Türkiye F16’ları bir Rus uçağını düşürdü. Erdoğan’ın “hık deyicisi” gazetelerin hepsi aynı manşeti attı: Uçak 5 dakikada 10 kez uyarılmış ve sınır ihlali yaptığı için düşürülmüş.
Rusya’nın tepkisi sert oldu. Avcı uçakları taşıyan bir savaş gemisini Akdeniz’e yollayacağını açıkladı, Putin’in sözcüsü “Yanıt vermemiz kaçınılmaz” açıklamasını yaptı. NATO ve Obama, Türkiye’nin yanında ama düşük tonlu açıklamalar yaptı.
Şimdi savaş tamtamları çalıyor. Tamtamların gürültüsüne aldırış etmeden savaşa net bir şekilde karşı çıkmalıyız. Bu, kirli bir savaş girişimi. Kirli olmasının nedeni, gerginliğin Suriye merkezli yaşanıyor olması aynı zamanda. Suriye, artık hiçbir şekilde Suriye’den ibaret değil, emperyalist kamplaşmanın arenasına dönüşmüş durumda. ABD ve müttefikleri, Rusya ve müttefikleri Suriye’de savaşıyor. Türkiye, ABD’nin müttefiki. Bu müttefikleri zaman zaman uzlaşma içinde gösteren ise IŞİD’in varlığı. IŞİD öyle bir düşman ki, bütünüyle farklı ve birbirine karşı çıkarlarla Suriye’ye müdahale eden emperyalistler, “IŞİD’e karşı savaş” maskesiyle çelişkilerini örtmeyi başarabiliyorlar. Viyana’da gerçekleşen Suriye zirvesi ya da G20 toplantısında liderlerin aile fotoğrafları, Suriye’deki gerçek krizin ve ABD-Rusya ile Türkiye gibi devletlerin Suriye’de gerçekte ne aradığının gizlenmesine yardımcı oluyordu. Ama gerçeklerin açığa çıkmak gibi bir huyu var ve “IŞİD’e karşı savaşın bahane, emperyalist hegemonya çatışmasının şahane” olduğu gerçeği, Türk uçaklarının Rus uçağını düşürmesiyle bir kez daha açığa çıktı.
Suriye’ye dışarıdan müdahale eden hiçbir devlet, Suriye halkının çıkarlarıyla ilgili değil. Türkiye de öyle, Erdoğan’ın derdi Suriye halkının sıkıntıları değil, hamasi bir Türk milliyetçiliğini hakim kılmak. Suriye’de Esad karşıtı ayaklanmanın ilk gününden beri saldırgan bir dış politika izleyen Türkiye, Rus uçağını vurarak “Suriye aritmetiğinin içinde ben de varım” demiş oldu. Rusya, ABD’nin 1990’ların başından beri sürdürdüğü Doğu’ya doğru genişleme programına, Esad’a açıkça destek vererek ve Suriye’de önüne gelen tüm grupları bombalayarak “Dur!” dedi. Suriye’deki askeri varlığı, Rusya’nın ABD’ye çektiği sınır çizgisi. ABD ise ekonomik gerilemesiyle makası iyice açılan askeri üstünlüğü arasındaki çelişkiden kaynaklanan 21. yüzyılı kaybetme olasılığına karşı Suriye’de başını Rusya’nın çektiği bloğa karşı hamle üstünlüğünü kaybetmek istemiyor.
Özetle, bir kez daha vurgulamak gerekirse, Suriye’de olanlar asla sadece Suriye’yle ilgili değil. Emperyalist devletlerin küresel hegemonya krizinin yansımalarıyla Türkiye gibi alt emperyalist devletlerin “durumdan vazife çıkartma” hastalığı karmaşık bir şekilde iç içe yaşanıyor.
Şimdi, küresel bir savaş karşıtı harekete ihtiyacımız var ve bu hareket IŞİD, IŞİD’in karakteri ve IŞİD’e karşı mücadelenin tarzı tartışmalarıyla ne vakit kaybetmelidir ne de bölünmelidir. Hem küresel emperyalist kapışmanın Suriye sahasında süren hastalıklı haline hem de Türkiye’nin bölgesel güç olduğunu kanıtlamak, askeri kapasitesini göstermek ve Suriye’de izlediği hastalıklı stratejiye karşı savaş karşıtı hareketi örgütlemek acil bir görev.
Rus uçağının vurulmasının ardından Türkiye’de gazetelerin ezici çoğunluğu zafer sarhoşluğuyla milliyetçi darkafalılığı kanıtlayan manşetlerle çıktılar. Sabah gazetesi, “Tam 10 kez uyardık/Günah bizden gitti”, Türkiye gazetesi, “Uyardık vurduk”, Star gazetesi “Rus çizgiyi aşı, vurduk”, Yeni Şafak “Uyardık, vurduk”, Takvim “Sınırı aştı vurduk” manşetleriyle çıktı. Sanki üst bir akıl tarafından aynı manşet attırılan bu gazetelerin yazı işleri, savaşı bilgisayar oyunu sanıyor.
Açık ki savaş denilen maceranın gazetelerine tiraj olarak ne ölçüde yansıyacağını öncelikli sorun yapacak kadar vicdansızlar. Bu nedenle, Esad yalakaları kadar, Esad’a düşmanmış gibi görünen ve başını ABD’nin çektiği blokun Suriye politikalarına da karşı çıkacağız. Ama yetmez! Türkiye’nin Suriye politikasını durdurmak zorundayız. Türkiye hiçbir komşusuyla savaşmamalı, hiçbir uçağı düşürmemeli, Suriye’den elini derhal çekmeli, sınır güvenliğini sağlama almak istiyorsa PYD’yle dostane ilişkiler geliştirmeli, hava sahasında beş dakikalık ihlallerin pazarlığını yapan küçük dükkan sahibi gibi sürdürdüğü dış politikadan derhal vazgeçmeli. Savaş tamtamlarıyla beraber şişirilen ve adı anılan gazetelerde açığa çıkan milliyetçilik, Türkiye’de militarizmin dozunu yükseltmekten, Türkiye’de yoksulların gerçek sorunlarının gizlenmesinden başka hiçbir işleve sahip değildir.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)