İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığını iki kez kazanan Ekrem İmamoğlu, hakkında açılan garip bir hakaret davası sonucu cezalandırıldı. Siyasi yasaklı haline getirildi.
Yerel mahkeme, YSK üyelerinin suç duyurusuyla açılan davada "ahmak" dediği için 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verdi.
İmamoğlu ve avukatları, bu sözün YSK'ya değil Süleyman Soylu'ya söylendiğini savundu.
Siyasi arenada ağır hakaretler, tehditler, yumruklar ve baskılar meydana gelirken, İstanbul'daki seçmenlerin çoğunluğunun desteğini kazanmış bir belediye başkanı intikamcı bir şekilde cezalandırıldı.
Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, 2019'da tekrarlatılan yerel seçimlerde oy çağrısı yaptığı Ekrem İmamoğlu'na verilen siyasi yargı kararını kınıyor.
► Bu karar, seçme ve seçme seçilme hakkına karşı yapılmıştır. Hedef sadece İmamoğlu ve CHP değil, her görüşten tüm seçmenlerdir.
► HDP'li belediyelere iki dönemdir kayyum atayan iktidar, bu cüreti gösterdi.
► Başkanlık rejiminde gittikçe siyasallaşan yargı, iktidar blokunun çıkarları doğrultusunda siyaseti şekillendirmeye çalışıyor.
Hukuki süreç bitmedi. Şimdi demokratik haklarımızı savunmanın zamanı. Herkesi bu karara karşı çıkan demokratik protestolara katılmaya, hak ve özgürlükleri savunmaya davet ediyoruz.
Yargı, bu karardan dönmeli. Demokrasi kazanmalı! Şimdi ve sandık kurulduğunda antidemokratik bir işleyişi dayatan AKP/MHP/BBP ittifakına karşı çıkmalıyız.
Kılıçdaroğlu, tüm partileri büyük bir mitinge davet etti. Daha önce Canan Kaftancıoğlu’na yasak getirilmesine karşı İstanbul’da büyük bir miting yapılmıştı. Şimdiki miting, bu mitingin de boyutlarını aşacak ve sadece İmamoğlu değil tüm baskı görenleri, tüm yerine kayyum atanan belediye başkanlarını kapsayan dev bir organizasyona dönüştürülmelidir.
Biliyoruz ki Gültan Kışanak’a, Diyarbakır belediyesine dokunmalarına izin verilmeseydi Kaftancıoğlu’na ve İmamoğlu’na dokunamazlardı.
İktidar ve onun bir dediğini iki etmeyen yargı, İmamoğlu kararıyla, muhalefetin üzerine seçim dönemi boyunca dolu dizgin yürüyeceğini göstermiş oldu. Uzun bir süredir dozajı artan bir şekilde düşünce üzerinde tam bir sansür, örgütlenme hakkı üzerinde tam bir yasakçılık, gösteri hakkı üzerinde tam bir baskı politikası uygulanıyor. Türkiye asgari ücretle çalışan işçi nüfusunun en yoğun olduğu ülke değil sadece, baskının en ağır bir şekilde yaşandığı ülkelerden birisi aynı zamanda. Toplumun tüm demokratik hakları üzerinden silindir gibi geçmeyi aklına koyan, kutuplaştırmayı her geçen gün derinleştirmeyi bir politika yapma tarzı olarak ele alan, seçim kazanmayı bir beka sorununa indirgeyen iktidar, yine de seçmen kitlesini kaybettiği gerçeğini gizleyemiyor.
Bu gerçekle yüzleştiği her seferinde demokratik haklara saldırının dozajını artırıyor. Seçimi kaybedeceği yönündeki panik, iktidarın panik atağı halini alıyor. Her yerde, her gelişmede, her örgütte, her meslekte, madencilerde, işçilerde, doktorlarda, sağlıkçılarda, kadınlarda, insan haklarını savunanlarda, şarkıcılarda, Sezen Aksu’da, Cem Yılmaz’da, Tarkan’da, Aleyna Tilki’de, Gülşen’de, rock müzikte, şortta, mini etekte, bir kadeh rakıda, iktidar savunucusu olmayan tüm sendikalarda, ruhunu iktidara teslim etmemiş tüm medya çalışanlarında, hayvan haklarını savunanlarda, dinar olup da Kürtlerin haklarını savunanlarda, ana muhalefet liderinde düşman görüyor, zorluyor ve düşman buluyor.
Ellerinde tek bir araç var: Çekiç. Her gördüklerini başı ezilmesi gereken çivi sanıyorlar.
Böylece tabanlarının bir kısmını da aktif halde tutmayı planlıyorlar.
İmamoğlu bu politika yapma tarzının hedefindeki son isim.
Bu son olmalı!
Çözüldüğü için bu politikaları kurtuluş umudu olarak gören bu iktidara dur demek zorundayız.
İmamoğlu’na hayran olduğumuzdan değil!
Seçme hakkına, seçilme hakkına, elimizde avucumuzda kalan en temel demokratik haklara yönelik ağır bir saldırı olduğu için!
(Sosyalist İşçi)