Dünyada ve Türkiye'de milyarca insan, koronavirüs salgınına karşı direniyor. Sosyal medyayı bir provokasyon alanı olarak kullanan faşistler ise sokağa çıkma yasağı istiyor.
Bugün İstanbul'un en merkezi caddeleri ve hemen hemen tüm sokakları bomboştu. Bazı dükkanlar kepenklerini indirmiş, bazı işletmelerde ise işçiler zorunlu olarak çalışıyordu. Dışarıda yürüyen az sayıda kişi ise birbirlerinden uzak duruyordu.
Medyadaki haberlere bakılırsa Ankara, Adana ve diğer şehirlerde eve kapanma ve mümkün olduğunca dışarı çıkmama eğilimi var. Zorunlu olarak çalışmak durumunda olanlarsa tedirgin ve dikkatli bir şekilde yeni duruma ayak uydurmaya çalışıyor.
Türkiye toplumu, Çin'de başlayan salgını naklen izledi ve İran'ın ardından Avrupa'nın enfekte oluşunu tedirginlikle gözledi.
Sokağa çıkma yasağı öneren faşistler ne istiyor? Onların derdi zorunlu olarak çalışmakta olan işçiler değil. Üretim tamamen dursa da bazı sektörler (enerji, sağlık, gıda, bankalar) mutlaka çalışacak. EYT'liler üzerinden tantana koparan faşistlerin derdi çalışmak zorunda işçilerin güvenliği ve sağlığı da değil.
Herkes evlere kapanırken, AVM patronlarının kar hırsıyla AVM'ler kapatılmazken, başta eğlence ve tekstil olmak üzere birçok işkolunda yüz binlerce insan işini kaybetmişken, faşistleri ilgilendiren şey devlet zoruyla insanların eve kapatılması.
Faşistler sıkıyönetimi sever. İnsanların hak ve özgürlüklerinin askıya alındığı, otoritenin devletin şiddet aygıtını yönetenlerin eline geçtiği zamanları severler. Çünkü toplumun çoğunluğu tarafından asla kabul edilmeyecek anti-demokratik, ırkçı, ayrımcı, otoriter politikalarını böyle karambol anlarında (kitlelerin mevcut iktidara karşı haklı tepkilerini ve kuşkularını) dayatmanın peşindedirler.
Covid-19 salgınını yenmenin tek yolu toplumsal dayanışmadır. Bilgi, şeffaflık, ikna, halk sağlığını gözeten uygulamalar ve hepimizin sağlığı için bireysel olarak gerekenleri yapmaktır. Baskıcı politikalar, yasakçılık ise salgının devam etmesine kapı açar. Bilinçli bir toplum - büyük bir direnişle - salgını yenebilir, bir yenisini yaratabilecek olan mevcut düzeni değiştirebilir.
Felaketleri-trajedileri kullanıp panik yaratarak, korkuları ve endişeleri büyüterek, zor durumda olan başka insanlara karşı (Bu faşistler her sorunun kaynağı olarak gariban göçmenleri hedef gösterirler) yine zor durumda olan diğer insanları kışkırtarak iktidarı ele geçirmenin derdindeler.
Onlara bu cüreti veren, faşistlerle ittifak halindekiler. Aynı siyasi platformu paylaşan ve bunu "Demokrasi Bloku" gibi kavramlarla savunan parlamentodaki sol muhalif partiler.
Kapitalizmde büyük felaketlerin yaşandığı zamanlar, kimin ne olduğunun çoğunluk tarafından görüldüğü anlardır.
Erdoğan yönetiminin ardından kurulacak yeni iktidarın meşru ortağı olarak gösterilen faşistler, toplumsal dayanışma, halk sağlığı politikalarından bahsetmiyor. Onlar diktatörlük istiyor, mevcut baskıcı iktidarı sosyal medya aracılığıyla buna zorluyorlar. Fakat başaramayacaklar. Otoriter bir yönetime karşı faşist diktatörlük bu toplum için bir seçenek olamaz.
Volkan Akyıldırım