Bu Birleşik Haziran Hareketi, HDP liderliğinin tüm çaba, ısrar ve kararlılığına rağmen CHP’den vazgeçmedi. Vazgeçemezdi de zaten; yürütmesinde CHP’lilerin olduğu bir oluşum, CHP’den nasıl vazgeçebilir? Yürütmesinde CHP’lilerin, Türk bayrağını yeniden emekçiler için kullanacağını düşünenlerin olduğu bir oluşum, CHP’den nasıl vazgeçebilir?
HDP liderliği BHH’nin CHP’den vazgeçebilme ihtimalini, BHH ise CHP’nin her zaman olduğu gibi bu sefer de -ama mutlaka sola- kayabilme ihtimalini sevdi. BHH’nin CHP aşkı daha ağır bastı.
Sonra bu arkadaşlardan seçim tutumu açıklamaları geldi arka arkaya. Önce seçime katılmayacaklarını falan söylediler. Bağımsız tutum alacaklarını söylediler. Haziran’ın talep ettiklerini hayata geçireceklerini söylediler.
Sonra açıklamalar arka arkaya geldi, BHH bileşenlerinden birisi, hem CHP’nin hem de HDP’nin oylarını artırmasını istediklerini söyledi. Seçimin tek bir oy anlamına geldiğini unuttular. Bu bileşenin üyeleri ya CHP’ye ya da HDP’ye oy verebilirler. İki partiye birden oy çağrısı yapmak, dünya sol literatüründe eşi benzeri bulunmayan bir taktik.
Bir diğeri, ansızın seçime parti olarak girme kararı aldı.
Birisi HDP’yi destekleme kararı aldı, BHH’nin bir parçası olan CHP’liler de muhtemelen Ekmeleddin İhsanoğlu’nu değil de CHP’yi destekleyeceklerdir.
Bu çevrelerin HDP’ye oy çağrısı yapamamasının bir kaç nedeni var: 1. Kürt fobisi. Bunun diğer adı sol ulusalcılık. 2. İslamfobisi. HDP’nin milletvekili adaylarının bazılarının dindar müslümanlar olması. 3. CHP aşkı. 4. Merkezinde CHP’nin yalan mekanizmasının olduğu çok açık olan “HDP, AKP’yle anlaştı” tezine derinden duydukları inanç. 5. Tuhaf, gerçek dışı emperyalizm analizleri ve Kürt hareketinin emperyalizmle uzlaşı içinde olduğu fikrinin kendilerini içten içe kavurması.
Bu ruh hâli, “bas geç!” politikasında özetlenen bir dizi saçmalığa neden olmuştu. Sol tarihin en ulusalcı olan sayfaları açısından bile utanç duyulacak politikalar bunlar. Bir arkadaşımızın deyimiyle İstanbul’un en büyük siyasi mafyası olan Sarıgül’ün desteklenmesi, ülkücü hareketin bir parçası olduğu için övünen Mansur Yavaş’ın desteklenmesi, bugünlerde gazetelerde yeni partisinin kurt işaretini nasıl yapmaya çalıştığını gösteren “sevimli pozlarıyla” İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığının desteklenmesi. Mansur Yavaş desteklenebilir, Sırrı Süreyya asla! Ekmeleddin bey desteklenebilir, Demirtaş asla! Sarıgül’e oy verilebilir, Garo Paylan’a asla!
Şimdi, sonuna gelinen “bas geç” politikasının, intiharını kamuoyuna duyura duyura gerçekleştirdiği evreye geldik. 7 Haziran seçimleri. Özü itibarıyla kadın, Kürt, Ermeni, Alevi, genç, işçi, yoksul ve Müslüman adayları, yani bu adayların toplamı olan HDP’yi desteklememek için bin dereden su getirmeye çalışıyorlar.
Bu, herkesin hakkıdır! Seçimlerde isteyen istediğini yapar.
Ama şu Türkiye’nin sağcılığı en hızla açığa çıkan “bas geç!” politikasının türevlerini hayata geçirirken, birincisi tumturaklı laflar sıkıcı oluyor, ikincisi de tanık ve bu politikayı görev olarak önünüze koymuş gibi ikide bir Haziran’dan ve Gezi’deki milyonlardan bahsetmeniz komik kaçıyor.
Ya Gezi’yi parkın içinde sadece Türk bayraklarıyla gezinenler bölümüne indirgemişsiniz. Ya da parka giren onbinlerce antikapitalistten “aldığınızı sandığınız” vekalet, tedavisi olmayan bir siyasal şaşkınlık yaratmış.
Şenol Karakaş