Cumhurbaşkanı Erdoğan, son AKP grubu toplantısında muhalefeti yine yerli-milli olmamakla, yerli-milli dediği kazanımları yok etmeye girişmekle suçladı. Oysa bizzat kendisi Kanal İstanbul temel atma töreni olarak lanse edilen köprü inşaatı töreninde kendi yerli-milli propagandasını yıktı.
Erdoğan, kendi iktidarlarında kanal projesine giren şirketlere ödeme yapmayacaklarını ilan eden meclis muhalefetini tahkimle tehdit etti. Ve "söke söke alırlar" dedi.
Tahkim demek - özellikle İngiltere'deki mahkemelerin ve arabulucuların - araya girmesi, yapılan sözleşmelere dayanarak ödeme sorununu çözmesidir.
Türkiye'yi yönetenler böyle bir projeyi finans edecek parası yok. Bu para sadece uluslararası mali kuruluşlarından borçlanarak edilinebilir. Tahkim tehdidi küresel şirketlerin çıkarlarını savunmaktır.
Yerli-milli Erdoğan, kendi iktidarının ilk seçimde sona ereceğini teyit edercesine, ardından yönetime gelecekleri uluslararası mahkemelerle tehdit ediyor.
Erdoğan'a küçük ortağı faşistlerden hemen destek geldi. Bahçeli, bir adım daha öteye girerek kanal projesine dahil olan şirketlerin güvence altına alınmasını istedi.
Faşist parti, kanal projesine girecek şirketlerin avukatlığına soyunuyor! Belli ki bu şirketlerle bir çıkar bağları var ki Cumhur İttifakı iktidardan düştükten sonra bu devası israfı önleyeceğini söyleyen muhalefeti, içinden çıkılmaz davalarla sıkıştırmak istiyor.
Erdoğan ve Bahçeli ikilisinin bu projedeki ısrarının altındaki motivasyonun milliyetçilik olmadığı anlaşılıyor. Bu motivasyonun özünde büyük vurgunlar, işçilerin hayal edemeyeceği büyüklükte paralar var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kanalı 6 yılda bitireceklerini ve maliyetinin 15 milyar dolar olacağını söylüyor. Halkın ödediği bu yatırımın, kanal bittikten sonra gelir getireceğini iddia ediyor.
Açlık ve yoksulluk sınırlarının altında yaşayan milyonlarca insan, 6 yıl sonra gelecek büyük istihdam ve gelir vaatlerine elbette inanmaz. Fakat bu propaganda bile kanalın halka gerçek maliyetini gizlemek için kullanılıyor.
Gazeteci Çiğdem Toker, 28 Haziran'da gerçekleşen Kanal İstanbul'un gizli ihalesini yazdı.
Özetle:
- Temel atma töreni denilen şey asıl kanal projesi değil.
- Kanal maliyeti olarak sunulan hafriyat işinin yanısrıra kanalın yıkacağı bölgedeki alt yapı baştan aşağı yeniden yapılacak.
- Deplase denilen projelerden ilkinin ihalesi, 28 Haziran günü - pazarlık üsulüyle - gizlice yapıldı.
- Bu ihalenin konusu TCDD'nin bölgeden tren hatlarının yeniden kurulmasıydı.
- Bunun maliyeti 3.5 milyar liradan fazla! Ve bu sadece tren hatları için yapılan ihale. Bu ihaleyi, elektrik, doğalgaz, su, telekomünikasyon, ulaştırma gibi birçok alt yapı kaleminden ihaleler izleyecek.
- Yani Kanal İstanbul'un maliyeti 15 milyar dolardan çok daha fazla.
Bu devasa paralar, biz vergi ödeyen emekçilere ödetilecek. Erdoğan "söke söke" alırlar dediği, Bahçeli'nin sözleşmelerinin güvence altına alınmasını istediği şirketler kimler? Elbette Azerbaycan'ı da kapladıkları söylenen o meşhur iktidar yanlısı holdingler.
Devasa para, iktidar elitleri ile aralarında grift ilişkiler holdinglere aktarılıyor. Ve bu bu para bize ödetilecek.
Kanal İstanbul projesini, seçim sonrası yeni iktidarın son vermesini beklemek yerine bugünden durdurmak için mücadele etmek gerekir.
Marmara'yı öldürecek, halkı daha da fakirleştirecek, bir avuç azınlığı daha da zengin edecek kanal inşaatına karşı mücadele, AKP seçmeni emekçilerin ve yoksulların ikna edilmesi ve iktidarın yenilmesi için aşağıdan yürütülmesi gereken önemli bir siyasi mücadeledir.