HDP Eşgenel başkanı Selahattin Demirtaş, Erdoğan’ın Suriyelilere vatandaşlık verilmesiyle ilgili önerisi hakkında yaptığı konuşma, esaslı bir hatayı barındırıyor. Demirtaş, “Çok güveniyorsan kendine referanduma götür. Bakalım halk ne diyecek?” diyerek, Erdoğan’a meydan okurken, bütünüyle yanlış, bir haftadır Suriyelileri istemediğini sokakta ifade eden güruhun istediği gibi kullanabileceği bir argüman sunmuş oldu.
Çok sık tekrarlanan gerçeğin altını çizmekte fayda var. Demokratik evrensel ilkeler referanduma götürülemez. Bu ilkeler, insanlığın ezilen kesimlerinin tarihsel mücadelesinin yaygınlığının ürünü olan kazanımlardır. Örneğin, Almanya’da, “Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykırım haklı mıydı?” başlıklı bir referandum yapılamaz. Yapılması teklif dahi edilemez. Böyle bir referandum yapılıyorsa, Almanya’da rejim değişmiş, bildiğimiz Almanya sona ermiş ve ırkçı bir Almanya kurulmuş demektir. Örneğin Türkiye’de Kürtlerin anadil hakkı, aslında Türk olmayan tüm halkların anadil hakkının tanınması bir referandum konusu olamaz. Erdoğan, asıl amacı Kürt vekilleri hapse tıkmak olan milletvekilliği dokunulmazlığını referanduma götürmek istediğinde, bir konjonktürün çoğunluğunun nobran politikalara ve demokrasi dışı eğilimlere onay vereceğine duyduğu inanç nedeniyle bu öneriyi yapmıştı. Demokratik hakları budayacağı açık olan siyasi kararları referanduma götürme isteği, kabul edilemez.
Mültecilerin haklarının tanınması, mültecilerin sığındıkları ülkenin vatandaşlarıyla aynı hakka sahip olması, evet, evrensel bir demokratik kazanım, demokratik haktır. Bunun çok basit bir neden var: Bugün mülteci olmamamız, yarın mülteci olmayacağımızın garantisini sunmuyor. Düşmez kalkmaz bir Allah var! Onun dışında iklim nedeniyle mülteci olanlar, savaş nedeniyle mülteci olanlar, yoksulluk nedeniyle mülteci olanlar, iç savaş nedeniyle mülteci olanlar, politik mülteciler. Listeyi hep beraber uzatabiliriz.
Erdoğan’ın Suriyelilerin vatandaşlığıyla ilgili yaptığı açıklamanın ardından çok net, çok iyi perspektif veren yazılar yazıldı: http://sadeceka.com/yezyuzunun-lanetlileri-suriyeliler/
http://marksist.org/icerik/Yazar/4966/Susma-haykir,-multecilik-de-vatandaslik-da-haktir
http://marksist.org/icerik/Yazar/4965/Multecileri-savunmayan-bir-sol-olamaz
http://marksist.org/icerik/Yazar/4977/Mutlu-goc-yoktur
Bu yazılar hem sağlam bir bakış açısı hem de güçlü veriler sunuyor. Garip bir AKP karşıtlığını siyaset üretme şeklinizin omurgası haline getirmemişseniz, Suriyelilere vatandaşlık meselesine nasıl yaklaşmak gerektiği çok açık. Dünyada 150 milyon civarında, Türkiye’de 3 milyon civarında mülteci var. Mültecilere yaklaşımınızı, Erdoğan2ın politikalarının belirlemesi için hiçbir gerekçe yok. Erdoğan “Ey ABD, ey AB” dese ve “dünya mültecilerine dünya ülkeleri vatandaşlık vermeli” diye çıkışsa, buna bile karşı çıkmayı AKP karşıtlığının şanından gören saçmalık derecesine indirgenmiş bir muhalefet tarzı hâkim hale geldi. Oysa mülteci meselesi AKP’den çok ama çok önceden beri insanlığın gündeminde. Paris Komünü’nün yenilgisinin ardından şehri terk etmek zorunda kalan Komünarlara Londra’da aralarında Marx’ın da olduğu sosyalistler tüm enerjileriyle yardım ettiler.
Ekim devriminin hemen ardından inşa edilen anayasada şunlar yazıyor:
“Madde 20. Emekçilerin bütün halklarının kardeş olması ilkesiyle hareket eden Rus Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti, Rus Cumhuriyetlerinin sınırları içinde yaşayan, buraya çalışma amacıyla gelmiş, işçi sınıfına ya da başkalarının emeği ile geçinmeyen köylülüğe ait olan bütün yabancıların bir Rus vatandaşıyla aynı siyasi haklara sahip olmasını güvence altına alır ve bölgesel 16 Sovyetlere bu yukarıda geçen vasıflara sahip yabancıları, hantal formalitelere yer vermeksizin, vatandaşlık işlemlerine tabi tutma yetkisi verir.
Madde 21. Rus Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti, politik ve dini suçlar sebebiyle ülkelerinde zulüm gören yabancı ülke vatandaşlarına iltica hakkı tanır.”
İnsanlar göç edip duruyor yüz yıllardır. Gezegenin ezilenleri, yarın kendisi de göçmen durumuna düşme ihtimaline karşı bugünün göçmenleriyle dayanışmayı, sosyalizm ve demokrasi mücadelesinin merkezi bağlantı kayışlarından birisi olarak kavraya gelmiştir. Çünkü, insanları göç etmeye mecbur eden kapitalizm, ırkçılık ve milliyetçiliği kendi sürekliliğini sağlama almak için insanlar arası bölünmenin benzersiz bir aparatı olarak kullanır ve göçmenler ırkçılık ve milliyetçiliğin şişirilmesi için en zayıf, haklarında atıp tutmanın en rahat olduğu toplumsal kesimi oluşturur.
Irkçılığa karşı mı çıkacaksın! Göçmenlerin haklarını savun!
Milliyetçilikle arana mesafe mi koyacaksın! Göçmenlerin Türkiye vatandaşlarıyla aynı siyasi haklara sahip olmasını savun!
Eski bir tanıdığımız, DSİP’i, “Bir kez de AKP’nin işine gelmeyecek bir politikayı destekleyin” diyerek eleştirmiş. Bir kez bile AKP’den daha az sağcı olmayı başaramayanların üstelik kimlerle aynı zeminde buluşmuş olduklarını görmemeleri onların hanesine yazılan utanç notudur. Sosyal medyada, gemi azıya alan, solculuğun ulusalcılıkla ele ele gideceğini sananların konformizmi çok önemli değil ama Suriyelilere vatandaşlık meselesinin neden bir turnusol kağıdına dönüştüğünü kanıtlıyor. Şöyle bir tweet atmıştım: “Solcu değil ırkçısınız. Elbet 3 milyon Suriyeli Türkiyeli işçi sınıfıyla birleşip sizin icabınıza bakacak. Örgütlenmelerine yardım edeceğiz.” Profil resminde, kullandığı resimlerde Alperenler, Türk İntikam Tugayı, faşistler, Türk bayrağı olanlar sayısız tweet atarak, küfür ederek yorum yaptılar. TİT’çi olduğu izlenimi vermeye çalışanı tehdit etti. Yakın çevreme küfür edenlerden geçilmedi. Akit ve Sözcü gazetesinin karanlık, pespaye ve ırkçı lafazanlığını sahiplenen bu ırkçı güruhla aynı zeminde buluşan, Suriyeli mülteciler konusunda aynı Türk milliyetçiliğinin nosyonlarını paylaşanlarla kıran kırana mücadele edeceğiz.
Kuşkusuz Demirtaş bunlar arasında değil. Aynı konuşmasında, “Sokakta kalan dilencilere ırkçı gözüyle bakmayın sakın, bu işin sebebi onlar değil. Onların en yoksul evi, bizim kaldırımlarımızdan, taşlarımızdan daha değerlidir. Bunlar şimdi liderler, suçu günahı yine Suriyeli yurttaşın üzerine yıkmaya çalışıyor” dedi. Fakat, çözüm sürecine karşı olan, Kürt sorununda yeniden devreye giren savaş politikalarını, daha önce İmralı’da yapılan görüşmeler nedeniyle ertelediği için hükümete kızan, vekillerin dokunulmazlığı gündeme geldiğinde AKP’yle beraber “evet” diyen CHP lideriyle, Suriyelilere vatandaşlık konusunu referanduma götürme talebi, bütünüyle yanlış, çok tehlikeli ve ırkçı ve milliyetçilerin elini güçlendiren bir tutumdur.
AKP, bütün Suriyelilerle ilgili değil. Bazı Suriyelilerle ilgili, sadece onlara vatandaşlık vermek istiyor. Suriyelilerle ilgili alanda AKP’yle aynı zeminde görünmek istemiyorsanız, buyurun, buradan yüklenin.
AKP, Suriyelileri şantaj öğesi olarak kullanıp AB’den para alma peşinde. Buyurun, AKP’ye buradan yüklenin!
Sadece Suriyelilerin değil, aralarında Ermenilerin, Kürtlerin ve başka halkların da olduğu geniş bir halklar topluluğunun anadilde eğitim hakkını savunun. AKP’ye buradan yüklenin.
Suriyeliler, Türkiyeli olmak değil, siyasi haklarının tanınmasını, mültecilik haklarını istiyorlar. Sosyalistlere, demokratlara, özgürlükçülere düşen, Kemalist, ulusalcı, Ergenekoncu, Perinçekçi, ırkçı, AKP’ci, MHP’ci, CHP’ci zevattan uzak durup, Suriye halkının yanında koşulsuz bir şekilde durmak, “halkların demokratik köprüsünü” inşa etmektir. Demirtaş’tan beklediğimiz vatandaşlık konusunu referanduma götürme talebini dillendirmesi değil, Suriyelilerin mültecilik haklarının hükümet tarafından derhal kabul edilmesi için on binlerce insanın katılacağı bir miting çağrısı yapmasıdır.
Irkçılığı durdurmak için, hükümete gerçekçi politikalarla meydan okumak için, en önemlisi Suriyeli kardeşlerimizin gözlerinin içine utanmadan bakabilmemiz için.
Not: Yazının sonuna geldiğimde Selahattin Demirtaş’ın referandum açıklamasıyla ilgili durumu düzelten bir açıklama yaptığını haber verdiler. Öyleyse, şimdi ırkçılara karşı mülteci hakkının tanınması için en geniş mitingi birlikte örgütlemeye başlayabiliriz.
Şenol Karakaş