Kürt illerinde kelimenin tam anlamıyla dehşet kol geziyor. Her gün bir ilçede sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor. Sokağa çıkma yasakları günlerce sürüyor. Evler yakılıp yıkılıyor, tarihi eserler yakılıp yıkılıyor, camiler yakılıp yıkılıyor, Sennur Baybuğa’nın yazdığı gibi, insanlar ölmüyor sadece, Kürt illerinde her gün insanlık ölüyor.
Ve savaşı gazete köşelerinden savunan, çatışmada yer alan gerçek insanlardan daha çok sahadaymış gibi davranan, bu arada bilerek ve isteyerek savaşa yardım ve yataklık yapan bir grup, hendeklere takmış durumdalar. Her kelimeleriyle devletin ve “milletin âli menfaatlerini” koruyup, özetle özel harekât mensuplarına moral veriyorlar. Her gün yalan söylüyorlar ve her yalanlarıyla suça ortak oluyorlar. Bir kaç aydır akılları fikirleri hendeklerde.
Yanlış anlaşılmasın, sorun hendekleri savunup savunmama meselesi değil. Batıda yaşayan barış yanlıları arasında hendekleri doğru bulmayanlar, Kürt halkının haklı taleplerini elde etmesinde hiçbir işe yaramayacağını, hatta hak kazanmayı zorlaştıracağını düşünenler, savunanlar olabilir. Burada önemli olan, ilk olarak ve öncelikle barışı savunmaktır.
Fakat sözünü ettiğim hendek takıntılıların, barış, Kürt halkının haklı talepleri gibi dertleri yok. Onlar, Kürt halkının haklarını kazanmada yanlış bir yöntem olarak hendekleri eleştirmiyorlar. Onlar, devlet şiddetini meşrulaştırmak için hendekleri eleştiriyorlar. Hendek olmasa, çukur, çukur olmazsa, mezarlık bulurlar savaşa gerekçe olması için.
Aynı anda bir kaç numarayı birden çeviriyorlar: Öncelikle, sorunun temelinde Kürt halkının haklarının tanınmaması olduğu gerçeğini gizliyorlar, hemen ardından, çözüm sürecini bozanın Kürt hareketi olduğunu anlatmış oluyorlar, devletin Suriye politikasının değişmesiyle çözüm sürecinin rafa kaldırıldığını unutmamızı istiyorlar, Ceylanpınar’da iki polis öldürülmeden önce Abdullah Öcalan’la görüşmelerin askıya alındığını gizliyorlar.
Ve durmadan ama durmadan yalan söylüyorlar.
Olabilir! İsrail devletinin savaşçı gazetecileri de Filistin’e yönelik saldırıyı, yakıp yıkmayı meşrulaştırmaya çalışıyorlardı, G. W. Bush’un ABD tanklarına gizlenmiş gazetecileri de savaş borazanlarını cepheden çalıyorlardı.
Her gün bıkmadan yalan söyleyen, çözüm sürecinin neden bozulduğunu gizleyen, gelişmelerin sadece bir yönünü sürekli olarak gözümüze sokan bu insanların temel amacı “Kürt kardeşlerini” ikna etmek değil. Temel amaçları, batıda yaşayan insanların, işçilerin, kadınların, gençlerin ve en önemlisi AKP’ye oy verenlerin devlet şiddetine ikna olmasını sağlamak.
Demek ki, barışı inşa etmek için, aynı kitlelere gerçeği yüksek sesle anlatmaya başlamak ilk adım olmalı.
Yıldız Önen