Seçim saatinin çalışmasıyla beraber sol içinde ilginç ittifak tartışmaları açığa çıkmaya başladı. Bu tartışmaların tümü bir yanıyla kaçınılmaz olarak HDP’yle alakalı. Parlamentarist ve ulusalcı sol iki ayrı seçim tutumuna sahip görünüyor. Birisi daha çok CHP ile bir seçim pazarlığı yürütmek üzere bir araya gelen bir ittifak. Diğeri ise HDP ile seçimler üzerinden bir pazarlık yaparak kurulmaya çalışılan bir ittifak.
“HDP’siz bir ittifak olur mu, olur” diyebilenlere şunu söylemek gerekiyor: elbette HDP’siz bir ittifak olabilir ama bu enternasyonalist, devrimci ve egemen sınıf milliyetçiliğine meydan okuyan bir ittifak olmaz. Bu, olsa olsa, asli sorunu laikliğin aşınmasında görenlerin ulusalcı yan yana gelişleri olarak şekillenir. Bu, ezilen halka tepeden bakan kibirli bir ittifak soludur ve asli işlevi CHP ile ilişkileri sıcak tutmaktır. Özetle, Millet İttifakı’na göz kırpan bir girişim olarak tarih sahnesinde yerini alır. Bunun ise ne işçi sınıfının haklarının korunması ve geliştirilmesiyle ne de ezilen halkın mücadelesine dair ezen ulusun sosyalistlerinin sahiplenmesi gereken görevleri ile uzaktan yakından bir alakası olabilir. Bu, oldukça milliyetçi bir sol çerçevedir. Gelmiş geçmiş tüm milli bayramları kutlamak ve bu günlerde devrimci kıpırtılar görmekle gelişen bir eğilimin zirve noktası olur.
Diğeri ise ilk bakışta HDP’yi ittifakın bir parçası olarak değerlendirdiği için makul gibi görünse de kendisini dev aynasında görenlerin bir yaklaşımı olarak öne çıkıyor. Muhtemelen HDP’nin son 5 yılda gözaltına alınan, tutuklanan üye sayısı kadar üyeye sahip olmayan sol partilerin bir kısmı HDP ile bir seçim ittifakı tartışması içinde olduklarını ifade edebiliyorlar. Bu gerçekten de kendisini olduğundan çok başka bir şekilde görmekle açıklanabilir. Kuşkusuz bir karınca da bir fille ittifak kurmayı tartışabilir. Ama karınca karınca olduğunu bilmeli, üslubunu ve tüm siyasal yaklaşımını bu gerçeğe göre belirlemelidir. Türkiyeli sol cenahta her seçim öncesi dozu artan parlamenter heyecan, çok net ortada olan gerçeklerin görülmesini engelliyor. Bu gerçekleri şöyle özetleyebiliriz.
1. HDP her şeyden çok ezilen Kürt halkının partisidir. Batıda örgütlü Türkiyeli sosyalistler HDP ile ilişkilerinde bu gerçeğe dikkat etmek zorundadırlar.
2. Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır yaptığı son konuşmalardan birisinde şöyle diyordu; “İlk defa seçmen olacak insan sayısına il il baktığınız zaman, görüyorsunuz ki zaten HDP’nin güçlü olduğu yerlerde yüzde 25 ile yüzde 30 arasında. HDP sadece kendi doğal tabanının oyuyla bile, yüzde 15’i yakalayabilir ve geçebilir de”. HDP bölgede birçok ilde birinci parti iken Türkiye ortalamasında yüzde 15 civarı oy alma potansiyeli olan bir kitle partisidir. HDP üzerinden parlamentoya girip daha sonra HDP’den ayrılıp kendi partilerini düzenleyip hiçbir şey olmamış gibi bu sefer HDP ile yeni bir seçim ittifakını konuşmak çok garip bir sol kültürün ifadesi olabilir olsa olsa.
3. Sosyalistlerin HDP ile ilişkisi seçimlerde kendilerinden kaç milletvekili çıkartılacağı üzerinden kurulabilecek pazarlıkçı bir ilişki olamaz. HDP’nin kapatılma ihtimali üzerinden olasılıklar belirleyen bir ilişki de olamaz. Sosyalistler kendi partilerinin seçimlere girme hakkını kazanmasına paralel olarak birçok yerde Kürt aktivistleri kendi partilerinden aday gösterebilirler. Yani, tamam, ittifak kurulsun, ama herkes kendi partisinden aday olsun. O vakit sol partilerin oyu HDP için yararlı olur. Bu sayede ezilen halkın daha çok temsilcisi girmiş olur “solun oylarıyla” meclise.
4. HDP ile dayanışmak, kapatılmasına karşı elimizden gelen bütün olanaklarla direnmek, her şeye rağmen kapatılırsa bu koşullarda yapılacak bir seçimin gayrimeşru olduğunu en baştan deklare etmek, HDP’nin seçimlere katılmasını garanti altına almadan demokrasiden bahsedilemeyeceğini ilan etmek gibi adımları atmak ve bunun için örgütlenme olanaklarını zorlamak yerine; HDP kapatılırsa ne olacağını, hangi parti üzerinden nasıl bir ittifak kurulacağını, hangi tek başına seçime girdiğinde binde birlik oy bile alamayacak partilerin kaç milletvekili çıkartacağı gibi tartışmalar ve bunun adına seçim ittifakı denmesi bütünüyle yanlış bir durumdur.
5. Sosyalistler, eğer kasaba tüccarı gibi görünmek istemiyorlarsa önceki seçimlerde de olduğu gibi bugünden oylarını bölgede HDP’ye batıda ise HDP adaylarına, sosyalistlere vereceğini, seçim mücadelesinde HDP ile omuz omuza olacağını, ama aslolanın seçimlerden önce örgütlenecek mücadelede yan yana gelmek olduğunu bir kez daha vurgulamalıdırlar. İşçi sınıfının haklarını, demokratik alanın sınırsızca geliştirilmesini, halkların kardeşliğini, kadınların özgürlüğünü, iklim krizini durdurmayı, ekolojik dengeyi korumayı, barış ve diyalog girişimlerini programının en başına yazan adayların, sosyalist, işçi, Kürt, kadın, LGBTİ+ adayların ve partilerin kazanması için mücadele de bir seçenektir.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)