Rusya’da, 1917’de gerçekleşen Şubat Devrimi, toplumu sola çekmiş ve burjuva demokrasisinin itibarın sarsmıştı. İsyan eden işçiler kapitalist parlamentoya olan ilgilerini kaybetmişler ve daha iyi bir sistemin arayışı içine girmişlerdi.
Tarihçi Mike Haynes’in dediği gibi “1917’nin hiçbir anında, hiçbir yerde, hiçbir seçimde, hiçbir kapitalist parti saygın bir azınlığın oyunu alma başarısı gösteremezdi.” Bu esnada Rusya’da, Sosyalist Devrimciler ve Menşevikler dahil olmak üzere, devrimin bir burjuva devrimi olması gerektiği tartışılıyordu. Devrimi ezmek için örgütlenen kapitalist sınıfla uzlaşmak istiyorlardı.
Geçici Hükümet, Şubat’tan sonra, toplumu dönüştürmek için değil, demokratik özgürlükler getirmek amacıyla kurulmuştu. Fakat sınıfsal çelişkilerin şiddetlendirdiği sınırların ötesine geçmek istiyordu devrim. Devrim, kısmen savaşı durdurmak arzusuyla yol alıyordu. Ama, Rus egemen sınıfının çoğunluğu savaşa bağlı kalmaktaydı hâlâ. Patronlar işçileri, işyerlerinde reformlarla yatıştırmayı deniyordu. Fakat planları başarıya ulaşmadığında, işçiler daha öfkeli oldular. Köylüler, devrimin onlara toprak vereceğini ümit ediyordu, toprak ağaları ise bunu engellemek için örgütlenmekteydi.
Burjuva devriminin yanında olanlar, etkin bir biçimde bu patron ve toprak ağaları tarafından destekleniyordu. Menşevik Skobelev, “ticari teşebbüsleri halkın eline teslim etmek, şu anda devrime yardımcı olamaz” diyordu. Egemen sınıfın çıkarları, devrimle çatışma içindeydi ve burjuva demokrasisi bir çözüm öneremiyordu. Yaşanan kriz, istikrarlı bir kapitalist sisteme basitçe geçebilmek için çok büyüktü.
Çoğu sanayici, General Kornilov’un başarılı bir darbe gerçekleştirmesini ummaktaydı. Geçici Hükümet, başarısız darbenin ardından paramparça oldu. Yeni bir koalisyon için girişimler, özellikle en büyük kapitalist parti Kadet dahil olmak üzere burjuvazinin olup olmayacağına göre şekillenen bölünmeyle felç olmuştu.
Keskin
Anlaşmaların başarısızlığa uğramasının verdiği deneyim ve keskin argümanlar, işçilerin Bolşevikleri desteklemesine yol açtı. Sovyetler, işçi konseyleri 24-25 Ekim’de Petrograd’da iktidarın bir kısmını kolayca ele geçirdi, çünkü Geçici Hükümet’e bir destek kalmamıştı. 25 Ekim’de İkinci Sovyet Kongresi gerçekleşti.
Menşevik Martov, sosyalist bir koalisyonu savunuyordu. Fakat Menşeviklerin temsilcileri sağ kanat Sosyalist Devrimcilerle aynı tutumu aldılar. Tarihçi Haynes, Martov’un bu durumunu “hüzünlü bir şekilde onu terk edenlere yaptığı birlik çağrısının yankılanan sesini duydu” olarak ifade ediyordu…
Demiryolu işçileri sendikası Vikhzel, tüm taraflar arasında yeni bir koalisyon oluşmasını talep ediyordu. Menşevik ve SD’ler önce Bolşeviklerin ayrı tutulmasını, sonra da Bolşevik liderler Lenin ve Troçki’nin ayrı tutulmasını istediler. Menşevik ve SD’ler anlamlı bir koalisyon için uzlaşmayı reddettiler. Toplumun kalbindeki sınıf çatışması, bir uzlaşmanın gerçekleşmesini durdurdu.
28 Ekim’de güvenlik güçleri devrime karşı bir ayaklanma başlattı. Bu demiryolu işçileri sendikasının, sağcıların “taviz değil tamamen teslimiyet istediğini” duyurmasına yol açtı.
1917’de Rusya’da kapitalist demokratik bir alternatif yoktu. Ve Sovyetlerin isyanı devrimin yenilmesine izin vermedi. Devrim yayılamadığı için yenildi. Rosa Luxemburg başarısızlığın sebebini “Batı’daki sosyal demokrasi yaşananları sessizce izleyen ve Rusların kan kaybından ölmesine seyirci kalan sefil ve rezil korkaklardan müteşekkildi” sözleriyle açıklıyordu.
(Socialist Worker’dan çeviren: Ozan Ekin Gökşin)