Hiçbir şey olmuyormuş gibi davranma lüksü yok artık.
Bir şey oluyor çünkü, bildiğimiz yaşam elimizin altından çekilip alınıyor.
Kapitalizm, üzerindeki canlı yaşamıyla birlikte gezegeni imha ediyor. Sermaye birikimi, birikim için birikim adına kapitalistler freni patlamış kamyonun sürücüleri gibi yokuş aşağıya sürüklüyorlar gezegeni.
İşte! Antarktika’da tarihin en yüksek sıcaklığı kaydedildi. Dünya Meteoroloji Örgütü’ne göre, Antarktika kıtası son 50 yılda neredeyse 3 santigrat ısındı. Bölgede neredeyse tüm buzullar eriyor.
İşte! Avustralya! 5 ay boyunca devam eden orman yangınlarıyla mücadele ettikten sonra bu kez aşırı yağış ve sel baskınları sebebiyle zor günler geçiriyor. Ülkenin en kalabalık kenti Sidney ve civarından görülen fırtına ve yağmur sebebiyle yaklaşık 100 bin ev elektriksiz kalırken, birçok mahalle ve yerleşim yerini su bastı.
İşte daha genel veriler! Sera etkisine neden olan başlıca gazlardan olan karbondioksit değerleri 1880 yılında yaklaşık 291 ppm iken, 2019 yılında bu değer yüzde 42 artarak 412 ppm değerine ulaştı.
Gerçekten de bir avuç sermaye sahibinin çıkarları için yaşanıyor bunlar. Karbon emisyonunun %71’inden sadece 100 şirket sorumlu. Dünyadaki emisyonların üçte biri, hepsi fosil yakıt endüstrisindeki 20 şirketten geliyor. ExxonMobil, BP ve Chevron gibi şirketler 1965’den beri atmosferi 100 milyar ton karbondioksite denk gelecek kadar kirletti. Bu şirketlerin sahiplerinin neden olduğu iklim krizine bağlı aşırı sıcaklıklar yüzünden Avustralya’da Eylül ayından beri oluşan yangınlar 33 kişinin ölmesine binlerce kişinin evsiz kalmasına, yaklaşık 1,25 milyar hayvanın ise ölmesine sebep oldu.
1.25 milyar canlı öldü.
İşte bu bir soykırım ve sorumlusu kapitalistler. Fosil yakıtlara bağımlı sermaye birikim rejimi.
Kuşkusuz şirketler bu kitlesel katliamları tek başına işlemiyor.
2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması her beş yılda bir ülkelerin iklim planlarını güncellemesini ve geliştirmesini talep ediyor. Bunun için belirlenen son tarih ise 9 Şubat’tı. Climate Watch’ın verilerine göre neredeyse hiçbir ülke, Paris Anlaşması altında iklim kriziyle mücadelede güçlendirilmiş Ulusal Katkı Beyanları’nı bildirmedi. Hükümetler, küresel iklim krizinden kaynaklı her facianın birinci dereceden sorumlusudur. Hemen bütün hükümetler dünyayı cehenneme çevirmek konusunda kararlı olan şirketlerin, fosil yakıtçı sermaye gruplarının bir dediğini iki etmemek konusunda çok titizler.
Ama, gezegen şirketler ve onların hık deyicisi hükümetlerden ibaret değil. Küresel kapitalizmin tüm adaletsizliklerine, yarattığı yoksulluğa ve yıkıma karşı küresel ve kitlesel bir mücadele sürüyor. Otoriter liderlere, özgürlükler üzerindeki baskılara, adaletsizliğe, eşitsizliğe karşı Asya’da, Ortadoğu’da, Avrupa’da, Kuzey ve Güney Amerika’da ve Afrika’da milyonlarca insanı içine katan bir mücadele önüne geçilmez bir dalga haline geldi. Bu dalganın vurucu güçlerinden birisi de iklim krizini durdurmak için başlayan yeni dönemin hareketi. Yeni dönemin genç aktivistleri, “Gelecek için Cumalar” okul boykotlarıyla, Yokoluş İsyanı doğrudan eylemleriyle ama mutlaka işçi sınıfının örgütlerini içine çekmeye çalışan perspektifleriyle gezegen için umut olmayı başarıyor.
Oscar kazandığında yaptığı konuşmada Joaquin Phoenix “Zaman zaman, farklı davaların savunuculuğunu yapıyor ya da yapmak zorunda hissediyoruz. Ama ben ortak bir payda görüyorum. Cinsiyet eşitliği, ırkçılık, eşcinsel hakları, yerli halkların hakları ya da hayvan hakları olsun adaletsizliğe karşı savaştan bahsediyoruz.” diyerek bütün mücadelelerin birbirine kopmaz bir şekilde bağlı olduğunun altını çizdi.
Sorunların kaynağı kapitalizm, kapitalizmin farklı vehçeleriyle yüzleşiyoruz. İklim krizi bu vehçelerin en ağırlarından. Doğrudan yoksulları vuran ama aslında basit bir bakış açısı değişimiyle durdurulabilecek bir kriz. Fakat bakış açısının değişmesi için, kapitalizmden kurtulmak zorundayız. Bencilliği ve rekabeti körükleyen kapitalizmi ortadan kaldırma mücadelesi gezegeni kurtamak için tek yol. Şirketler, o şirketlere aşağıdan özyönetim organlarını kuran doğrudan üreticiler el koymadıkça ve rekabet içinde karlarını artırma mantığı altüst edilmedikçe, özetle bir sınıf olarak patronlar sönümlendirilmedikçe iklim krizini yavaşlatıcı tedbirleri alamazlar!
20-27 Eylül 2019’da tüm kıtalarda en az 7 milyon kişi “İklimi değil sistemi değiştir!” diyerek sokaklara çıktı. Şimdi yine zamanı geldi. Genç aktivistler 3 Nisan’da yeniden sokaklara çağırıyor. Türkiye’de Sıfır Gelecek, Yokoluş İsyanı, Gelecek için Cumalar ve Antikapitalistler de mücadeleye çağırıyor.
Yıllar önce ABD’nin Irak işgaline karşı öne çıkan sloganı şimdi bir kez daha hatırlama zamanı: “Şimdi değilse ne zaman? Biz değilse kim?”
Gezegenin ve Türkiye’nin tüm yoksulları, kendimiz ve sesini çıkartamayan tüm canlıları için 3 Nisan’da mücadeleye!
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)