Güne gözümüzü bir ölüm, patlama, çatışma haberi almadan açtığımız gün yok aylardır. Ölüm kol geziniyor.
Bir yerde 300 küsür PKK'li etkisiz hâle getirilmiş oluyor, başka bir yerde içinde askerlerin olduğu araç geçerken yola döşenen patlayıcıların patlamasıyla askerler ölüyor, ağır yaralanıyor. Patlamanın olduğu yerde hemen operasyonlar düzenleniyor, saldırıyı düzenleyenler “etkisiz” hale getiriliyor.
Antep’te kına gecesinde, Van’da emniyet binasının önünde, Cizre’de bodrumlarda, Cearblsu’ta obüslerden ateş açılması, tank mermileriyle insanlar ölüyor.
Bu yüzden, her şeyden önce ve ilk işimiz, bu topraklarda ölümleri durdurmak olmalı. Öncelik ölümlerin durmasıdır. Kürt-Türk gençlerin ölmesini engellemek, düğünlere saldıran gözü dönmüşlüğün içinde fırsatlar bulduğu savaş iklimini ortadan kaldırmak hepimizin ilk işi. Savaşın uzağında güne ölüm haberleriyle uyanmamak isteği değil, her ölümün aynı zamanda yaşayanlar arasına diktiği milliyetçilik duvarının daha fazla büyümesine izin vermenin içerdiği tehlikenin büyüklüğü hepimizi barış için acil harekete geçmeye zorlamalı.
Bu nedenle Selahattin Demirtaş’ın Erbil ziyaretinden önce dile getirdiği şu görüşler çok önemli: “PKK de, hükümet de silahların susması altını çizerek belirtiyorum silahların susması, ben hükümetin polisin, askerin silah bırakmasından söz etmiyorum, bunu sürekli hükümet çarpıtıyor ama Hükümet, polis, asker silah bıraksın demiyoruz, ateşkesten söz ediyoruz. Yani birbirine karşı silah sıkmamak, bombalı eylem yapmamak, operasyon yapmamak ve siyasete çözüm şansı bırakmaktan söz ediyoruz.”
Siyasete çözüm şansı bırakmak! Önce ölümleri durdurmak! Yeniden konuşmak, tartışmaya başlamak, düşmanlaştırmaktan vazgeçmek!
Ama kesinlikle önce ölümleri durdurmak. Bu çok önemli. Kolombiya’ya Cumhurbaşkanı Santos, devletle gerillalar arasında yapılan barış anlaşmasından söylediklerinin bazıları şöyle: “Şefkatimizi, başkaları için acı çekebilme kabiliyetimizi yitirdik. 50 yıldır savaşan bir ülke birçok değerini yok etmiş bir ülkedir…Barış herkes için zaferdir.”
Kolombiya’da yaşanan barış süreci, Türkiye’de de yaşanabilir. 2013 yılında başlayan çözüm süreci, arka arkaya yapılan yanlışlarla, bugünkü çatışmalı ortama evrildi. Oysa, süreç, o günlerde herkes farkına varmasa da Kürt sorununun her düzeyde ve platformda tartışılmasını sağladığı için ve ölümlere ve gerilim politikalarına son verdiği için bile benzersiz bir öneme sahipti.
Şimdi, zaferi kimin sahipleneceğinden bağımsız olarak, sonucunda bir barış sürecine ilerlemek için çıkılacak yolda atılacak ilk adım, acilen ölümlerin durmasıdır, yaşam için ses vermektir.
Yıldız Önen
(Sosyalist İşçi)