Bursa’da metal sanayinde başlayan grevler bir kez daha sendikaların sınıf mücadelesi içerisindeki rolünü tartışmaya açtı. Marksist teori de tarih sahnesine çıktıklarından beri sendikalarla ilgilenir.
Marx ve Engels'in, sendikaların işçi sınıfının devrimci mücadelesi üzerinde oynadığı rolü anlattığı metinlerinde, erken dönemdeki görüşleri ile sonraki dönemlerde oldukça değişir. Özellikle İngiltere’de yükselen sınıf hareketine bakan Marx ve Engels, 1840-1848 yılları arasında gerçekleşen Çartist harekete odaklanır. 1848 yılına kadar sadece mülk sahiplerinin seçme ve seçilme hakkı varken Çartistler genel oy hakkı gibi bir dizi demokratik hak talep etmektedir. Sosyalist talepleri olmamasına rağmen, Marx ve Engels, işçi sınıfının burjuvaziye karşı gerçekleştirdiği bu politik mücadeleden umutlanır. Basit ekonomik taleplerin yanı sıra bir dizi politik talebin de öne sürüldüğü işçi hareketini gerilla hareketine benzeterek burjuvaziye karşı gelişen örgütlenmenin genel bir savaşa dönüşeceğine inanır. O dönemin burjuva politikacıları da mülksüz yığınların oy hakkına sahip olmalarından korkar çünkü böylece kendilerinin elindeki mülklere el koyabileceklerini düşünürler. Ancak sendikaların ve işçi sınıfı hareketinin sonraki yıllarda geldiği nokta, Marx ve Engels’i daha temkinli yorumlar yapmaya iter.
Aynı durum Lenin’in yazıları için de geçerlidir. Lenin de, 1905 devrimi üzerine Kitle Grevleri ve Sendikalar makalesini yazan Rosa Luxemburg da kitlesel işçi mücadelelerinin nasıl hızla ekonomik nedenlerle başlayarak politikleşebildiğini ya da politikleşen mücadelenin ekonomik taleplere de evrildiğini anlatırlar. Devrimci olmayan dönemlerde ise sendikal harekete mesafelidir Lenin. “Sendikacılık, işçilerin burjuvaziye ideolojik köleliği anlamına gelir” diyerek devrimci parti olmadan, işçilerin teker teker kapitalistlere karşı mücadeleden kapitalist sisteme karşı mücadeleye geçemeyeceğini söyler.
Sendikaların ikili rolü
Sendikalar, normal diye adlandırabileceğim zamanlarda ikili bir rol oynar; bir yanda işçileri birleştirir, öteki yanda ise onları böler. Sendikalar, ücretli kölelik sistemini ortadan kaldırmak için değil, sömürü sisteminin biraz daha işçi lehine geliştirilmesi için vardır. Ayrıca her bir iş kolunda ayrı ücretler ve çalışma koşulları olduğundan, ayrı ayrı sendikalar örgütlenir. Bu sendikalarda, ayrı ayrı dar çıkarların hesabını yapan sendikacılar oluşur. Ayrıca, her bir sendikada işçilerin bir kısmı sendika bürokratı olur. Sendikacı artık maaşını patrondan almaz, işten atılma korkusu yaşamaz, o artık bir işçi değil işçi ile işvereni uzlaştıran ve gelirini bundan alan biridir. Grev genelde müzakereleri sekteye uğratan bir şeydir ve sendika kasasının boşalmasına yol açar. O nedenle sendika bürokratları bu yola kolay kolay başvurmaz.
Ancak sendika yine de mücadele etmek zorundadır. Aksi hâlde üye işçiler açısından bir önemi kalmaz. Sahip olduğu konumu üyelerine borçludur. Üyelerinin çıkarlarını savunmadığı zaman üye kaybeder. Üyelerini tutmakta çıkarı olduğu için müzakerelerden kazanım elde etmeye çalışır. Dolayısıyla kendi örgütsel çıkarı için bir ara formül bulma ve radikal olmamaya eğilimlidir. Birleşik Metal-İş grevi yasaklandıktan sonra işçilerin devam etme isteğine rağmen sendikanın karara uyması bu nedenledir. Türk Metal’in bugün Bursa’daki grevlere son vermek istemesi de öyle.
Sendikalar ayrıca, hem ayrı ayrı iş kolları arasında bölünmüşken hem de aynı işkollarındaki farklı sendikalar arasında bölünür çoğu kez. Bu, sendika bürokrasisine “radikal” olmamanın bahanesini sunar. O iş kolundaki işçilerin birleşmesi ve birlikte hareket etmesi mümkün değildir sendikacıya göre. Bu nedenle, olmayan bir gücü denemeye kalkmak anlamsızdır.
Sendika bürokratları her şeye rağmen homojen ve statik değillerdir. Bir yandan işçilerin bir yandan da patronların baskısına maruz kalırlar. İkisinin de talepleri ve baskı dereceleri onları etkiler. Ayrıca, sendikalar ve ayrı ayrı sendikalar içerisindeki sendika bürokrasisinde de sağ ve sol kanatlar vardır. Sendika bürokratları doğuştan bürokrat değildir. Mücadele ile kurulan sendikalar, başlangıçta gücünü militan direniş ve eylemlerden alabilir ve diğer sendikalardan ve örgütlü olmayan işçilerden üye kazanabilirler. Ancak zamanla taban hareketini kontrol ederek “kurumsallaşma” eğilimine girerler. Rüştünü hem işçilere hem devlete ispat ettiğini düşündüğü zaman mücadeleci ruhunu kaybederler.
Mücadele okulu
Sosyalistler, bürokratikleşmenin kaçınılmaz olduğu sendikalarla nasıl bir ilişki kurarlar? Bir devrim anı, sistemin iç çelişkilerinden dolayı kendiliğinden patlayabilir belki ama sosyalist bir devrim örgütlü ve bilinçli bir işçi sınıfı olmadan olamaz. İşçileri, devrimci dönemlerde iktidara almaya itecek örgütlenme deneyimi ve bilinci ise ancak devrimci dönemler öncesindeki işçi mücadelelerinde elde edilebilir. O nedenle, sosyalistler, sendika bürokrasisi içerisinde değil, sendika tabanında örgütlenir ve işçilerin kendilerine olan güvenlerini arttıracak ve yaşamlarını kolaylaştıracak her bir somut kazanım için mücadele ederler.
Bugün Bursa’da başlayan grevler, Türk Metal sendika bürokrasinin patronların taleplerine imza atmasına karşı başladı. İşçiler, grev yasaklarının uygulandığı, her bir direnişin polis zoru ile saldırıya uğradığı bir dönemde, sendika bürokrasisine güvenmeden kendi mücadelelerini fabrika fabrika ördüler. Bölgedeki bütün fabrikalardan direnişçi işçilerle dayanışma eylemleri gerçekleşiyor. İşçiler yavaş yavaş bütün fabrikalarda taleplerini kabul ettirmeye başladı. Kendi öz örgütlenmelerini kurdu. Sendika bürokrasisini yerle bir etti. Hükümetin "teröristler aranıza sızacak" propagandasını boşa çıkardı. İçeriye sızan provokatör sivil polisleri yakaladı. Devletin nasıl bir örgütlenme olduğuna dair bilinçlerindeki sıçrama, hiçbir kitaptan edinmeyecekleri kadar değerli. Daha önce Türk Metal toplu iş sözleşmesine imza atarken, imza atmak yerine greve giden Birleşik Metal-İş sendikası, grev yasağına uyduğunda kendi üyelerinin güvenini yitirmişti. Şimdi iki sendikanın işçileri de mücadele etmeye kararlı bir şekilde birbirlerine doğru yaklaşıyorlar.
Türkiye’nin en önemli ağır sanayilerinden biri olan metal sanayindeki bu gelişme, seçim sonrasında bütün diğer sektörlerdeki işçileri de sokağa dökecek gelişmelerin habercisi.
Özdeş Özbay