Ne yazık ki Türkiye’de solun bazı kesimlerinin CHP’yle dansı asla sona ermeyecek. ÖDP Eşbaşkanlarından Alper Taş, AKP’yi yenmenin yolunun HDP’nin CHP’yle ittifak yapması olduğunu savundu.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce, çok yakınımızda olan, beraber kampanyalar yaptığımız insanlar, CHP ve HDP’nin ortak cumhurbaşkanı adayı çıkartması için hızlandırılmış bir mesai harcamışlardı.
Yine bazı arkadaşlarımız yerel seçimlerde Sarıgül’e oy verebilmişlerdi.
Buna politika yapmak, demokratik muhalefet adı veriliyor.
Nihai olarak asla birleşemeyecek olan, birleştiği tek siyasal hat ulusalcılık olan Haziran grupları, seçimler öncesi bir hazırlık için bir araya gelmiş görünüyorlar. Amaç, CHP etrafında kümelenmek, CHP’yle ittifak yapmak ve seçimlerde AKP’yi CHP’yle birlikte yenmek.
Bu grupların arasında şimdiden boykot tutumu almak gerektiğini söyleyenlere de aldırmayalım: Bu da CHP’ye oy çağrısı yapmanın yeni formülü. Ankara’da yerel seçimlerde kendi belediye başkan adaylarını yarı yolda bırakıp Mansur Yavaş’a oy verdiklerini biliyoruz.
Ulusalcılar bir noktayı gözden kaçırıyor, birbirine doğrudan bağlı olan iki ayrı ipliğin düğümlendiği nokta bu: AKP’yi yenmek için AKP tabanının bir kesiminin AKP’den kopması gerekiyor. Ama ulusalcı bir hezeyanla yıllar içinde şekillenen CHP tabanını kazanmaya çalışan politikaların, bu tabanı AKP’den kopartması mümkün değil. Tersine, AKP’nin bir dizi tutumundan rahatsız olan, alternatifi olmadığı için hâlâ bu partiye oy veren yoksul kesimler, CHP’yi kazanmaya çalışan politikalar nedeniyle AKP’ye lehimleniyor.
CHP’yi demokratikleştirmek için gösterilen çaba, AKP’yi demokratikleştirilmek için gösterilen çaba kadar anlamsız.
CHP, önce bir seçim taktiği olarak bile olsa çözüm sürecinin desteklediğini, Kürt halkının temel haklarının hepsinin hemen tanıyacağını açıklamalıdır.
CHP, Dersim’den dolayı özür dilemelidir.
CHP, toplumu laik-dindar şeklinde bölen tüm politikalardan vazgeçtiğini ilan etmelidir.
Ermeni soykırımını tanıdığını, Suriyeli göçmenlere ayrımcılık yapmayacağını, Esad’ı desteklemeyeceğini, Kobanê’nin kendi kaderini tayin hakkına saygı duyacağını açıklamalardır.
Her türden Ergenekoncu, Balyozcu unsurla selamı sabahı kesmelidir.
Çözüm sürecinde Abdullah Öcalan’la görüşülmesinden rahatsız olan Kılıçdaroğlu’nun, bu adımların birisini bile atması mümkün değildir. Bu adımları atarsa, ortada CHP diye bir şey kalmaz.
Bu yüzden bu seçimlerde de “Ne AKP neoliberalizmi ne CHP kemalizmi” içerikli, özgürlükçü, sol, bütün ezilenlerin sesi olmayı hedefleyen ve kendi güçlerine, bu güçlerin harekete geçme potansiyellerine güvenen bir kampanya yapılmalı.
HDP adayları etrafında böyle bir seçim kampanyası yapmak mümkün, gerekli ve zorunlu.
Şenol Karakaş