma gözdağı veriliyor.

1920-23 arası dönemde esas olarak Gayri-Müslim vatandaşlara yönelik olarak uygulanan idam cezası, Cumhuriyetin ilanından sonra hız kazandı. İstiklal Mahkemeleri dönemlerinde rejim karşıtı olarak suçlanan yüzlerce kişi idam edildi. Bu kişilerin ezici çoğunluğunu Kürt halkının bireyleri oluşturuyordu. İkinci Dünya Savaşı yıllarında da yaygın idam cezası uygulandı, 177 kişi idam edildi. İdam cezalarının yaygın olarak kullanıldığı diğer dönemler askeri diktatörlük yıllarını kapsıyor. 1960-61’de Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanının dahil olduğu 58 kişi, 1971-72’de devrimci militan Deniz Gezmiş ve iki yoldaşının dahil olduğu 16 kişi idam edildi. Daha bu idamların sancısı sürerken 12 Eylül 1980’de üçüncü kez darbe yapan generaller insanlık suçu sicillerine 49 kişinin idam edilmesini eklediler. Son idam cezası ise askeri diktatörlük sonrası iktidara gelen ANAP’lıların oylarıyla 1984 yılında uygulandı. Bu tarihten sonra sıkıyönetim ve devlet güvenlik mahkemeleri tarafından verilen yüzlerce idam cezası TBMM tarafından onaylanmadı. 1984 yılından sonra idam cezalarının engellenmesinde, Türkiye içinde ve dışında idam karşıtı kampanya örgütleyen insan hakları aktivistleri ve 1986-1996 yılları arasındaki döneme damga vuran işçi sınıfı hareketleri ve liderleri idam cezası ile yargılanan Kürt siyasi hareketi büyük rol oynadı. 2004 yılında, bu mücadele dönemlerinin sonunda, Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamında idam cezası yürürlükten kaldırıldı.

Şimdi yeniden yasal hale getirilmek istenen insanlık suçu idam cezasına karşı, faşist partilerin tabanı dışında kalan her kesimi kucaklayan büyük bir kampanya örgütlemek hayati bir önem taşıyor.

Kemal Başak

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol