Barış mücadelesini Türkiye gündeminin en önemli maddesi olarak görenler, uzun bir süredir Kürt halkının uzattığı barış elinin tuulmasının öneminin altını çiziyor. Bu hafta “Barışa söz ver” kampanyasının çağrısını paylaşmayı istedim. Çok önemsediğim çağrı metninin ana başlıkları şöyle:
Umut veren gelişmelerle, karamsarlığı yayan olaylar yan yana gelişiyor.
Ama bizim umuda ihtiyacımız var.
Barışa yaklaştıran adımlarla kaos çağrısı yapanların hamleleri arka arkaya geliyor.
Ama bizim barışa ihtiyacımız var.
Demokrasi çağrılarıyla nobranca öneriler aynı anda dillendiriliyor.
Ama bizim demokrasiye ihtiyacımız var.
Bizim özgürlüğe, kardeşliğe, adalete, eşitliğe, vicdana, hakkaniyete ihtiyacımız var.
Bizim, geri dönüşü olmayan barış adımlarına ihtiyacımız var.
28 Şubat’ta Dolmabahçe’de okunana mektubun, o mektubun içerdiği demokrasi ve barış vurgusunun arkasındayız.Bizim, Dolmabahçe’de açığa çıkan umudun serpilmesine, tüm Türkiye’ye yayılmasına ihtiyacımız var.
Bizim, barışa söz vermeye, barış için verilen sözlerin tutulmasına ihtiyacımız var.
Sözlerin tutulduğu değil, güvensizliğin tırmandırıldığı koşullara doğru büyük bir hızla ilerledik ve ilerlemeye devam ediyoruz. Her geçen gün derinleşen kutuplaşmayı daha da derinleştirmek için yapılan konuşmalar barışa hizmet etmiyor.
Demokrasiyi nasıl geliştireceğimizi, barış sürecinin kaçınılmaz adımların demokratik ilişkileri nasıl kalıcı hale getireceğini konuşmak yerine, İç Güvenlik Paketlerini, gösteri yapma özgürlüklerinin engellenmesini konuşur koşullara geliverdik bir anda.
Yeni cinayetleri, cinayetleri pekiştiren siyasal atmosferi yaşamımızdan çıkartmalıyız. Hrant Dink’i, Roboski’de kaybettiklerimizi, Gezi günlerinde ölenleri hatırlamaya, perde arkasıyla perde önüyle bu cinayetlerde dahli olanların yargı önüne çıkacağı, herkese eşit mesafede işleyen bir adalet düzenine ihtiyacımız var.
Bizim, tüm tarafların samimiyetine, en başta, halkların samimiyetlerini açığa çıkartmasına ihtiyacımız var.
Bu yüzden, “Barışa söz ver!” diyoruz.
Bu yüzden, seçimler, alınacak oylar değil, barış, kardeşlik ama eşit koşullarda kardeşlik önemli diyoruz.
Bu yüzden İç Güvenlik Paketleri değil, sınırsız demokrasi, sınırsız özgürlük diyoruz.
Biz barışın sesini gür bir şekilde çıkartmaya, barışın sesinin karamsarlığı dağıtacak kadar güçlü yankılanmasına, barışa odaklanmaya, barışın belirleyici olmasına hazırlanıyoruz.
Daha iki hafta önce Diyarbakır’dan uzatılan barış eline doğru uzanmak, bu eli tutmak ve barışı geri dönülmez bir toplumsal kazanım haline getirmek istiyoruz.
Barışa söz veriyoruz.
Yıldız Önen
(Sosyalist İşçi)