Dünyanın bütün mülteci dostları, birleşelim!

31.05.2019 - 10:08
Haberi paylaş

7 bin kadar sığınmacının bayram için Suriye'ye geçtiği haberi, "Ülkelerine gidip gelebiliyorlarsa mülteci değiller" iddiasının yeniden dillendirilmesine yol açtı. Marksist.org, bu tartışmalarla ilgili yazı dizisine devam ediyor.

Serinin beşinci yazısını, DSİP GYK üyesi avukat Hasan Fehmi Özer kaleme aldı:

Dünyanın bütün mülteci dostları, birleşelim!

20 Ekim 1921 tarihli Türk-Fransız Anlaşması ile ana hatlarıyla çizilen Türkiye–Suriye sınırı meselesi, Ortadoğu’da sınırların nasıl çizildiğini gösteren en iyi örneklerden birisidir. 900 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırının belirlenmesinden sonra, iki ülkedeki akrabalar, 1999 yılına kadar resmi olarak ayrılmak zorunda kaldılar. Kağıt üzerinde çizilmesine rağmen fiili sınır ise ancak 1940 yılında çizilebildi. 20. yüzyılın sonuna kadar insanlar tel örgülerin arkasından birbirlerine bağırarak bayramlaşırken, bu tarihten sonra ise Ramazan ve Kurban bayramlarında 48 saat süreyle sınırın diğer tarafına geçme hakkı elde ettiler. Bayram izninin hikayesi böyle başlıyor.

2011 yıllında Esad rejiminin zulmünden kaçan yüz binlerce insanın kitlesel göçüyle birlikte sınır geri dönüşlere kapatıldı. Ancak 2015 yılından sonra oluşan güvenli bölgeler için yeniden izin verilmeye başlandı. Adı hâlâ bayram izni olsa da yararlananlar, gidilecek yerler ve şartlar, hatta bayramlar bile baştan sona değişmişti.

Türkiye’de bulunan dört milyona yakın Suriyeli mülteciden yedi bin kadarının bayram için Suriye'ye geçtiği haberleri, yeni bir mülteci düşmanı dalga oluşturdu. Bu dalganın ana sloganı da "Tatil için ülkelerine gidip gelebiliyorlarsa demek ki mülteci değiller" iddiasından oluşuyor.

Suriyeliler neden bayram kutluyor? (Polat Alpman)

Bu iddia bize tanıdık geliyor!

"Suriyeliler hastanede sıra beklemiyor", "Suriyeliler su, elektrik ve doğalgaz faturası ödemiyor", "Devlet Suriyeli öğrencilere burs veriyor", "Suriyeliler Türk vatandaşı olacak", "Suriyeliler istediği üniversiteye sınavsız giriyor", "Seçimlerde Suriyeliler de oy kullanacak", "TOKİ evleri Suriyelilere bedava verilecek", Suriyeliler devlet memuru olarak işe alınacak" gibi asılsız iddialara her bayram dönemi yeniden katılan “Ülkelerine gidip gelebiliyorlarsa mülteci değiller“ iddiası yine sosyal medyada görülmeye başlandı.

Irkçılık propagandası içeren ve mülteci düşmanlığını körükleyen bu temelsiz iddialar, hükümet ve Göç İdaresi tarafından gerekli ve yeterli açıklamalar yapılmadığı için bu kadar güçlü duyulmakta ve gündemi bu derece meşgul etmektedir.

Tüm bu tartışma ve temelsiz iddialar, makul bir açıklaması olduğu hâlde, hükümetin o açıklamayı yapmaması sebebiyle ve mültecilere yeterli hukuki destek verilmediği için meydan ırkçı ve ayrımcı önyargıya kalıyor. Türkiye'den Suriye'ye çıkışlar 20.05.2019 - 31.05.2019 tarihleri arasında yapılacağı için sınır kapılarındaki yığılmanın sebebi de bu süre sınırlamasıdır.

Halbuki bu argümanları çürütmek o kadar kolay ki!

Bayramlaşma için Suriye’ye gitme şartları incelendiğinde, ne kadar eşya alabildikleri ("kişisel eşya dışındaki bütün eşyalar ve bir çantadan fazlası yasaktır"), hazırlamaları gereken belgeler, çocukların aşı karnesi, barkodlar, ("Barkodlu belgeniz kaybolursa Türkiye'ye dönemezsiniz"), parmak izleri, yol izin belgeleri, pasaport, geçici koruma kimlik belgesi ve ön kayıt gibi şartların varlığı görülecektir. Zaten 29 Mayıs tarihi itibariyle yapılan başvurular “Müsait randevu bulunmamaktadır” sebebiyle reddedilmektedir. Bu durum da ya bir kotanın bulunduğunu ve dolduğunu ya da yapılan kara propaganda sebebiyle başvuruların kapatıldığını göstermektedir.

Bayram DOLAYISIYLA gidiyorlar, BAYRAM KUTLAMAYA değil (Bekir Berat Özipek)

Mültecilik şartlarında yaşayan dört milyon Suriyeliden ne kadar az kişinin bunları tamamlayabildiği, toplam geçiş yapanların iki bayramda yirmi beş otuz bin kişiyi ancak bulmasından bellidir. Başvuruların büyük bir kısmının kabul edilmediği ortadadır.

Mültecilerin gittikleri yerlerin daha çok Türkiye’nin kontrolünde olan Azez, Afrin, Soran, Aktarin, Cerablus ve El Bab gibi şehirler ile oluşturulan diğer "Geçici Güvenli Bölgeler" olduğu ama bu şehirlerde de can ve mal güvenliğinin bulunmadığı da herkes tarafından biliniyor.

Randevuların alındığı, resmi başvuruların yapıldığı Kilis Valiliği ve Cilvegözü Amirliği'nin resmi (https://www.suriyeizin.com/Bayram & www.suriyedebayramlasma.com) adlı internet sitelerinde şartlar sıralanırken 14.maddede açıkça "Yabancı koruma altında olan Suriyeliler, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerine (Azez, Afrin, Soran, Aktarin, Cerablus ve El Bab) gidebilirler" denilmektedir.

Ayrıca 12.maddede bu hakkın sadece geçici koruma kapsamında bulunanları kapsadığı da belirtilmektedir:

"Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kazanmış olan çifte vatandaşlar, ülkemizde yasal olarak ikamet izni ile kalmakta olan Suriye uyruklu yabancılar, ikamet izni yerine geçen çalışma izni sahibi Suriye uyruklu yabancılar ve pasaportu olan ancak geçici koruma kapsamında bulunmayan yabancıların bayramlaşma amacıyla çıkış giriş işlemleri gerçekleştirilmeyecektir."

Suriye’deki parçalanmışlığı, Suriye’ye dönüşün garanti edildiği güvenli geçişin bu bayram izinleri dışında başka zamanda yapılamadığını ve sınırda bulunan 900 kilometrelik devasa duvarı da unutmayalım.

Türkiye, Rusya, İran, Amerika’nın silahlı güçleri ile Suriye rejiminin askerleri ve bine yakın örgütün ve onlarca ayrı cephenin olduğu, 8 yıldır iç savaşın sürdüğü bir ülkeye bayram tatiline gitmek pek tercih edilir değildir muhakkak ki!

Bugün Suriyeli göçmenlere, yarın hepimize​ (Volkan Akyıldırım)

Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Af Örgütü raporları, Suriye’nin, mültecilerin dönebilmesi için hâlâ güvenli olmadığını ortaya koyuyor.

Milyonlarca Suriyeli mülteci için Türkiye devletinin sunduğu geçici koruma statüsünün yetersizliği apaçık ortada iken, bu gibi asılsız ve kötü niyetli iddialar, mültecilerin ve Birleşmiş Milletler'in sunduğu normlara ulaşabilmek için mücadele eden mülteci dayanışmasının işini daha da zorlaştırıyor.

Tüm bu ırkçı propagandalara ve zorluklara rağmen, mülteci düşmanlığı yapan ırkçı cephe tarafından sürekli gündemde tutulan bu iddiaları çürütmek ve mülteci dayanışmasını güçlendirmekten başka çıkar yol yoktur. Dünyada ve Türkiye’de yükselen sağcılığa ve ırkçı politikalara karşı mücadelenin yolu da mülteci dayanışmasını da merkezine alan özgürlükçü ve enternasyonal bir cephenin kurulmasıdır. Çünkü mülteci mücadelesi, ırkçılık ve ayrımcılığın turnusol kâğıdıdır.

Suriyeli mülteciler kardeşimizdir, başımızın tacıdır. Dünyanın bütün mülteci dostları, birleşelim!

Hasan Fehmi Özer

Sığınmacı nefreti ya da nefrete sığınanlar​ (Ufuk Uras)

Bültene kayıt ol