Acar bir gazeteci, bir başka acar gazeteciyi, karşı Balyoz davasında yargılanmakla tehdit etti. Şaka yollu yaptı bunu.
Bir başka eski acar gazeteci ise, sosyal medya hesabından sürdürdüğü gazetecilik mesleğine çok yakıştırdığı için olsa gerek, “Kandırıldık ey halkım unutma bizi” esprisiyle katkıda bulundu. Kandırılmak, 2010 referandumunda “yetmez ama evet” değil, “evet” oyu verdiğini söyleyen Adalet Ağaoğlu’nun kırgınlığını dile getirdiği açıklamasına bulunan kılıf. Daha önce Murat Belge’nin de kandırıldık dediğini iddia etmişlerdi bu Doğan meyda grubu kökenli eski yeni acar sosyal medya kullanma beceriklisi “gazeteciler”. Yalandı tabii, Belge kandırıldık dememişti.
2010 “Yetmez ama evet” kampanyası hakkında yalanlara dayalı bir algı yaratıp, sonra bu algı üzerinden demokrasi mücadelesi verenlere saldıran, müthiş espriler ürettiğini sanan ve kendi esprilerine katıla katıla gülen bu güruhun bir özelliği Doğan medya grubunun yetiştirmesi olmaksa, bir diğer özellikleri de aslen CHP’li olmak. Üçüncü bir özellikleri de var: Bu güruh ne zaman “yetmez ama evet” kampanyasına saldırırsa, aslında gerçek hayatta askerlerin işine gelecek adımlar atılıyor demektir.
Bu güruh, “yetmez ama evet” kampanyasını yapan sosyalistlere öyle şiddetle saldırdı ki, bu saldırının sonucunda, yetmez ama evet diyenler Ergenekoncuların yanında gerçek darbeciler gibi algılanmaya başladılar. Veli Küçük’ü akladılar, Murat Belge’ye kara çalarken, Çetin Doğan’a ağladılar Adalet Ağaoğlu’yla dalga geçerken. Sonuçta, hem Ergenekoncuları hem de Balyozcuları akladılar. Sütten çıkmış ak kaşık gibi gazetecilerdi, sütten çıkmış, asla bir darbe girişimine bulaşmamış Türk ordusunun avukatlığını yaptılar.
Şimdi dönem Ergenekoncunun ve Balyozcunun itibarını iade dönemi. Ama bu memlekette hemen herkesin evinin duvarında ve akıllı telefonun ana ekranında takvim denilen bir şey var. Aylar, haftalar ve günler. Örneğin 28 Şubat. 27 Mayıs örneğin, 12 Mart, 12 Eylül, 27 Nisan. Paşasına aşık gazetecilik yeniden moda da olsa gücü bu tarihlerden kurtulmaya yetmiyor.
28 Şubat’ın yıl dönümü şimdilerde.
Bu günle de dalga geçmek mümkün ama yeni ittifaklarına yaranmak için 28 Şubat darbesinin etrafından dolanacaklardır. Yeni ittifakları, darbe deyince akıllarına sadece 17-25 Aralık gelen AKP liderliği.
Yeni ittifakları, 2010 referandumunda elde edilen tüm kazanımları gasbetmeye kararlı olan AKP liderliği. 2010’da “Hayır”cıların derdi, askerlerin yargılanmasını engellemekti. Siyasal demokrasinin sınırlarının bir milim bile olsa gelişmesine karşı çıkmaktı. Şimdi AKP orduyla anlaşmış vaziyette. Darbecilerin serbest bırakılmasını sağladı. Bu “Yetmez ama evet” düşmanı güruh zaten genetik olarak orducu. AKP liderliği “Hayır”cı olurken, paşalarının hatırına zaten doğuştan “Hayır”cı olanlar yeni ittifakın “milli ve yerli” temellerinde evrensel ve demokrat olana düşman olmak işiyle ilgilenmeye devam edebilirler. Sadece sululuğa son vermeliler. Demokrasi mücadelesinin milim gelişmesi bile hayati önemlidir. Biz kandırılmadık, bizi kandırımadanız, en başından beri milliyetçi darbeci avukatıydınız, hâlâ milliyetçi darbeci avukatısınız.
Şenol Karakaş