Muz ve ırkçı şamata

02.11.2021 - 11:45
Yıldız Önen
Haberi paylaş

Sosyal medya saf kötülükten ibaret değil ama saf kötüler sosyal medyada çok rahat hareket ediyorlar. Irkçı bir şamatayı normal bir tepkiymiş gibi yayanlar, ayrımcı bir dili kullanma özgürlüğü varmış gibi her göçmene hakaret edebilenler, şımarıklıkla el ele giden milliyetçiliği şişirmeyi espri yapmak sananlar sosyal medyada çok rahat hareket edebiliyorlar.

Kuşkusuz sadece sosyal medyada değil. Bazı milliyetçiler, milliyetçilikle ırkçılığın ne kadar sınırdaş, hatta iç içe olduğunu kanıtlarcasına siyasal alanda, gazetelerde, basın açıklamalarında da rahat rahat saldırgan bir ayrımcı üslup kullanabiliyorlar.

Devleti en rahat etkileme şansına sahip olan bu grup çünkü. En sığ, en geri, en sağcı, en yoz fikirleriyle sahaya çıkıp devlet üzerinde etkili olabilmelerini nasıl açıklayabiliriz?

Suriyeli bir genç kızın üzerine sözleriyle çullanıp onu aşağılayanların değil de hayatta tutunma mücadelesi içindeki insanların koşullarına ve bu taarruz durumuna tepki göstermek için muz videosu paylaşmalarının cezalandırılmaya çalışılması, devletin bu geri ve göçmen düşmanı bilince ne kadar açık olduğunun bir kanıtı. Bu, tıpkı aşı karşıtlarına maskesiz mesafesiz miting izni verirken sağlık çalışanlarının eylem yapma özgürlüğünü kısıtlamakta olduğu gibi aşırı sağ ve sığ politik eğilimlere açık olma durumu.

Hukuki hiçbir temeli olmamasına rağmen muz videosu paylaşan göçmenlerin sınır dışı edilmek istenmesi, muz yiyerek provokasyona neden olma ihtimaline karşı alınan bu aşırı sert, o meşhur tabirle ‘hayatın olağan akışına uymayan’ uygulamalar kabul edilemez.

Bu türden uygulamalar hukuki değil şamatacı ırkçılara verilen tavizler olarak görülüyor. 

Bundan emin olabilirsiniz.

Figen Dayıcık Fırat konuyla ilgili yazısında şunları vurgulamıştı: “Yetkililerin adil olmaması, ülkenin gidişatından rahatsız olan kişilerin öfkesini en zayıf olana yöneltmesi, göçmen bir kadına durup dururken laf atılıp rahatsız edilmesi, Suriyelilerin haklı da olsalar haksız duruma düşmeleri, Suriyeliler üzerinden gerçek sorunların üstünün örtülmeye çalışılması, yetkililerin yanlış tutumuyla Suriyelilere karşı saldırı olasılıklarının daha da artması, en kötüsü de yetkililerin adil olmaması. Kilit sözcük adil olmak.”

Muz olayında her şey var, bir adil olmak yok.

Siyasal iktidarın kurduğu ittifaklarla beraber kullandığı yoğun kutuplaştırıcı üslup, derinleştirilen kutuplaşma, ayrımcılığı herkesin rahatça benimseyebileceği bir öge haline getiriyor ve göçmenler ırkçı bir kinin, daha doğrusu politik kutuplaşmanın güçlendirdiği kin duygusunun yöneldiği hedef haline geliyor kolayca. 

iktidarın tabanındaki en sağda bulunan, en sığ fikirlere sahip kitlelere bu insanların tabanında kalmasını garanti altına almak için verdiği tavizler, muhalefetin iktidarı köşeye sıkıştırmak için abandığı göçmen düşmanlığı kartıyla inanılmaz bir uyum içinde.

Altındağ ve Torbalı’daki pogromlar bu uyumun ürünü.

Acil olan, göçmen dayanışma ağlarını güçlendirmek, kararlı olması ve her daim, her şeyden tahrik olmaya hazır milliyetçilerin hassasiyetlerine özen gösterenlere karşı ses çıkartmamız bir zorunluluk.

Yıldız Önen

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol