Barış mücadelesinden 2019'a devredenler

21.12.2018 - 08:00
Yıldız Önen
Haberi paylaş

Barış isteyenler 2018 yılında bir dizi açıdan çok fazla yara aldı. Mahkemeler, hapis cezaları, sınır ötesi operasyonlar, aşırı milliyetçi bir dilin kurduğu hegemonya, barış isteyenleri sık sık köşeye sıkıştırdı.

Üstelik bu durum sadece Türkiye açısından geçerli de değil. Trump’ın karar verici odağı olduğu ABD askeri gücü ticaret savaşlarından doğrudan askeri müdahalelere kadar 2018 yılının her bir gününün ‘daha büyük bir savaş mı geliyor?’ duygusuyla geçmesine neden oldu.

Yılın son haftaları adeta yılın özeti gibi. Türkiye ABD’yle geri dönülmez bir aşamaya geçecekmiş gibi bir izlenim vererek  Fırat’ın Doğusu’na askeri müdahale etmenin hazırlıklarına başladı.

Yemen’de Birleşik Arap Emirlikler ve Suudi askeri gücünün liderliğinde süren askeri müdahaleler görülmemiş bir insani yıkım yaratmış durumda.

Suriye’de İdlip gibi bölgelerde olayların her an denetimden çıkabileceği çok açık.

2018 yılı, savaş isteyenlerin sesinin daha çok barışta ısrar edenlerin daha kısık çıktığı bir yıl oldu.

Ama barış istemenin koşulu olmaz diyenler, bu durumdan morallerini bozarak değil, barış isteyenlerin sesinin nasıl daha gür çıkacağını tartışarak çıkmaya çalışıyorlar. 2019 yılının en önemli sorunu bu olacak.

Barışın sesinin daha güçlü çıkması için nasıl bir hareket inşa etmemiz gerektiğinin yanıtını vermek zorundayız.

Tıpkı 2018 yılında olduğu gibi önümüzdeki yıl da askeri müdahale ve çatışma eğiliminin artarak sürmesinde devletlerin, sadece Türkiye’de değil birçok ülkede hükümetlerin, devlet başkanlarının kullandığı ana kavram, “beka kaygısı” olmaya devam edecek. Birçok ülke, bir beka kaygısı yaşadığını ya da yaşamak üzere olduğunu, “eski”, “şanlı” günlerine yeniden dönmek için de otoriter yöntemlerin devreye girmesinin kaçınılmaz olduğunu ilan ederek adım atıyor. Brezilya, Rusya, Macaristan gibi iktidarların otoriter partiler tarafından merkezileştirildiği ülkeler de ise muhalefet içinde aşırı sağ partiler, ırkçı partiler, faşist örgütlenmeler milli bir devlet hamlesinin şimdi tam zamanı olduğunu ilan ederek güç biriktiriyorlar.

Beka kaygısı kapitalizmin genel krizine bağlı olarak gelişen emperyalizmin hegemonya kaynaklı sorunlarına tek tek devletlerin verdiği bir milliyetçi tepki olarak öne çıkarken, giderek daha keskin bir şekilde farkına varılıyor ki bu kaygıya bağlı geliştirilen çatışma kapsamlı “çözümler” giderek gezegen açısından, yoksullar, kadınlar, çocuklar, ekosistem açısından gerçek bir beka kaygısına yol açıyor.

2019 yılında barış isteyenlerin bu güzergahı değiştirecek bir kitlesel seferberliği tüm dünyada yaratması için kolları sıvamamız gerekiyor.

Yıldız Önen

[email protected] 

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol