Roni Margulies’in The Terrible Turk - Batı’nın Gördüğü Türk kitabı iki hafta önce Everest Yayınları’ndan çıktı. Geçen yıl hem Papa’nın hem Avrupa Parlamentosu’nun “soykırım” ifadesini kullanması üzerine Türkiye’deki tepkiler hakkında kitapta bir bölüm var.
O bölüm şöyle:
Batı’nın Türkler’e bakışının ırkçı olduğu aşikâr. Öte yandan, Batı’nın ırkçılığı karşısında Türkiye’de gösterilen yaygın tepkiler anlaşılır gibi değil.
“Siz de yaptınız” tepkisi
Ermeni soykırımının yüzüncü yılında, hem Papa hem Avrupa Parlamentosu “soykırım” ifadesini kullanınca tüm büyüklerimiz gibi Başbakan Davutoğlu da feveran etti: “O zaman biz de Katolik tarihinin dosyalarını açarız. Engizisyon’dan kaçanların nasıl ülkemize geldiğini anlatırız. Avrupa tarihini açacaksak Afrika’da, Asya’da neler yapıldığını sorarız. Nerede Aborjinler, nerede Kızılderililer, nerede Afrika kabilelerinin çoğu?”
Davutoğlu’nun dediği şu: “Ne varmış biz Ermenilere soykırım uyguladıysak? Siz de aynısını yaptınız. Rahat bırakın bizi.” En düşüncesiz Batılı bile, herhalde “Siz öldürdünüz, biz de öldürürüz, en doğal hakkımızdır” iddiasının biraz gülünç olduğunu anlayabilir. Davutoğlu anlayamıyor.
Geçtiğimiz 70 yıl boyunca dünyada hiçbir devlet insan öldürürken “Ne var yahu, Almanlar altı milyon kişiyi öldürdü, biraz da biz katlediyoruz, ne karışıyorsunuz” diyerek kendini savunmadı. Hutular Tutsileri öldürürken de böyle demedi, Sırplar Boşnak öldürürken de demedi. Başkalarının yaptığı bizim yaptığımızı haklı çıkarmaz diye anlayabiliyorlardı herhalde.
Avrupa’yı ikiyüzlülükle suçlamak kolay, tüm Batı Avrupa devletlerinin tarih boyunca sömürge halklara uyguladıkları akıl almaz vahşeti hatırlatmak doğru. Ne var ki, Batılıların da barbarlık etmiş olmalarının Türklerin bugün barbarlık etmelerini haklı kıldığını gösteren kuramsal ve etik bir yaklaşım henüz keşfedilebilmiş değil. Dahası, geçmişte Avrupa devletleri ne yapmış olursa olsun, bugün Avrupa kamuoyunu “Bakın, geçmişte siz de uygulamışsınız, bugün uygulamayacağınızın bir garantisi de yok zaten, demek ki zulüm iyi bir şeydir” yaklaşımına ikna etmek, tanıtım kampanyalarına kaç milyon dolar harcanırsa harcansın, kolay iş değildir.
“Masum bir kimsenin suçlu gösterilmesi gibi”
Elimde bir kitap var: Erzurum Atatürk Üniversitesi Yayınları’ndan, üniversitenin kuruluşunun XX. yıl armağanı. Adı Ermeniler Hakkında Makaleler - Derlemeler. “Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Ermenilerin Türklük Aleyhdarı Propagandaları ve Bir Belge” başlıklı yazısında Doç. Dr. Saim Sakaoğlu şöyle yazıyor:
“Ermenilerin her yıl tekrarladıkları bir komedi vardır. Masum bir cemiyet hüviyetine bürünüp haklarını aramak isterler. Bir buçuk milyon masum insanın katledildiğinden bahsederler... Bütün bu aleyhte propagandalar ile, masum bir kimsenin suçlu gösterilmesi gibi, biz, suçsuz insanları öldüren caniler, barbarlar olarak tanıtılmaktayız. 1976 bütçesine konulduğunu sevinçle öğrendiğimiz propaganda ve tanıtma ödeneğinin çok iyi bir şekilde değerlendirilmesi bizler kadar yurtdışında yaşayan ırkdaşlarımızın da arzusudur.
Ben bu üniversiteye adımımı attığımda tarih 6 Mayıs 1974 idi. Ben gelmeden birkaç hafta evvel bu kütüphanede açılan bir kitap sergisi benden sonra da tam iki ay hiç değiştirilmeden kaldı. Bu sergi, Ermeni propagandası yapan bir sergi idi... Sinsi bir Türk düşmanlığı da gizlice yürütülüyordu. Öyle anlaşılıyordu ki bu sergi, Ermenilerin her yıl 24 Nisan’da tekrarladıkları “dövünme” yıldönümleri ile ilgili olarak hazırlanmıştı.
ABD’deki her üniversitenin öğrencilere, öğretmenlere, memurlara ve yakın çevre halkına dağıtlıan günlük gazeteleri vardır. Sabahın erken saatinde üniversiteye adımını atan herkes belirli yerlerdeki gazetelerden alıp okur. Sözünü ettiğimiz UCLA’nın [University of California, Los Angeles] da böyle bir günlük gazetesi vardır. Bu gazetenin 23 Nisan 1975 günlü sayısının bir tam sayfası, aynı üniversitede okuyan Ermeni talebelerin kurduğu “The Armenian Studies Club” [Ermeni Araştırmaları Kulübü] tarafından satın alınmış ve bizim aleyhimize olan bir ilan olarak kullanılmıştır. Sayfanın ortasında, harap olmuş bir Ermeni kilisesinin fotoğrafı yerleştirilmiştir. Bunun üst tarafında da iri puntolarla şu iki soru dikkati çekmektedir: Burası neresidir? O niçin harap olmuştur? Fotoğrafın altında ise özetle şu cümlelere yer verilmiştir: Bunlar, tam 60 yıl evvel, Türk hükümeti tarafından 24 Nisan 1915’te sistemli olarak imha edilmeye başlayan Ermenilerdi. Türkler onlara işkence etti, tecavüz etti ve onları öldürdü... Mevcut Ermeni (ve Rum) okulları, yetimhaneleri ve kiliseleri, anlaşmaların garantisine rağmen sistemli bir şekilde yok edilmektedir. Ermeniler adalet ve tazminat istiyorlar.
Biz, UCLA’da bulunan birkaç araştırmacı Türk, gazetenin pek çok nüshasını konuldukları yerden alıp imha ettik. Ama, bizim imha ettiğimiz miktar binlerce derginin yanında pek büyük bir miktar değildi.”
Yukarıdaki alıntı vurgulamaya çalıştığım her şeyi örnekliyor!
“Masum bir kimsenin suçlu gösterilmesi gibi, caniler, barbarlar olarak tanıtılmaktayız”. Yani, “Ah, bizi yanlış tanıyorlar”.
“Gazetenin pek çok nüshasını konuldukları yerden alıp imha ettik”. Yani, “Aman, Batılılar ne yaptığımızı bilmesin”.