Yunanistan'da işçi sınıfı kahramanca direniyor. 2008'den beri ayakta, krizin faturasını kendisine ödetmek isteyen üç hükümeti de devirdi. Defalarca genel grev örgütledi. Sayısız eylem örgütledi. En son referandumda Avrupa Birliği'nin kibirli tefeciliğine net bir yanıt verdi ve yüzde 61'le AB dayatmalarını püskürttü.
Şimdi, referandumun ardından 17 saat süren toplantıyla AB'nin akbabaları yeniden Yunanistan işçi sınıfının üzerine çullanıyor. Çok ağır bir ekonomik paketle yüz yüze Yunanistan'da sınıf kardeşlerimiz. Emeklilik yaşının yükseltilmesinden, kamu mallarının AB denetiminde özelleştirilmesine kadar. Syriza hükümeti borçların yeniden yapılandırılması karşılığında bir dizi taviz verdi. Bu işçi sınıfının kitlesel eylem gücünü kitlesel ve demokratik öz yönetim sürecinin kurucu öznesi olarak değil de pazarlık süreçlerinin garantörü olarak gören yaklaşımın ödemek zorunda olduğu bir bedel. Ama bize düşen, Syriza liderliğini yerden yere vurmak değil. Biz, sadece reformlar için mücadelenin önemiyle reformlarla kapitalizmin köklü sorunlarının aşılabileceği yönündeki illüzyon arasındaki çelişkiye vurgu yapmalı ve elimizden gelenin bütününü ortaya koyup, Yunan halkıyla dayanışma örgütlemek için AB'nin tefeci-mafyatik liderliğini ve Türkiye'de Yunan halkına kibirle bakan liberal ya da muhafazakar tüm milliyetçileri teşhir etmeliyiz.
AB liderliğinin Yunanistan'da halka kan kusturacağı çok açık. Zira Yunanistan işçi sınıfı AB egemenleri açısından çok tehlikeli bir sürecin baş aktörü. Bu tehlike, AB adındaki kapitalist bloğun parçalanması. Referandum kararıyla işçiler AB'nin demokrasi maskesinin arkasına sığınan, kanlı tarihini kibirli bir AB medeniyeti tiyatro sahnesiyle görünmez kılmaya çalışan başta Almanya ve Fransa'ya çöreklenmiş dev sermaye gruplarının iç yüzünü açığa çıkarıyor. Bu gruplar Yunanistan'da sınıf hareketinin AB’nin işleyişini, yapılanmasını sarsma ihtimalinden nefret ediyorlar. Referandum sonuçları bu nefreti daha da pekiştirmiş olmalıdır. Yunanistan'a diz çöktürmek için ellerinden geleni yapacaklar. AB sermayesi Yunanistan'ın ekonomik çapıyla değil, küresel rekabet gücününün elinden kaymasına neden olacak siyasal girişkenliğini terbiye etmek zorunda hissediyor kendisini. Çünkü, Yunanistan işçi sınıfını kendi kaderini kendi ellerine almasında yamyamlığına yönelik ölümcül bir tehdit görüyor.
Teşhir edeceğimiz ve komşu işçi sınıfıyla dayanışmak için mücadele etmek zorunda olduğumuz diğer güç kibirli Türk egemen sınıfı, önceki dönemin hükümetinin kendisini hala hükümet sözcüsü sanan sözcüleri, sağdan soldan milliyetçileri ve Yunanistan işçi ve yoksullarını tembel ve bu nedenle başına geleni hak eden ol akla suçlayan çapsız, tembel ve her daim "yancı" liberal ekonomi modelini savunan soytarıları.
Türk usulü soytarıların pek bir önemi yok, egemen sınıfın soytarılığa meyilli özünün bir karikatürü durumundalar sadece. Ama Yunan halkına akıl veren hükümet sözcüleri ve Yunanistan'ın kötü duruma düşmesinden milliyetçi bir haz alanlar, işte bunlara karşı mücadele, tıpkı AB liderliğinin arkasına gizlenen soygunculara karşı mücadele kadar önemlidir. Her yanından yolsuzluk akan, gösterişçi, bol keseden harcamaları asgari ücretin 900 küsür TL olduğu bir ekonomik haksızlığın üzerinde yükselenler Yunanistan'da sınıf kardeşlerimize tepeden bakamazlar. Bu devletin Yunanistan'da halkın yanında olduğunu açıklamaya zorlayacak bir mücadeleye ihtiyacımız var. KESK, Türk-İş, DİSK ve diğer emek örgütleri, greve hazırlanan Yunanistan işçi sınıfıyla dayanışmasını ilan etmeli, grevle dayanışmalı, Atina'ya emek örgütleri adına temsilci yollamalıdır. Parlamentoda HDP milletvekilleri meclisinYunanistan işçilerinin yanında olduğu yönünde AB'yi eleştiren bir resmi deklerasyon yayınlanması için girişimde bulunabilir.
Yunanistan'da yaşananlar, sadece orada mücadele eden yoldaşlarımızın değil, tüm dünya işçi sınıfının kaderini belirleyecek. Bize düşen, sırada Türkiye işçi sınıfı ve yoksullarının da olduğunu görerek, komşuya tüm gücümüzle omuz vermektir. Biz Atina'da örgütlenmiyoruz, bizim işimiz büyüsü bozulan Syriza'yı eleştirmek değil, bizim işimiz Türk milliyetçiliğini geriletmek, Türkiye işçi sınıfının Yunanistan işçi sınıfıyla tam çaplı bir sınıf dayanışması sergilemesi için mücadele etmektir. Bu açıdan, Yunanistan'la dayanışmak, Türkiye'nin Kıbrıs'taki askeri varlığına karşı kampanyalardan, asgari ücretin 2000TL'ye çıkartılması için verilen mücadeleye kadar geniş bir alanı kapsıyor.
Şenol Karakaş