Çağla Oflas, Sosyalist İşçi gazetesine yazdığı yazıda 1968 isyanında işçi sınıfının oynadığı rolü tartışıyor.
ABD’nin Vietnam işgaline karşı devasa savaş karşıtı hareket ve Sivil Haklar Hareketi temsilcisi Martin Luther King’in öldürülmesinin ardından patlak veren isyan dalgasıyla ABD hegemonyası darbe aldı. Irkçılığa karşı yükselen siyah hareket ile birlikte toplumsal muhalefet büyüdü. Yüz binlerce kişinin katıldığı savaşa ve ırkçılığa karşı gösteriler yapıldı. Fransa’da, İtalya’da, Almanya’da dalga dalga öğrenci isyanları, okul boykotları yaşandı. Sadece öğrenciler ve siyahlar değil, devrim toplumun tüm ezilen kesimlerini içine çekti. 2. Dalga olarak tanımlanan kadın hareketi de 68’de başlayan büyük değişim rüzgârının bir parçası olarak yeniden yükselişe geçti. Yüzyıllardır ağır baskı altında yaşayan eşcinseller, 1969'da New York'ta polisle günlerce çatışmaya girdikleri Stonewall İsyanı sonrasında cinsel yönelimleri yüzünden gördükleri bakıya karşı daha etkili bir mücadele içinde oldular.
Fransa’da milyonluk grev
Kuşkusuz, toplumun geniş kesimlerini içine çeken mücadele dalgası hem mevcut statükoyu değiştirmesi, hem de taleplerinin güncelliği açısından kapitalizme karşı mücadelede belirleyici bir dönemi temsil ediyor. Ancak 1968 olaylarına dair en önemli nokta, hareketin en can alıcı kısmını işçilerin grevlerinin oluşturmasıdır. Ne yazık ki, 1968 hareketi ile ilgili yayınlanan çok az yayında tüm Avrupa’ya dalga dalga yayılan işçi grevlerinden, fabrika işgallerinden söz edilmekte.
Fransa’da 68 Mayısı öğrenci hareketi olarak başladı. Sorbonne’de başlayan hareket diğer üniversitelere yayıldı. Polis baskısı karşısında liseliler de harekete katıldı. 10 Mayıs’ta yapılan büyük yürüyüşe polis saldırdı. Polisin gaddarlığı karşısında işçiler harekete geçti. 13 Mayıs’ta işçi sendikalarıyla öğrencilerin katıldığı yürüyüşe bir milyondan fazla insan katıldı. 14 Mayıs’ta üç bin işçiyle başlayan grev, 18 Mayıs’ta, bir milyon işçiye, 22 Mayıs'ta ise 9 milyon işçiye ulaştı. Bu greve katılan işçilerin 4 milyonu 18 gün boyunca grevi aralıksız sürdürdü. Fransa 68 Mayıs’ına asıl damgasını vuran da kitlesel grevler oldu. Dönemin cumhurbaşkanı General de Gaulle, 29 Mayıs’ta ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Ancak işçi sınıfı içindeki stalinizmin etkisi altındaki önderlik, sistemle uzlaşmadan yanaydı. İşçi sınıfı içinde köklü bir örgütlenme geleneğine sahip olan Fransız Komünist Partisi (FKP) ve onun kontrolündeki en büyük sendikal konfederasyon CGT kapitalistlerin imdadına yetişti. "Grenelle Anlaşmaları" olarak anılan müzakere süreci sonunda bazı kırıntılar karşılığında uzlaşma sağlandı. Stalinizm uluslararası işçi hareketine bir kez daha ihanet etti. Ancak Çekoslavakya’nın işgaline karşı direniş, Polonya’daki işçi eylemleri gibi olaylar stalinizmin de hegemonyasının sarsılmasına yol açtı.
Fransa bir istisna değildi
Bir dünya sistemi olan kapitalist sistemde bir ülkede patlak veren olaylar, tek bir ülkeyle sınırlı kalmaz. İşçi sınıfını uluslararası düzeyde harekete geçiren şey, İkinci Dünya Savaşı sonrasında muazzam büyüyen ekonominin sınırlarına dayanmış olmasıydı. Üstelik işçi sınıfı kendisine verilen kırıntılarla yetinmek istemiyor daha fazlasını istiyordu. İtalya’da da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük işçi hareketi meydana geldi. Grevler kentin temel fabrikası olan Turin’deki Fiat fabrikasında başladı. Ardından tüm bölgelerdeki fabrikalara yayıldı. 3 Temmuz 1969’da kira artışlarına karşı sendikanın düzenlediği bir günlük eyleme öğrencilerin de katıldığı işçi grupları Fiat fabrikasına doğru yürüyüşe geçti. Bunun üzerine polisle çatışmalar yaşandı. Ağustos sonunda grevler Milan’daki Prelli’ye ve pek çok firmaya yayıldı.
İtalya’daki gibi yaygın olmasa da Almanya’da da işçiler “ücret ılımlılaştırılması çerçevesinde” sendikalar tarafından imzalanan anlaşmaya karşı kendiliğinden patlak veren grevler gerçekleştirdi.
Fransa, İtalya ve Almanya’da patlak veren grevler işçi sınıfının dünya çapında yeni bir mücadele dalgasının başlangıcına işaret etmekteydi. Polonya’da Baltık üzerinde 1970-71 kışında temel mallardaki fiyat artışlarını geri almaya zorlanan mücadeleler yaşandı. Devlet kapitalizminin en ağır biçimiyle yaşandığı rejimlerde bile sınıf mücadelesi en üst seviyede var oldu. Polonya’da işçiler yönetenlere olan öfkelerini “Kahrolsun Kızıl Burjuvazi” sloganlarıyla gösterdiler. İspanya’da Franko rejimine rağmen işçiler mücadeleye atıldılar. 1974 yılında tüm endüstriyel bölgeler grevlerle sarsıldı. Barselona’nın yoğun işçi merkezlerinde dayanışma grevleri yapıldı. İşçiler 1970’ler boyunca İngiltere’de de kitlesel mücadeleler gerçekleştirdi. 1979’da Britanya işçilerinin milyonluk grevi istatistiksel olarak Fransa 68’inden sonra ikincidir. İngiltere’deki sınıf mücadelesi sonucunda iki kez başbakan değişti. Dünyanın diğer ucunda Arjantin’de Mayıs 1969’da bugün “Cordobazo” olarak anılan olaylar gerçekleşti. Mayıs’ın 29’unda askeri cuntanın sert saldırıları ve baskısı karşısında mahallelerde gerçekleşen bir dizi hareketlenmenin ardından, Cordoba’daki işçiler tanklarla silahlanmış polis ve ordu güçlerini yenilgiye uğrattı. İşçiler ülkedeki ikinci büyük kentin hakimi durumuna geldi. Devlet ancak ertesi gün büyük birlikleri çıkartarak “düzeni” yeniden sağlayabildi.
68 Türkiye’de işçi sınıfının büyük atılımı
Türkiye’de de söylenenlerin ve yazılanların aksine, öğrenciler değil, işçi sınıfı harekette merkezi bir rol oynadı. Türkiye’de 1960’lı yıllardan itibaren gelişen sanayileşmeye paralel örgütlenme düzeyini geliştiren işçi sınıfı hem sendikal haklarını tanımayan hükümete hem de sendikal bürokrasiye karşı muazzam kazanımlar elde ettiler. 1961'de İstanbul Saraçhane'de sendikal haklar için büyük bir miting yapıldı. Ardından Kavel, Demir Döküm, Sungurlar, Paşabahçe, Derby gibi pek çok grev ve direnişler gerçekleşti. Hareketin yükselişi sonucunda 1952 yılında kurulan bir tür devlet sendikacılığı yapan Türk-İş bölündü. 1967 yılında DİSK kuruldu. DİSK’in tasfiyesine karşı İzmit ve İstanbul arasında yer alan tüm fabrikalardaki işçiler sokaklara dökülerek DİSK’in kapatılmasını durdurdu
İşçi sınıfının önemi
Sonuç olarak 68 isyanının önemi ne öğrenci isyanından ne de çeşitli alanlarda verilen özgürlükler mücadelesinden kaynaklanır. Bu döneme asıl anlamını veren işçi sınıfının dünya çapında sermayeye karşı başkaldırısı olması ve tüm mücadelelerin işçi sınıfının kendi eylemiyle birleşmesi ve hareketin devasa bir çeşitliliğe sahip olması.
Çağla Oflas
(Sosyalist İşçi)