TÜİK’in açıkladığı büyüme verileri, emeği ile geçinen kesimlerin nasıl bir yoksullaştırma saldırısı altında olduğunu çarpıcı biçimde gözler önüne serdi. Son iki yılda, milli gelirden emeğin aldığı pay yüzde 39’dan yüzde 25’e kadar geriledi.
Türkiye ekonomisi 2022’de yüzde 5,6 büyüdü ancak ücretlilerin ekonomiden aldığı pay verinin tutulmaya başladı 1998 yılından beri en düşük seviye olan yüzde 25’e indi.
1998’de emekçilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 28,8 olarak ölçülmüştü. Sonraki yıllarda yüzde 41’e kadar yükseldi. Yüzde 25, işgücü ödemelerinin kaydedilmeye başlandığı 1998 yılından beri en düşük seviye.
Bu duruma yol açan en önemli neden, emekçilerin ücretlerine enflasyonun çok altında zam yapılması. 2021 yılında enflasyon yüzde 60 iken ücretler yüzde 22 arttı. 2022 yılında enflasyon yüzde 138 iken ücretler yüzde 100 arttı. Enflasyon kadar artırılmadığı için, iki yıllık dönemde ücretlerin satın alma gücü yüzde 56 azaldı. Dolaysıyla ücretlerin milli gelirdeki payı yüzde 39’dan yüzde 25’e indi.
Kapitalistler işçilere daha az ücret verdikleri için daha fazla kâr ettiler. Kazançlarının milli gelir içindeki payı son iki yılda yüzde 42’den yüzde 56’ya yükseldi.
İçinde bulunduğumuz 2023 yılında da yüksek enflasyonun çok altında ücret artışları gerçekleşmekte olduğu için, emekçilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 20’ye kadar inebilir, kapitalistlerin kazancı ise yüzde 60’a kadar çıkabilir.
Daha iki yıl önce emekçilerin (yüzde 39) ve sermayenin (yüzde 42) milli gelirden aldığı pay birbirine yakın iken, şimdi aradaki farkın iki kattan fazla açılması (emekçiler yüzde 25, kapitalistler yüzde 56) çok önemli bir problemdir. İşçi sınıfının üzerindeki sömürü çarkının son iki yılda ne kadar acımasızlaştığını göstermektedir.
İşçilerin, emekçilerin, sendikaların ücret pazarlığında bu korkunç eşitsizliği bilerek daha yüksek ücretler için mücadele etmesi gerekir.
Faruk Sevim