Bianet’in verilerine göre 2020 yılında 383 kadın öldürüldü. Aralık ayının son günlerinde bir günde 4 kadın öldürüldü. İçişleri Bakanı Soylu’nun açıklamasına göre ise 2020 yılında 266 kadın cinayeti işlenmiş ve geçen yıla oranla yüzde 21 oranında bir düşüş olmuş, ancak bu raporda açıklanan veriler, diğer kurumların verileriyle uyuşmuyor. Bu bile bakanın kadın cinayetlerine bakışını gösteriyor: Rakamları olabildiğince düşük gösterelim, konuyu kapatalım.
2020 yılında öldürülen 300 kadının 97’si evli olduğu erkek, 54’ü birlikte olduğu erkek, 38’i tanıdık birisi, 21’i eskiden evli olduğu erkek, 18’i oğlu, 17’si babası, 16’sı akraba, 8’i eskiden birlikte olduğu erkek, 5’i kardeşi, 3’ü tanımadığı birisi tarafından öldürüldü. 23 kadının ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumu tespit edilemedi. 2020 yılında kadınlar çoğunlukla evlerinde ve ateşli silahla öldürüldü.
Şüpheli kadın ölümleri aydınlığa kavuşsun!
Bu yıl şüpheli kadın ölümleri pandemi süreciyle birlikte çok ciddi bir şekilde arttı. Kadınların öldürülüp öldürülmediği, intihar edip etmedikleri, intihara sürüklenip sürüklenmedikleri veya ölümlerinin gerçekten bir kaza olup olmadığı mutlaka açığa çıkarılmalı. Yasaların uygulanmaması, kadınların kazanılmış haklarına yöneltilen saldırılar ve söylemler, delil yetersizliği olsun olmasın suçluların tahliye edilmesi, Pınar Gültekin’i öldüren erkeğin mahkemede “yakalanacağımı düşünmemiştim” örneğinde olduğu gibi ya da Fatma Erdoğan’ı öldüren erkeğin “öldürürüm, gider dört sene paşa paşa yatar çıkarım” sözlerinden de anlaşılacağı gibi, işleyen bir adalet mekanizmasının olmayışı erkeklere cesaret verirken, kadınların yaşamına son veriyor.
2020’de kadınlar şiddete karşı sokaktaydılar
2020 yılında tüm dünya COVID-19 ile mücadele ederken, kadına yönelik şiddet, evlere kapanma döneminde varlığını artırarak devam etti. Pandemide güvenlik için evde olmaları önerilen kadınlar, verilerden de anlaşılacağı gibi hiç de güvende değiller. Kadınlar, koronavirüs süreciyle birlikte ev içi şiddete daha çok maruz kaldı. Ancak kadınların kazanılmış haklarına, hayatlarına saldırılar devam ederken, kadınlar her yıl olduğu gibi kadına yönelik şiddete, tacize, cinsel saldırıya karşı Türkiye’nin dört bir yanında evde, sokakta, işyerinde direnmeye devam ediyor.
2019 yılında Ordu'da üniversite öğrencisi Ceren Özdemir'in evinin önünde bıçaklanarak öldürülmesinin ardından kadınlar sokaklara çıktı ve katil hiçbir indirim uygulanmadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar’ı odasında öldüren ve öğrencisi olan erkek, hiçbir indirim yapılmadan müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Sanık avukatı Vahit Bıçak, karar duruşmasında yaptığı savunma sırasında, Ceren Damar Şenel‘in müvekkiline cinsel istismarda bulunduğunu, konumunu kullanarak bu istismarı sürdürdüğünü ve müvekkilini tehdit ettiğini iddia etti. Bunun iddialara kadınlar büyük tepki gösterdi ve Ankara Barosu soruşturma açtı, soruşturma sonucunda Bıçak’a kınama cezası verildi.
Kadınlar bu yıl da 8 Mart’ta alanları doldurdu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, "Her yerde yürüyebilirsiniz, Taksim hariç" açıklamasının ardından 18. Feminist Gece Yürüyüşü için Taksim’de bir araya gelen on binlerce kadın, sokaklar bizim diyerek polis müdahalesine rağmen alandan ayrılmadı. Ardından polise sırtlarını dönen kadınlar, Taksim’den Karaköy’e doğru yürüdü.
Muğla’da yaşayan Zeynep Şenpınar’ın ayrıldığı erkek tarafından öldürülmesi, Muğla başta olmak üzere birçok ilde protesto edildi.
AKP'li Numan Kurtulmuş’un, "Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır" diyerek İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılabileceğini belirten ve İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinin hemen hemen her fırsatta tartışmaya açılmasının ardından Türkiye'nin birçok noktasında eş zamanlı olarak kadınlar sokaklara döküldü ve İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını talep etti. Sosyal medyada ağustos ayının en çok konuşulan konusu ise İstanbul Sözleşmesi oldu.
Kadınların günler boyunca hem sokakta hem dijital ortamda “İstanbul sözleşmesi yaşatır” diyerek sürdürdüğü mücadelelerinin ardından, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için rapor sunan platform “Biz artık bu konudan çekiliyoruz, herhangi bir şekilde bu işin parçası olmayacağız, çünkü çok yorulduk, yıprandık, yapacağımız diğer hayırlı işlere enerjimiz kalmıyor” diyerek geri çekildi. İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik tartışmalar kadınların bitmeyen mücadelesi ile şimdilik son buldu.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi öğrencisi Pınar Gültekin'in, Cemal Metin Avcı tarafından öldürülmesinin ardından Türkiye'nin birçok yerinde kadınlar sokaklara döküldü. "İstanbul Sözleşmesini uygulayın, Pınar Gültekin için sessiz kalmıyoruz, asla yalnız yürümeyeceksin" yazılı pankartlar açan kadınlar, erkek şiddetini protesto etti.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü'nde tüm Türkiye'de kadınlar erkek-devlet şiddetine karşı sesini yükseltmek için sokağa çıktı. Onlarca kentte pandemiye rağmen kadınlar sokakları doldurdu.
Yazar Hasan Ali Toptaş’ın 8 Aralık Salı günü TRT2’de yayınlanan Karalama Defteri’nde “Çeviri bir kitap okurken önce çevirmenin doğum tarihine bakıyorum” ifadesiyle başlayan tartışmaya, Leyla Salinger adlı kullanıcı “Bu adamın ifşalanmasını bekleyen kaç kişiyiz?” tweeti ile cevap verdi. Ardından yirmiden fazla kadın, Hasan Ali Toptaş tarafından farklı zaman dilimlerinde tacize ve cinsel saldırıya uğradığını belirtti. Kadınlar, Hasan Ali Toptaş dışında yazar Bora Abdo, İhtiyar Yayınevi sahibi yazar İbrahim Çolak, Hüseyin Kıran, Metin Üstündağ gibi birçok ismin de tacizine ve cinsel saldırısına maruz kaldıklarını belirten tweetler attılar.
2020 yılında binlerce kadın, salgınla artan baskılara, tacize, cinsel saldırıya, şiddete rağmen, maruz bırakıldığı tacizi ve şiddeti dile getirdi. Adli başvuruları işleme alınmadığı, hakları gasp edildiği, ev içi emeğinin yok sayıldığı, gündelik hayatının küçümsendiği ve yalnızca bu gündelik rutinlere itildiği her anda, sokaklarda veya dijital platformlarda seslerini yükseltmeye devam etti.
Bugün biliyoruz ki cesaretimiz, direnişimiz bize güç katıyor. İnsan hayatını hiçe sayan bu sisteme hep birlikte direnmeliyiz. Kazanılmış haklarımıza dört elle sarılmalıyız. Bulunduğumuz her yerde cinsiyetçilik ve ayrımcılık karşıtı mücadelemizi sürdürmeliyiz ki başka bir dünya, yaşanabilir bir dünya mümkün olsun.
Zilan Akbulut