Cinsiyetçiliğe karşı mücadele olanakları

17.11.2018 - 10:33
Haberi paylaş

18-19-20 Ekim tarihlerinde İstanbul'da düzenlenen Sosyalist Tartışma toplantılarında, kadın hareketi ve cinsiyetçiliğe karşı mücadele başlığı da ele alındı.

Panelde konuşmacı olarak yer alan DSİP GYK üyesi Meltem Oral'ın sunumundan öne çıkan noktalar şöyleydi:

"Özellikle 2016’dan beri tüm dünya çapında kadın eylemliliğinde ciddi bir artış var. Cinsiyetçilik karşıtı eylemler tüm dünyada yayılıyor. Birçok ülkede kazanılmış haklara dönük saldırılara karşı veya kürtaj hakkı, eşit işe eşit ücret talebiyle kadınlar sokaklara çıkıyor. Şiddete ve tacize, tecavüze karşı çok etkili eylemler yapılıyor. Bir kadının “me too” hashtag’iyle attığı tweet, hızla dünya çapında milyonlarca kadının uğradıkları tacizi teşhir ettiği bir protesto dalgasına dönüştü. Hollywood’dan Avrupa Parlamentosu’na bugüne kadar üzeri kapatılan bir dizi taciz deneyimi açığa çıktı. Sadece kamuoyunun gözü önündeki kadınlar değil, sıradan milyonlarca kadın da bu dalganın bir parçası oldu.

Son yıllarda yükselen bu eylemliliğin haritasını çıkarmak, neden bir yükselişten bahsettiğimi anlamak açısından iyi bir manzara sunuyor. Yakın zamanda, kendisi de defalarca cinsel tacizden suçlanmış olan ABD Başkanı Donald Trump, cinsel tacizden suçlanan Kavanaugh’u Yüksek Mahkeme’ye aday gösterince binlerce kadın sokağa döküldü. Kavanaugh oylamada burun farkıyla kazanmış olsa da kadınların yarattığı mobilizasyon çok önemliydi. Kasım ayında gerçekleşecek ara seçimler öncesi kadınlar Trump’tan bu kararın intikamını almak için kararlı bir faaliyet yürütmeye devam ediyorlar.

Sadece bu yıl içinde bile kürtaj hakkı konusunda bir dizi gelişme yaşandı. İrlanda’da kürtaj referandumu kazanıldı. Arjantin’de kürtaj hakkı konusunda epeyce önemli adımlar atıldı. Yüz binlerce genç kadın kürtaj hakkı için yapılan eylemlerde sokaktaydı. Arjantin’de yasağın kaldırılması için yasal düzenleme yapılması konusu defalarca parlamentoya geldi. Bu sefer toplumda hiç olmadığı kadar etkiye sahip oldu kadınlar. Hareketin aktivistleri kürtaj kelimesinin ilk defa bu kadar açıkça kamuoyunda kullanılır hâle gelmesinin bile bir kazanım olduğunu söylüyor. Senato’daki oylamada yasa geçmemiş olsa da bir sonraki sefer için çok ciddi bir toplumsal güç oluşmuş durumda. 2018’de Güney Kore, Meksika, Brezilya vb. bir dizi ülkede kadınlar ücretleri, sosyal hakları için sokaklara çıktı.

Azınlıklar nasıl azınlık oldu?

Otoriter liderler kadınlara saldırıyor

Son iki yıldır yükselen kadın eylemliliğiyle tüm dünyada otoriter sağ muhafazakâr siyaset ve liderlerin yükselişi birbirine paralel ilerliyor. Küresel çapta ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın derinleştiği bir kriz ortamı var. ABD gibi dünyanın en büyük ekonomik gücü olan bir ülkenin başında Trump gibi bir cinsiyetçi var. Benzer şekilde otoriter yöneticiler pek çok yerde iktidara geldiler. Yükselen sağ seçeneklerin öne çıkan politikaları arasında göçmen düşmanlığının yanı sıra cinsiyetçilik var. Kadınların haklarına saldırıyorlar. Polonya’da 2015’te iktidara gelen sağcı Hak ve Adalet Partisi, ilk iş olarak zaten çok sınırlı olan kürtaj hakkını ortadan kaldırmaya çalışmış, milyonlarca kadın greve çıkınca bu gayesinden vazgeçmek durumunda kalmıştı. Keza Trump da iktidara gelir gelmez Meksika sınırına duvar örmek için çalışma başlatmanın yanı sıra kürtaj için ayrılan fon desteğini kesmişti. Otoriter politikaların yükseldiği Türkiye’de de istismar yasası, boşanma komisyonu raporu, medeni kanunda yapılması istenen değişiklikler gibi gelişmeler son yıllarda kadın eylemliliğinin önemli nedenlerinden oldu.

Özellikle ABD ve Arjantin’deki kadın hareketinin aktivistleri antikapitalist bir feminizm vurgusu yapıyor. Cinsiyetçilikle kapitalist sistem arasındaki bağın bu kadar açık bir şekilde kurulması, sınıfsal yönünün vurgulanması çok olumlu bir gelişme. Ancak bu söylemde yaygın olan bakış açısı ‘işyerindeki ücret zammı mücadelesinde antikapitalistim, onun dışındaki alanlarda feministim’ gibi; marksizmi ve antikapitalizmi sadece bir ücretler mücadelesine indirgiyor. Oysa kadınların ezilmesi kapitalist üretim ilişkileri için merkezi roldedir. Cinsiyetçilikle kapitalizm arasındaki ilişkiye dair indirgemeci yaklaşımlar, neden kadınların sistematik olarak bu sistemde ezildiğini açıklamakta yetersiz kalıyor. Kapitalizm hem yeniden üretim sürecini özelleştirip aile kurumuna yıkarak bakım masraflarından kurtulmasıyla hem de yeni işçi kuşaklarının üretimiyle kendi sürekliliğini garanti altına alarak cinsiyetçilikten çıkar sağlıyor. Bu ayrıcalıklı rolün farkına varmak önemli çünkü sorunu nasıl tanımlarsak mücadele stratejimiz de ona göre şekillenebilir.

“Alman Devrimi'nin en önemli dersi, devrimci partiye olan ihtiyaçtır”

Mücadele

Türkiye’de aile kurumu ile ilgili hükümetin söylemleri daha çok onun muhafazakârlığına bağlanır, ancak tek neden bu değil. Genç nüfus asıl olarak kapitalistler için gereklidir. Yani çok çocuk yapma talebi, egemen sınıfın talebidir. Hükümet kadınları hem doğurmaları hem de işgücünün bir parçası olmaları için zorlayan politikalar üretiyor, sermayenin temsilcisi olarak.

OHAL döneminde sokağa çıkan tek kitlesel güç olarak Türkiye’deki kadın hareketi diğer kesimlere de moral veriyor, eylemler yayılıyor. 25 Kasım ve 8 Mart kadınlar için önemli eylem günleridir. Ancak bu kitleselliği sadece sembolik günlerde bir araya gelme halinden çıkartıp süreklileşmiş bir mücadeleyi nasıl örebileceğimizi daha yoğun tartışmalıyız."

Salondan yapılan katkılar:

- Kapitalizm sadece kadınlara baskı uygulamıyor, genel olarak emekçilere saldırıyor. Kapitalizm kadınları bazen eve kapatıyor, bazen fabrikalara dolduruyor. Örneğin 2. Dünya Savaşı sırasında fabrika işçilerinin çoğunluğu kadınlardı, ama savaş sonrası kadınlardan tekrar eve dönmeleri istendi.

- Kadın erkek cins ayrımcılığını reddeden, toplumsal cinsiyeti reddeden yeni bir toplum hedefimiz olmalıdır. Kadınların istihdama, işgücüne katılımı Türkiye’de çok düşük, bunun üzerinde durmalıyız.

- “Me too” hareketi bizi çok heyecanlandırıyor, pek çok yerde tacizci, tecavüzcü yönetici erkeklerin teşhirini sağladı. Bu hareket direnişlerle de dayanışma sağlıyor. Kadınların ikinci cins olması asıl olarak kapitalizmin işine yarıyor. Cinsiyetçiliğe karşı mücadele için, kapitalizme karşı mücadeleyi güçlendirmeliyiz.

“Türkiyeli ve Suriyeli işçiler patronlara karşı birlikte mücadele etmeli”

- Yunanistan’da kadınlar krizin mağduru oldu. İlk defa onlar işten atıldı, sosyal devlet çökünce kadınlar evlerine gönderildi, bunun propagandası yapıldı. Devlet bu sayede yaşlı ve çocuk bakımına para harcamayacaktı. Kadının ev içi sömürüsü meşrulaştırıldı. Günümüzde cinsiyetçilik kapitalizmle ilişkilidir, cinsiyetçilikle mücadele, kapitalizmle mücadeledir.

- Kadınların sömürüsü, kadınlara yönelik şiddet kapitalizmden önce de vardı, kapitalizm bunu devam ettirdi. Aslında kadın sorunu değil, erkek sorunu var, erkekler kendi sorunlarını gizlemeye çalışıyorlar.

- Kadın mücadelesinin, kimlik ve sınıf siyasetini birleştirmesi gerekir. Bugün bunu yapabiliriz.

- Gezi hareketi önemliydi, kadın hareketi de bu yolda ilerliyor. Kız çocuklarının okula gönderilmesi önemli bir konu, kadın örgütlenmelerinin bununla ilgilenmesi gerekir.

- Sendikalarda kadın yönetici yok, sendikalar bu sorunu çözmeli. Hükümet, kadınlarla ilgili her istediği yasayı geçiremiyor, çünkü direniyoruz. Kürtajı yasaklama girişimleri tepki topladı, şimdi nafaka saldırısı var, bunu da püskürtmek zorundayız.

“Evrim ve marksizm” tartışması

Bültene kayıt ol