Bu sorunun yanıtı çok açık: Hukuk herkese lazım. Ama, en çok da işçilere, yoksullara ve ezilenlere lazım. Burjuvazi, devletin ve sermayenin zirvelerinde gezinenler, hukukun korumasını konumları ve paralarıyla kolayca satın alabiliyorlar. Yoksulların böyle bir avantajı yok. Yoksullar, evrensel demokratik ilkelere bağlı olarak şekillenen hukuk tarafından korunmak durumundalar.
“At izinin it izine karıştığını" söyleyen Cumhurbaşkanı, hukukun aldığı şekli de bir çırpıda özetlemiş oldu. Türkiye’de hemen herkesin hakkında en az bir kez konuştuğu yargı bağımsızlığı tam bir fiyaskodur. Yargı geçmişte bağımsız değildi, bugün de bağımsız değil.
Ahmet Altan’ı gözaltına alan savcı nereye bağımlıdır bilinmez ama bir kişinin tutuklanması ciddi bir olaydır. Hele hele, 15 Temmuz darbesini önceden bildiği varsayılarak tutuklanması, o kişinin durumunun hemen açığa çıkartılmasını gerektirir. Oysa Altanları tutuklatan savcı ne yaptı? Tutuklamanın akşamı bayram tatiline çıktı!
Çok bağımsız şahane bir yargısal süreç!
15 Temmuz çok kanlı bir darbe girişimiydi. Girişimin çağı ve yarattığı yıkım, eğer darbe başarılı olsaydı yaşanacaklar hakkında net veriler sunuyor. Meclisi bombalayan darbeci alçaklar, darbe başarılı olsa mahalle mahalle katliam yapmaktan çekinmeyecek bir psikolojiye ve politik eğilime sahipler belli ki. Bu, FETÖ/PYD soruşturması ve 15 Temmuz darbe dava ve tutuklamasının alanının çok net bir şekilde belirlenmesi gerektiğini gösteriyor.
15 Temmuz darbesine katılan, planlamasında yer alan, darbeyi bilen ve lojistik destek sağlayanlara karşı acımasız davranırken, Gülen cemaatine bulaşan, çocukluğunda okullarında okumuş olan, bankalarına para yatırmış olan insanları darbeci diyerek tutuklamak, on binlerce kamu çalışanını işten atmak gerçek darbe davasını sulandırır. Savcı Serdar Coşkun, 22 Temmuz’da kabul edilen FETÖ/PYD iddianamesini hazırlayan savcı, cemaatin yükselişinde bütün siyasi iktidarları eşit derecede sorumlu tutuyor ve özellikle, Ahmet İnsel’in de vurguladığı gibi, AKP’nin cemaatin yükseliş ve ”operasyon yapabilecek bir güç haline gelmesi” döneminde üstlendiği rolün üzerini örtüyor.
Böylece, iktidardakiler, darbecilere verdikleri desteği, “Allah bizi affetsin” diyerek unutturabilirken, iki gazeteci tv ekranlarından darbeden bir gün önce gizli mesaj verdiler diye günlerce gözaltında tutulabiliyor.
Türkiye’de daha birkaç sene önce, çok ciddi darbe ve derin devlet davaları sulandırıldı. Şimdi de 15 Temmuz darbesiyle ilgili dava sulandırılıyor. Dava ve tutuklamalar, darbecilerin yanı sıra darbeyle hiçbir alakası olmayan insanları da hedeflemiş görünüyor.
15 Temmuz darbesiyle hesaplaşma süreci, hukukun herkese lazım olduğunu ama en çok da işçilere, yoksullara, gazetecilere ve demokratlara lazım olduğunu gösteriyor.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)