Sabah gazetesi baş yazarı Mehmet Barlas’ın “Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir” sözlerini geçiştirmemek, yani hiç söylenmemiş gibi yapmamak gerekir. Barlas Sabah gazetesinin başyazarı ve yazıları ya iktidarın iç tartışmalarının bir ifadesi ya da bu tartışmalara yön verme amacı taşıyor. Bu yüzden, seçimlerden önce CHP’nin kapatılmasından söz etmesinin hangi arka planın ürünü olduğunu tartışmak önemli.
Seçim öncesi ipleri germe zorunluluğu
İktidar ittifakının her açıklaması seçim öncesi seçmenleri gerim gerim germek, korku duvarının her gün yeniden inşa etmek üzerine kurulu. Yapabileceklerinin bir sınırı olmadığını ve Türk usulü başkanlık rejiminin bu açıdan sunduğu olanakların henüz tüketilmediğini kamuoyunun gözüne her sabah yeniden sokmakla meşguller.
Bunu yaparken, tutarlılık gibi bir politik prensibe prim vermeleri beklenemez kuşkusuz. Türkiye sağının “Dün dündür bugün bugündür” yaklaşımı meşhurdur ve sağcılığın, dün söylediklerinin arkasında durmak zorunda olmadığı gerçeğinin şımarık bir ifadesidir. Dün, askeri vesayetle cebelleşme dönemlerinde ve partilerinin kapatılması ihtimalinin basıncı altında “Milli irade” vurgusu yapanlar, çoktandır, milli iradeyi silikleştirmekte, hatta söz konusu Kürtler olduğunda yok saymaktalar. Halkın oylarıyla seçilen HDP’li belediye başkanlarının yerine kayyum atanması bunun bir örneği. Halkın oylarıyla seçilen HDP’li vekillerin vekilliklerinin düşürülmesi bir diğer örnek. HDP’nin de mağdurlarından olduğu Kobanê hadislelerinden yola çıkarak oluşturulan davayla bu partinin kapatılması için başlatılan girişim son örnek. Bu örnekler, AKP liderliğinin, “Halkın seçtiğini halk indirir” tezinden, “Halkın seçtiğini AKP liderliği indirir” aşamasına geçtiğini gösteriyor.
Bu, HDP üzerindeki baskı, genel baskının bir parçası olarak öne çıkıp korku ortamını güçlendirmeyi hedeflerken aynı zamanda “Milli iradenin” sözünün bile unutulduğu yeni bir evrenin içinden geçtiğimizi gösteriyor.
Analizciler HDP’nin kapatılıp kapatılmayacağı (İktidar ittifakı seçimler açısından HDP'nin kapatılmasının mı yoksa kapatılmamasının mı kendileri açısından daha kârlı olduğu konusunda netleşince bu konu netleşecek büyük ihtimalle) üzerine zar atarken, şimdi devreye CHP’nin kapatılması tartışması girdi.
AKP’nin sıkışmışlığının ifadesi
Barlas’ın bu çıkışı, bu gazeteci AKP propagandası yapan yazılar kaleme aldığı için şunu gösteriyor ki AKP gerçekten de geriliyor. Bu gerileyişi, kitleleri yeniden cezbedecek politik ve ekonomik hamleler yaparak durdurması mümkün değil. Türk usulü başkanlık rejimi, AKP liderliğinin kendi ayağına sıktığı kurşun oldu. Bu rejimde iktidarda kalmak için MHP’yle ve devletin derin sığ tüm güçleriyle uzlaşması bir zorunluluktu. Bu uzlaşma ise AKP liderliğinin orijinal politik çizgisiyle örtüşse de AKP’ye oy veren milyonlarca işçi, emekçi ve kadın için kabul edilebilecek politikalar değildi. Bu yüzden, şimdilik, “ateşe değen kar” gibi diyemesek de AKP’den sert oy kayıpları yaşanıyor.
AKP liderliğinin seçim kazanmak için ürettiği taktik, muhalefetin de rahatça kullanabileceği bir ittifak tarzına dönüşünce seçmen desteği açısından AKP-MHP ile CHP-İYİP ve diğer muhalif partilerin arasındaki makas muhalefet lehine açılıyor.
İktidarın liderliği, uzun zamandır azınlıkta olduğunu biliyor. Bu yüzden anket şirketlerine küsüyorlar, bu yüzden muhalefetin bir dizi hamlesine cevap veremez hale geliyorlar hatta bu yüzden muhalefetin gündeme getirdiği sarsıcı politik sorunları kelimenin tam anlamıyla geçiştiriyorlar.
Azınlık olmasına rağmen bir iktidar daha ne kadar çoğunlukmuş gibi davranabilir?
İçinden geçtiğimiz günler kimin bu soruya nasıl yanıt verdiği tarafından belirlenmeye devam edecek.
Mehmet Barlas, azınlıkta olduklarının, yeniden çoğunluğu kazanmalarının, dolayısıyla bir seçimi kazanmalarının giderek imkansız hale geldiğini ama iktidarı bırakmanın da büyük bir nimetler havuzunu terk etmek anlamına geldiğini bilen iktidar içinde bir kanadın çaresizliğinin ifadesi olan görüşleri dile getiriyor. Çılgınca ama imkansız olmayan hamleler yapılmadan seçim kazanmasının imkan dahilinde olmadığını gören iktidar düşkünü bir azınlığın fantezileri bu görüşler.
Barlas’ın şu sözleri fantezinin kapsamını da gösteriyor: “Eğer siyaseti ciddiye alıyorsanız söylediklerimi hafife almayın. Kemal Kılıçdaroğlu'na yöneltilen her 'yalancı' suçlaması veya İYİP'in her 'küfürbaz' milletvekili, meşruiyet sınırlarını zorluyorlar.”
Memlekette en çok satan gazetelerden birisinde çıkan yazıya bakar mısınız? Kılıçdaroğlu’na yöneltilen “yalancı” suçlaması CHP’nin meşruluk sınırlarını zorluyormuş! O vakit toplayın 500 bin AKP’liyi, Kılıçdaroğlu’na hep beraber “yalancı” deyin, en az 500 bin kişilik bir meşruluk yoksunluğu daha yaşasın CHP. Böylece savcılar da “Size yalancı diyorlar, artık bir meşruluğunuz kalmadı, kapatılmanız lazım” diyerek dava açsınlar!
Yalancı diyen Barlasgiller ve onlar yalancı dedi diye bir de ne görelim bir gün CHP’nin kapısına kilit vurulmuş!
Bu fantezileri durduracak olan, kamuoyunda bu tür görüşlerin seçimleri şimdiden kaybedenlerin ruh halinin ifadesi ve iktidardan düşmekten korkanların halkı korkutma taktikleri olduğunu hep birlikte savunmaktır.
Şenol Karakaş