Can Dündar'ın idamını istemek

04.02.2016 - 10:15
Şenol Karakaş
Haberi paylaş

Sedat Peker yine konuştu. Bu kez, “Benim gibi düşünen biri Cumhurbaşkanı olsa ilk iş idamı getirmek ve sizi asmak olur” dedi. Hedef tahtasında kendisiyle ilgili olumsuz haber yapan gazeteler ve Can Dündar var.

Oluk oluk kan akıtmaktan bahsetmişti önce bu adam. Sonra, barış için bir metni imzalayan akademisyenlere tehdit savurdu, yine oluk oluk kan akıtacağını söyledi. Bununla yetinmedi, bu kanla duş yapacağını da ekledi.

Nefret söyleminin suç olduğu, açıktan tehdit etmenin hukuki olarak cezasız kalamayacağı bir ülkede başını cezaevinden çıkartması mümkün olmayan bir şahıs, her gün medyada kendisine bir yer buluyor. Irkçı ölüm tehditlerini en medyatik, yaygınlaşmaya en uygun kelimelerle ifade ediyor. Hitler hapiste Kavgam kitabını yazmıştı, Peker sanırım faşizmi medyatik sloganlarla parlatma konusuna kafa yormuş.

İnsanın ilk aklına gelen, gülüp geçmek oluyor. Ama Peker’in önlenebilir yükselişine gülüp geçmek çok tehlikeli. Gülmemek, Peker’in siyaseten meşruluk kazanmasının engellenmesi için yaygın bir teşhir kampanyası yapmak çok önemli. Peker kimi hedef gösteriyorsa, onunla dayanışmak, Peker gibilerde siyasal demokrasiyi imha edecek bir potansiyel olduğunu bilmek ve usanmadan anlatmak çok önemli.

Sedat Peker’in önlenebilir yükselişinin temel nedeni, Erdoğan ve AKP liderliğinin topluma dayattığı yeni saflaşmanın Peker gibilerin kendilerini güvenli hissdeceği mümbit iklimi yaratmış olması. Bu yeni saflaşma, devletin “milli ve yerli” olanları kendi merkezinde buluşturduğu ve dışında olanların düşman, “hain” ilan edildiği yeni bir bölünme. Bu bölünme, ırkçıları, faşistleri, ulusalcıları, darbecileri, AKP’lileri, silahlı kuvvetleri bir ve aynı safta buluşturuyor.

Bu buluşmanın sokakta meyvesini verdiği ilk eylemler, Kürtlere ve HDP’ye yönelik linç girişimleriydi. 7-9 Eylül 2015 günlerinde yüzlerce HDP binası yakıldı, mevsimlik Kürt işçilere yönelik linç girişimleri örgütendi. 7-9 Eylül, devletin “milli ve yerel” safta uzlaşan bloklarının ilk sokak eylemiydi denilebilir. Bu eylemlerden geriye “yerel” bir şey kalmama ihtimalini gören devlet, 9 Eylül’de bu ırkçı ve faşist saldırganlığı sona erdirdi. Sokak eylemlerini durdursa da politik saflaşmayı derinleştirmeye devam ediyor. Kaldı ki Kürt illerinde savaşın ağırlığı, batıda ayrı bir linç girişimini çok gerekli kılmıyor devlet açısından.

Cumhurbaşkanı’nın Sedat Peker’le bir düğünde tokalaşması, bu uzlaşmanın bir ürünü. Peker’in meşrulaşmasını engellemek için bu uzlaşmaya son vermek bir zorunluluk.

Şenol Karakaş

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol