Büyük kadın devrimci Clara Zetkin'i anıyoruz. Onur Devrim yazdı.
Clara Zetkin sol içerisinde büyük oranda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kabul edilmesindeki çabasıyla hatırlanır. Oysa Zetkin, yalnızca Alman sosyalist kadın hareketinin örgütlenmesindeki katkılarıyla değil, SPD içerisindeki sağ kanada karşı mücadelesi ve Birinci Dünya Savaşı karşısındaki ilkeli tutumuyla da öne çıkması gereken bir Marksistti.
Zetkin 15 Temmuz 1857’de Widerau’da doğdu. Fransız Devrimi’nin ideallerini destekleyen annesinin de teşvikiyle Leipzig’de bir öğretmen okulunu bitirdi. 1878’de Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ile ilişkiye geçti ve bu partinin çalışmalarına katıldı. Ancak o dönemki yasalar partiye resmen üye olmasını engelliyordu. Aynı yıl Bismarck’ın çıkardığı Anti-Sosyalist yasayla SPD yasadışı ilan edildi ve faaliyetlerine son verildi. Partinin liderleri başka Avrupa ülkelerine sürgüne giderken bazı partililer de Almanya içinde yasadışı çalışma yürüttüler. O da Almanya’dan ayrılarak Avusturya, İsviçre ve Fransa’ya gitti.
Zetkin Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) içerisinde partinin sol kanadında yer aldı. Partide yürüttüğü ilk tartışmalardan biri partiyi kuran iki gruptan biri olan Ferdinand Lassalle’ın Genel Alman İşçileri Derneği’nden (ADAV) gelen üyelere karşı kadınların çalışmasını savunmak oldu. Lassalle destekçileri kadınların çalışmasının erkeklerin işsiz kalmasına ve daha düşük maaşlar almasına neden olduğunu savunurken Zetkin partinin Marksist kanadından Bebel ve Liebknecht gibi kadınların çalışmasını ve ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarını bir kazanım olarak görüp destekledi.
1889’da İkinci Enternasyonal’in kuruluş kongresine katıldı; kongreye katılan 400 delegeden yalnızca sekizi kadındı. Zetkin kadınların kurtuluşunun, ancak işçi hareketinin zaferiyle gerçekleşebileceğini vurgularken kongre eşit işe eşit ücret ilkesini kabul etti. 1890 yılında Bismarck’ın azledilmesinin ardından SPD yeniden yasal faaliyete başladı. 1892’de kadınların sendikalara katılmasını engelleyen yasa kaldırılırken, kadınların siyasal faaliyete katılabilmesini engelleyen yasanın kalkması için 1908’i beklemek gerekecekti. 1800’lerin son on yılı Alman işçi sınıfı içerisinde ve bununla bağlantılı olarak sendikalarda kadınların sayısının arttığı bir dönemdi. 1892’den 1913’e sendika üyesi işçilerin sayısı 237.092’den 2.573.718’e çıkarken, sendikalı kadın işçilerin oranı %1,8’den %8,9’a yükseldi. Bununla birlikte partinin kadın üyelerinin sayısı da artıyordu, 1914’e gelindiğinde SPD üyelerinin %16’sını kadınlar oluşturuyordu. Bu o dönemin sosyalist örgütleri için bir rekordu.
Eşitlik
SPD’nin kadınlar arasındaki etkisinin ve kadın üyelerinin sayısının artmasında Zetkin’in büyük emeği vardı. 1892’de Zetkin’in editörü olduğu Die Gleichheit (Eşitlik) dergisi yayınlanmaya başladı. Derginin ilk sayısında Zetkin kadınlarının ezilmesinin maddi temellerine vurgu yapıyordu: “Gleichheit kadın cinsinin bin yıllık ikincil toplumsal konumunun nihai sebebinin, “erkeklerce yapılan” yasal düzenlemelere değil, ekonomik koşulların belirlediği mülkiyet ilişkilerine dayandığı teziyle yayın hayatına başlıyor.”
Gleichheit, en ileri kadın işçileri hedef alıyor ve hedefini onları Marksizm’in ilkeleriyle donatmayı amaçlıyordu. Derginin odağında kadın işçilerin sorunları ve onların çalışma koşulları vardı; Gleichheit haftada altı gün, günde 11 ila 14 saat çalışan ve yetersiz beslenen kadın işçileri gündeme getirirken politik olarak SPD’nin sol kanadının fikirlerini savunuyordu. Derginin tirajı aşamalı olarak arttı, başlangıçta birkaç bin satarken 1903’te 11.000, 1906’da 67.000, 1914’te ise 125.000’e çıktı.
Clara Zetkin, kadınların kurtuluşu konusunu, maddi temellerini inceleyerek ve bu konunun farklı sınıflardan kadınları farklı şekillerde etkilediğini vurgulayarak ele aldı. Kapitalizmde kadınların işgücüne katılımının giderek arttığını ve bunun da kadınların toplumsal bağımsızlığına katkıda bulunduğunu söyledi. Kadın işçilerin patronlar tarafından işçi maliyetlerini düşürmek için kullanıldığını, buna karşı sosyalistlerin kadınların çalışmasına karşı çıkmak yerine kadınların sendikalarda örgütlenmesi için çabalaması gerektiğini anlattı. Zetkin kadın işçilerin hareketinin, burjuva kadın hareketinden siyasal olarak tamamen bağımsız olması gerektiğini öne sürdü ve “fahişeliğin yasaklanması” talebiyle burjuva kadın hakları örgütleri tarafından başlatılan bir imza kampanyasına SPD’nin gazetesi Vorwärts tarafından destek verilmesini eleştirdi.
Zetkin’e göre üst sınıf yönetici seçkin kadınlar, orta sınıf kadınlar ve işçi sınıfının kadınları kadın sorununu farklı şekillerde ele alıyorlardı. “Üst 10.000” olarak tanımladığı yönetici sınıfın kadınları açısından en önemli sorunun kadınların kendi mülkiyetlerini serbestçe kullanamaması olduğunu öne sürdü ve onların mücadelesini burjuvazinin feodal mülk sahiplerine karşı mücadelesine benzetti. Orta sınıf kadınlar için sorunun, kapitalizmin gelişmesiyle daha iyi eğitilen ve hem toplumsal hem de ekonomik alanda kendi ayakları üzerinde durmak isteyen kadınlara bu fırsatın verilmemesi olduğunu anlattı ve “her iki cins için de eşit mesleki eğitim hakkı ve işe alınmada fırsat eşitliği” taleplerinin öne çıktığını vurguladı. İşçi sınıfı kadınları için ise kadın sorunu kapitalizmin ucuz işgücü ihtiyacıyla bağlantılıdır. Zetkin, kapitalizm koşullarında kadınların çalışmasının çelişkili etkisini dile getirir:
O geçimini sağlamak için kocasına yardım etmek üzere evinden çıkıp ekonomik yaşama katıldı, ama kapitalist üretim biçimi onu işçi sınıfının haksız rakiplerine dönüştürdü. Evine refah getirmek istedi, ama onun yerine yoksulluğu taşıdı. Proleter kadın işçi olarak çalışmaya başladı, çünkü çocukları için çok daha güneşli ve güzel bir yaşam yaratmak istedi, ancak bunun yerine çocuklarından tamamen ayrı düştü.
Ona göre kadın işçilerin sınıfsal konumları onların içinde bulunduğu mücadeleyi farklılaştırıyordu. İşçi sınıfı kadınlarının piyasaya katılmak için kendi sınıflarının erkekleriyle rekabete girmesi gerekmiyordu, aksine onlar işçi sınıfı erkekleriyle birlikte kapitalizme karşı mücadele etmeliydiler. Zetkin işçi kadınların korunması için önlemler alınmasının, eş ve anne olarak haklarının arttırılmasının gerekliliğini dile getirdi. İşçi kadın hareketini bir reform hareketi olarak değil, devrimci bir hareket olarak görüyor ve onu bu niteliğiyle diğer kadın hareketlerinden farklılaştırıyordu.
Clara Zetkin bu anlayışla SPD içinde kadın işçileri örgütlemek için çaba gösterdi. Yüzlerce toplantıda konuşmacı oldu. Aynı zamanda sendikal hareket içinde yer alıyordu, Ciltçiler Sendikası’nda yönetim kurulunda yer alırken, Giyim İşçileri Sendikası ve Terziler Sendikası gibi sendikalarda da çalıştı. Zetkin kamusal eğitime de eğilerek kamu eğitim kurumlarındaki dini etkilerin azaltılması ve karma eğitime geçilmesi için mücadele etti.
Zetkin’in yürüttüğü mücadelelerden biri de kadınların oy kullanabilmesi mücadelesiydi. Zetkin oy hakkını hem SPD içinde hem de Gleichheit aracılığıyla daha geniş kesimler arasında savundu. Ona göre oy hakkı kendi başına nihai bir amaç değil, işçi kadınların siyasal mücadeleye girmesinin bir aracıydı. Zetkin, oy hakkının sınıflı toplumun merkezinde yer alan mülkiyet ilişkilerini değiştirmediğini pek çok kez vurgular. Ancak bununla birlikte oy hakkı mücadelesinin işçi sınıfının yarısının sosyalist mücadeleye girmesi için bir başlangıç olabileceğine dikkat çeker. 1907 yılında Sttutgart’ta toplanan Enternasyonal Sosyalist Kadınlar Konferansı’na sunduğu karar tasarısında “proletarya, sınıf bilinciyle harekete geçmiş örgütlenmiş ve eğitilmiş, toplumsal haklarıyla donanmış kadınların katılımı olmaksızın, ekonomik ve politik mücadele veremez” diyerek sosyalist partilerin kadınlara oy hakkını “siyasal demokrasi mücadelesinin merkezine koymasını” talep eder.
Uluslararası Kadınlar Günü de bu mücadelenin bir parçası olarak ortaya çıktı. İlk olarak 1909’da Amerika Sosyalist Partisi tarafından “Ulusal Kadınlar Günü” olarak örgütlenirken, Ağustos 1910’da Clara Zetkin ve yoldaşları Enternasyonal Sosyalist Kadınlar Konferansı’na verdikleri bir önergeyle her yıl bir Kadınlar Günü düzenlenmesini önerdiler. Önergede “bu günün öncelikli amacı kadınların oy hakkını kazanmalarını desteklemek olmalıdır” deniliyordu. 1911 yılında 19 Mart’ta Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de düzenlenen gösterilere bir milyondan fazla kişi katıldı. Dünya Kadınlar Günü, 1914 yılından itibaren 8 Mart tarihinde düzenlendi.
Savaşa karşı mücadele
Clara Zetkin, kadın mücadelesinin yanı sıra SPD içindeki bölünmelerde de taraf oldu. Kapitalizmden sosyalizme barışçıl bir geçiş olabileceğini ve kapitalizmin savaşları geride bırakabileceği anlatan Bernstein’e karşı mücadele ederken, parti içindeki eğitimin partinin sol kanadında olmasına çaba gösterdi. Bu amaçla Polonyalı devrimci Rosa Luxemburg’un parti okulunda ders vermesini sağladı. Zetkin Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde SPD’nin büyük çoğunluğuna karşı çıkarak savaş karşıtı bir tutum aldı. SPD’den ayrılıp Bağımsız Sosyal Demokrat Parti’ye (USPD) ve onun içerisindeki devrimci sosyalistlerin örgütü olan Spartaküs grubuna katıldı. Savaşa karşı çıktığı için tutuklandı ve dört ay “koruyucu nezaret altında” tutuldu. Spartaküs grubunun Alman Komünist Partisi’ne (KPD) dönüşmesinin ardından bu partinin merkez komitesinde yer aldı. Alman Devrimi’ni ve Ekim Devrimi’ni tüm gücüyle destekleyen Zetkin 1919’da kurulan Komünist Enternasyonal içinde de yer aldı. Zetkin ilerleyen yaşının da etkisiyle hastalanınca Sovyetler Birliği’nde daha çok zaman geçirmeye başladı. Ancak bu dönemde de siyasal mücadelesini Tiflis Müslüman Kadınlar Derneği’nde konuşma yapmaktan, ABD’de ırkçı yasalar tarafından haksız bir şekilde idam cezasına çarptırılan siyah gençleri savunmaya uzanan geniş bir yelpazede sürdürdü.
Clara Zetkin, 1932’de tekrar Almanya’ya geldi ve Nazilerin %37 oy aldıkları 31 Temmuz 1932’deki seçimlerin ardından oluşan mecliste en yaşlı üye olarak açılış konuşması yaptı. Zetkin, tutuklanma tehlikesine karşı faşizme açıkça karşı çıkarak birleşik bir işçi cephesi oluşturulması çağrısında bulundu ve konuşmasını “şu andaki fiziksel rahatsızlıklarıma karşın, Sovyetler Almanya’sının ilk Sovyetler Kongresini onursal başkan olarak açma şansına sahip olabileceğimi umut ediyorum” sözleriyle tamamladı. Ancak birleşik işçi cephesi için çok geç kalınmıştı. Zetkin Ocak 1933’te Nazilerin iktidara gelmesinin ardından, 22 Haziran 1933’te Sovyetler Birliği’nde öldü.
Onur Devrim