Sosyalistler kendilerini bir vatana veya ulusa ait hissetmezler, dünyanın bütününde sosyalizmin kurulması için mücadele ederler. Ancak bu günümüz toplumunda ulusların eşitsiz bir temelde var olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Her türlü baskıya karşı olduğumuz gibi ulusal baskıya da karşı olduğumuz için ulusların eşitsiz bir temelde yapılandığı gerçeğiyle yüzleşmek sosyalistler açısından kaçınılmaz. Üstelik tam da enternasyonalizmin gereği olarak yani tüm dünyada işçilerin patronlarına karşı ayaklanmasını savunduğumuz için ulusal baskıya karşı çıkıyoruz.
“İşçilerin vatanı yoktur” diyen Karl Marx, kendi döneminde İngiltere’nin İrlanda üzerindeki ulusal baskısıyla yakından ilgilenmişti. Marx, İngiltere’nin sömürgesi olan İrlanda’nın bağımsızlığını kazanmasını dünya devriminin önemli bir parçası olarak görüyordu. İngiliz işçilerin milliyetçilik sebebiyle İrlandalı işçilere davranışını ABD’de yoksul beyazların siyahlara karşı tutumuna benzeten Marx’a göre İngiltere’nin İrlanda üzerindeki baskısı iki ülkenin işçi sınıflarını bölmenin bir aracı olarak işlev görüyordu. Tam da bu sebepten dönemin en gelişmiş kapitalist ülkesi olan İngiltere’nin ulusal baskısını yıkmak, İrlanda’dan yana taraf olmakla mümkündü. Başka ulusları ezen bir ülkenin işçileri, bu ulusal baskıya karşı mücadele etmedikçe kendilerinin sömürülmesine de karşı çıkamazdı.
Rus Devrimi’nin önderlerinden Vladimir Lenin, Marx’ın bu formülünü kendi deyişiyle tam bir “uluslar hapishanesi” olan Rusya’ya uyarladı. Lenin’e göre sosyalistler Rusya’daki ve Rusya’nın baskısı altındaki ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını, ayrılma hakkı da dahil olmak üzere savunmalıdır. Bu milliyetçiliğe bir taviz değil, egemen ulus milliyetçiliğine vurulan bir darbedir. Egemen sınıf milliyetçiliği ile ezilen ulusların talepleri birbirlerine karıştırılmamalıdır.
Peki, sosyalistler niye ulusal kurtuluş hareketlerini egemen milliyetçilik karşısında desteklerler? Yeni bir ulus-devletin kurulması işçi sınıfının çıkarlarına aykırı değil midir?
Lenin, ayrılık hakkını boşanma hakkına benzetir. Boşanma bir haktır ancak bunun sonucu herkesin boşanma gerekliliği değildir. Tam da ezilen ulusun işçileriyle, ezen ulusun işçileri arasında gönüllü bir birlik oluşturabilmek için ikincisinin, birincisinin talepleri için de mücadele etmesi ve her ikisini de ezen egemen sınıf milliyetçiliğine karşı birleşmesi gerekir. Ayrılık hakkını tanımak ile işçi sınıfının birliğini savunmak bir ve aynı şeydir.
Sosyalist İşçi gazetesi kurulduğu günden bu yana ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunmaktadır. Bunun Türkiye’de karşılığı egemen sınıf milliyetçiliğinin buradaki kurucu fikirleriyle hesaplaşmak, İttihat ve Terakki’den başlayarak Kemalizme uzanan egemen ulus milliyetçiliğini teşhir etmektir. Yok edilen Ermeni halkının, baskıya maruz kalan Kürt halkının ve tüm ezilen halkların taleplerini koşulsuz bir şekilde desteklemek anlamına gelir. Bu destek eleştirel bir destektir ama koşul öne sürülmeden verilecek bir destek olmak zorundadır.
Tam da bu yüzden Sosyalist İşçi sayfalarında Kürt hareketine akıl veren yazılar göremezsiniz. Kürt halkının talebi neyse sosyalistler buna göre tavır alırlar. Bunun aksi şovenizmdir ve egemen milliyetçilik olan Türk milliyetçiliğinin elini güçlendirmeye yarar, Türk ve Kürt işçileri böler.
Kürt halkı mücadele ettiği zaman “mücadele etmemeyi”, barış masasına oturduğunda “barışmamayı” salık veren ve Kürtlerin kurtuluşunu ancak kendi ajandalarına bağlı gören anlayışlar ulusların kendi kaderini tayin hakkını tanımamaktadır. Bu tür önerilerin sağdan gelmesi anlaşılır ancak solda bu tutumu savunanları Lenin sosyal-şovenist olarak tanımlardı.
Bugün de Kürt halkı için en ufak bir umut kırıntısı varsa onu büyütmek için uğraşmak sosyalistlerin görevidir.
Can Irmak Özinanır
(Sosyalist İşçi)