2014 yılında HDP MYK ve GYK üyeleri ve o dönemde eş başkan olanlar Kobani soruşturmasıyla yeniden gözaltına alındılar, gözaltına alınanlardan 17 kişi tutuklandı. Soruşturma muhtemel bir “gizli tanık”la ve bu tanıktan elde edilen “delillerle” yenilenecek. 6 yıl sonra yeniden gündeme gelen soruşturma, “Kobani soruşturmasının sadece Kobani soruşturmasından ibaret olmadığını” gösteriyor.
AKP-MHP koalisyonu, Kürt sorununda çözüm sürecinin askıya alınmasına paralel olarak şekillendi. Bu, iktidar blokunun birleştirici harcı. 2015 yılında dış politikada yaşanan sert dönüş, iç politikada çözüm sürecinden sert bir şekilde kopulması anlamına geldi. Kuşkusuz bunun tersi de doğru, HDP’nin 2015 seçim başarısı, Suriye’nin Kuzey’inde gelişen özerklik hamleleriyle birlikte ele alındı ve devlet bir beka kaygısı vurgusu yapmaya başladı. Bu vurgunun ideolojik harcı, “yerli-milli” konseptiyle tamamlandı. Pratik olarak ise Erdoğan’ın 7 Haziran seçimlerinden sonra hemen gündeme gelen 1 Kasım seçimlerinden önce dile getirdiği "Sizden 550 yerli ve milli milletvekili istiyorum" görüşüyle ifade buldu ve MHP ve devletin geleneksel kanadıyla yakınlaşma adımları arka arkaya geldi.
Aynı dönemde Devlet Bahçeli HDP hakkındaki görüşlerinin değişmediğini söyleyerek, “Biz HDP’ye bakınca flu görüyoruz, görmeye de devam edeceğiz.” dedi.
Son beş yılda yaşanan gelişmeler, hadisenin HDP’nin flu görülmesinden ibaret olmadığını gösterdi. Son HDP operasyonu, Kürt sorununun çözümü konusunda iktidarın bambaşka bir hattı savunmaya başladığını gösteriyor. Böylece, artık, çözüm-diyalog-barış gibi süreçler bütünüyle devre dışı bırakılıyor ve mevcut gerilim politikasının sürdürülebilir olduğu hakim görüş haline geliyor.
Öte yandan HDP’ye yönelik, hedef gösteren bir dilin de kullanıldığı operasyon, tabanı yavaş yavaş erimekte olan iktidarın, milliyetçiliğin alıcısı olan kesimleri tutması açısından işe yarar görülüyor olabilir.
Son olarak, bu operasyon, iki tür muhalefeti de paralize etmeyi amaçlıyor. Birisi, meclisi içinde HDP, CHP ve İYİP’in oluşturduğu muhalefet. “Bölücülük” suçlamasıyla gündeme getirilen operasyon, seçimlerde birlikte davranması muhtemel olan bu üç parti arasında gerilimi artırıyor. HDP tabanı, kimlerin operasyonlara karşı kendi yanında durduğunu gözlemlerken, İYİP liderliği, Kobani eylemleri nedeniyle HDP’nin uğradığı baskıyı en iyi ihtimalle görmezden gelecektir.
Meclis dışı muhalefet ise belediye başkanlarının, milletvekillerinin, 6 milyon oy alan bir partinin MYK üyelerinin uğradığı baskı nedeniyle derin bir iç sıkıntısına kapılmaktadır. Korku duvarına bir tuğla daha koymak açısından son operasyonların bir işlevi olduğunu görmek gerekiyor.
Çözüm için atılan adımların her birinden rahatsız olan, hatta nefret eden tüm güçler, sürecin yarım kalmasından aldıkları güçle baskının dozajını artırıyor. 15 Temmuz’da Fethullahçı darbecilerin başlattığı darbe girişiminin ardından oluşan siyasi alan, OHAL rejimine dönüşürken, en çok baskı uygulanan alanlardan birisi barış savunusu alanı oldu. “Barış İmzacıları” olayı darbeden önce başlasa da çözüm sürecinin bitişinin ardından gündeme gelmişti ve denilebilir ki sürecin bitişini ilan etmişti.
Bu, neden bugün yeni bir çözüm sürecini savunmanın önemli olduğunu gösteriyor.
Çözüm-diyalog ve barışçı seçenekler, sorunun demokratik zeminlerde çözümü için sadece şart değil, aynı zamanda Türkiye’de genel demokratikleşme hamlesi açısından elzem.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)