Savaş değil müzakere

16.05.2016 - 10:29
Kemal Başak
Haberi paylaş

PKK, 12 Eylül askeri diktatörlüğünün Kürt halkına yönelik işlediği insanlık suçlarının ardından 1984 yılında gerilla savaşını başlattı.

Türk devleti, bundan önceki Kürt isyanlarını bastırmakta kullandığı askeri yöntemlerle PKK’yi yok edeceğini düşündü, fakat askeri yöntemlerle PKK yok olmadığı gibi Kürt sorunu giderek siyasi bir nitelik kazanmaya başladı. Uzun süreli olağanüstü hal uygulamasının yarattığı tıkanıklığı “dağa çıkmak” seçeneğinin dışında arayan Kürtler parlamento yolunu zorladılar. 1987 yılında SHP listelerinden meclise giren vekiller 1989 yılındaki Paris Kürt Konferansında sorunu gündeme getirdiler. Devletin bu girişime yönelik tepkisi savaşı derinleştirmek oldu, vekiller SHP’den ihraç edildi.

Siyasi temsilcilerinin dışlanması, Kürt halkının siyasi mücadeleden vaz geçmesine yol açmadı. Halkın Emek Partisi altında örgütlenen Kürt siyasi hareketi, olağanüstü hal koşullarında yapılan 1991 yeniden SHP ile seçim birlikteliği yaptı ve Leyla Zana, Mahmut Alınak, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Selim Sadak ve Sedat Yurtdaş gibi isimler TBMM milletvekilliğine seçildi. Leyla Zana’nın meclis açılışında Kürtçe yemin etmesinin yarattığı gerilime, 1992 Newroz’undaki katliama rağmen, Kürt halkının siyasi çözüm yönündeki kararlılığı Türk devletini ilk defa görüşme masasına oturttu. Cumhurbaşkanı Özal’ın “federasyon da dahil her şey tartışılabilir” yönlü açıklamasının ardından PKK ilk kez ateşkes ilan etti. Ancak devlet içindeki savaş ve “imha” yanlıları Özal’ı çok kısa süre içinde tasfiye etti ve savaş bu kez çok şiddetli bir biçimde yeniden başladı. SHP yeniden Kürt vekillerini partiden ihraç etti. İhraç edilen vekiller DEP’e (Demokrasi Partisi) katıldı. Kürt halkının silahlı güçleri ile dağda savaşırken siyasi temsilcilerini mecliste görmek istemeyen askeri vesayet rejimi, meclisteki partilerden DEP’li vekillerin dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi. 2 Mart 1994 tarihinde yapılan oylama ile 13 DEP’li milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırıldı. Mecliste kalmaya karar veren Orhan Doğan, Leyle Zana ve Hatip Dicle polisler tarafından zorla meclisten çıkartılarak gözaltına alındı. 8 Aralık 1994 tarihinde sona eren mahkemede milletvekilleri Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan ve Selim Sadak’a 15’er yıl ağır hapis cezası verildi. Bu tarihten sonra devlet Kürt halkı üzerindeki baskısını arttırdı, binlerce sivil JİTEM gibi yapılar tarafından katledildi ve “kaybedildi”.

Savaşın zirve yaptığı 1993 – 1997 arasındaki dönemde on binlerce kayıp vermesine PKK imha olmadı. PKK yok olmadığı gibi etki alanını Kürtlerin yaşadığı bütün şehirlere taşıdı. Siyasi olarak da varlığını güçlendirdi, PKK çizgisindeki partiler Türkiye genelinde % 6 – 6,5, ama Kürt şehirlerinde % 50’nin üzerinde oy almaya başladı. 2007 ve 2011 seçimlerinde mecliste grup kuracak kadar vekil kazanan Kürt siyasi hareketi yerel seçimlerde Kürt şehirlerinde ezici bir üstünlük sağlayarak nerdeyse bütün belediyeleri kazandı. 2015 seçimlerinde ise tarihi bir başarı sağlayarak % 10 barajı parçalandı.

Devletin daha önce 1994’te denediği ve başarısız olduğu süreci yeniden gündeme getirmesi iki taraftaki acıları korkunç bir şekilde arttırmaktan başka bir sonuç vermeyecek. Bu nedenle HDP lideri Demirtaş’ın çatışmaların durması ve müzakerelerin yeniden başlaması için verdiği samimi mücadeleye destek olmak gerekiyor.

Kemal Başak

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol