6 Şubat depreminde on binlerce insan öldü, yüz binden fazla insan yaralandı. Bu felakete neden olanlara baktığımızda karşımıza başta inşaat firmalarının sahipleri olmak üzere patronlar çıkıyor.
Felaketin bir diğer sorumlusu da; inşaatlara izin veren, gerekli denetimleri yapmayan, milyarlarca lira krediyi patronlara akıtan, onların bir dediğini iki etmeyen, patron dostu iktidarlar.
Aynı iktidar, deprem sonrası acil kurtarma çalışmaları için elindeki en temel imkânları bile 2 gün bölgeye gönderemedi, AFAD gidemedi, askerler gidemedi.
İktidarın sorumluluğu elbette sadece deprem sonrası yapamadıkları ile sınırlı değil. Deprem öncesinde de bir yandan denetim yetkilerini özel firmalara devretti, bir yandan imar değişiklikleri, imar afları ile her türlü rantiyeciliğe destek oldu.
Bütün bunlar patronların çıkarlarını korumak, onların daha fazla kâr etmelerini sağlamak için yapıldı.
Patronların çıkarları depremden sonra da korunmaya devam ediyor. Yaptıkları binalar yıkılan, binlerce insanın ölümünden sorumlu müteahhitlere yeni binaları yapmaları için ihaleler veriliyor.
Bu müteahhitler depremden hemen sonra ellerindeki binlerce iş makinasını hayat kurtarmak için acilen bölgeye göndermemişlerdi, ama deprem yıkıntılarının temizlenmesi için bölgeye koşarak geldiler. Şimdi binlerce iş makinası elbette parası karşılığında hafriyat taşıyor, yakında yeni evlerin inşaatını da bu firmalar üstlenecek.
Hâlbuki maden işçileri, belediye işçileri, nükleer santral işçileri ve daha pek çok işçi deprem sabahından itibaren bölgeye geldiler, insanların hayatlarını kurtarmak için bütün imkânsızlıklara, araç gereç olmamasına rağmen canla başla çalıştılar.
Sağlık emekçileri, doktorlar hemen gönüllü olarak bölgeye gitmeye çalıştılar. Sağlık Bakanlığının işi ağırdan almasına, TTB’den gelen yardım önerilerine kulak tıkamasına rağmen bölgeye gittiler, insanlara tıbbi destek vermeye çalıştılar. Eczacılar bölgede ilaç çadırları kurdular ki çadırlarını Kızılay parayla satmıştı, bu koşullarda destek oldular.
Bütün fabrikalarda işçiler kendi aralarında topladıkları yardımları kamyonlarla bölgeye ulaştırdılar. Yine fabrikalarda işçiler depremzedelere destek olmak için nöbet sistemi ile bölgeye ekipler gönderdiler. Özellikle sendikalı işyerleri depremzedelere destek konusunda önemli katkılar sağladılar.
Deprem şunu gösterdi, işçi sınıfı büyük bir güç, hepimizin can güvenliği için kendimizi emanet edebileceğimiz en önemli güç. Yapılan anketlerde depremde en çok güvenilen kesim maden işçileri olmuş.
İşçi sınıfının sendikal örgütlenmesinin önemi de depremle birlikte bir kez daha ortaya çıktı. İşçi sınıfı sendikal örgütlülüğü sayesinde çok daha etkili olabiliyor. En sarı sendika bile depremde dayanışma konusunda bir adım attı, yardım topladı, yardım toplayanlara destek oldu.
Sendikaların, işçilerin taban örgütlenmelerinin kurulması ve yaygınlaştırılması için çalışmalıyız. İşçi sınıfının felaketlere karşı hazırlanmasında en etkili yöntem bu.
Faruk Sevim
(Sosyalist İşçi)