Mülteci Hakları Derneği geçen yılın başlarında Suriyeli göçmenlerin öldüğü iş kazalarını şöyle raporlamıştı: “Türkiye’de 2018 yılında sadece tespit edilen ve “kayıtlara” geçen 48 Suriyeli işçi yaşamını yitirirken, geçtiğimiz gün Ankara Siteler’de bir mobilya firmasının döşeme atölyesinde çıkan yangında 5 Suriyeli işçi yaşamını yitirdi."
Aradan geçen bir yılda ölü sayısı arttı. Göçmenlerin yaşamı daha kolay, daha çekilir hale gelmedi.
Kuşkusuz sadece Suriyeliler değil, Türkiye’de tüm göçmenler büyük bir tehlike altında. Her mevsim ayrı bir tehlike yaratıyor göçmenler için. Geçtiğimiz hafta İran sınırından giriş yapan 13 göçmen soğukta donarak yaşamını yitirdi.
Şimdi, İdlip’te savaş yeniden ateşlendi, Esad ve Rus güçleri haftalardır İdlip’i yakıp yıkıyorlar. Bu on binlerce insanın yerinden olduğu yeni bir göç dalgası demek.
Türkiye, göçmenlere sahip çıkmalıdır, göçmen haklarını tanımalı, savaştan kaçıp yaşamaya çalışan insanların yaşam standartlarının yükselmesi için elinden geleni yapmalıdır. Sendikalara, göçmenlerle dayanışanlara ve sosyalistlere çok önemli bir görev düşüyor. Bir yandan göçmenlerin haklarını kazanması, her türden sınırötesi askeri harekata son verilmesi için mücadele ederken, bir yandan da ırkçı ve milliyetçilerle tartışmaya devam etmek ve bu tartışmayı kazanmak zorundayız.
İdlip’te Esad güçlerinin 5 askeri öldürmesinin ardından, Suriyeli göçmenleri suçlayanlar yeniden seslerini yükseltmeye başladılar. Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığının sorumlusu, orada ölen Türkiyeli askerlerin sorumluluğunu savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyelilerde arayanlar, kasıtlı bir şekilde Suriyeli göçmenlere yönelik bir linç kampanyası örgütlemeye çalışıyorlar demektir. Bu, sürekli gündemde olan bir kampanya ama gerçekler linç kampanyası örgütleyenleri çürütüyor. Suriyeli işçilerle ilgili Türk-İş’in yaptığı bir anketin sonuçları bu açıdan çok önemli.
Anket 4 bin 428 Suriyeli ve diğer ülkelerden göçmenlerle yapılmış. Evrensel’den Ercüment Akdeniz’ in yaptığı özetler, gerçeklerin ırkçıların anlattığından farklı olduğunu gösteriyor. Türk-İş’in araştırmasına göre mültecilerin yüzde 61,2’si geçimini çalışarak sağlıyor. Akdeniz şu sonucu çıkarıyor: “Yetişkin erkeklerin yüzde 78,5’i kadınların yüzde 24,2’si çalışır durumda. Hiç çalışmadan yaşayanlar yüzde 6,4’te kalmış. Bu tablo, küçük bir azınlık dışında bütün Suriyelilerin Türkiye’de işçileştiğini gösteriyor.”
Bu, Suriyelileri devletin tepesine çöreklenmiş, Türkiye’de halkların ulaşamadığı nimetlerden bedavadan faydalanan bir ur gibi gösteren ırkçı gazetecilerin, köşe yazarlarının ve linç planlayıcılarının anlattığından bütünüyle farklı bir manzara. Göçmenler, işçi olarak patronlar karşısında, Türkiyeli işçilerden daha dezavantajlı bir şekilde yaşıyorlar. Çalışıp, emeklerinin karşılığını almak için daha ağır bir mücadele veriyorlar. Suriyeliler, aynı patronlar tarafından, Türkiyeli işçileri sömüren patronlar tarafından eziliyor. Suriyeli bir işçiyle Türkiyeli bir işçinin çıkarları bu yüzden bir ve aynı. Göçmenler bu yüzden yardıma muhtaç insanlar değil, işçi sınıfının birlikte örgütleneceği, birlikte mücadele edeceği ve kendisini bölmeyi hedefleyen milliyetçi ve ırkçı fikirleri birlikte aşacağı sınıf kardeşleridir.
Yıldız Önen
(Sosyalist İşçi)