Arkadaşımız Yiğit Aksakoğlu’nun tutukluluğunun üçüncü ayında hakkındaki iddianame hazırlandı. Biz “ortada apaçık bir yanlışlık var” diye düşünürken, iddianameden yansıyanlar hukuka, adalete, eşitliğe inanan her bir insanı paralize eden suçlamalar oldu.
Sadece Yiğit Aksakoğlu açısından değil, Osman Kavala ya da Taksim Dayanışması bünyesinde yer alıp Gezi eylemleri sonrası yargılanıp beraat edenler açısından da, yıllardır birçok kampanyada birlikte çalıştığımız Çiğdem Mater gibi arkadaşlarımız açısından da inanılmaz bir suçlamayla karşılaştık.
657 sayfalık iddianame, Yiğit Aksakoğlu gibi arkadaşlarımızın “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle, “mala zarar verme”, “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması”, “ibadethane ve mezarlıklara zarar verme”, “ateşli silahlar kanuna muhalefet”, “nitelikli yağma” ve “nitelikli yaralama” gibi suçlardan da değişen oranlarda hapisle cezalandırılmasını talep ediyor.
Arkadaşlarımızın Gezi eylemlerini finanse etmek ve koordine etmek için 2011 yılından beri yönlendirme faaliyetine giriştiği, iddianamenin üzerinde durduğu başlıklardan birisi.
Yiğit gibi, Osman Kavala ve Çiğdem gibi arkadaşlarımız hakkında öne sürülen bu iddialarla ilgili söylenebilecek ilk şey şu galiba: yerel seçim atmosferinde kutuplaştırıcı bir ana aparata acilen ihtiyaç duyuluyor ve böylece 2013 yılında gerçekleşen Gezi eylemi, bir suç üretme platformuna dönüştürülüyor.
Gezi eylemlerini suç sayarken, neredeyse, iktidar partilerine oy verenlerin eylemleri dışında her eylemi “kökü dışarıda” olmakla suçlayan eğilim kendisine yasal bir gerekçe de bulmayı hedefliyor bu iddianameyle.
Yüz binlerce insanın bir anda, kurulu bütün ilişkileri sorgulayarak, eleştirerek ve değiştirmeyi hedefleyerek başlattığı hareketler elbette bu eylemlerin hedefindeki siyasi odaklar tarafından karalanmak istenebilir, eylemlerin yaşandığı ülkelerde demokrasinin ne kadar içselleştirilmiş olduğu bu karalama çabasının nerelere kadar uzanacağında belirleyici olacaktır. Yiğit gibi, Osman Kavala gibi arkadaşlarımız, bırakalım bir darbe girişimine katılmayı şiddet içeren hiçbir etkinliğe prim vermeyen tutumlarıyla bir karalama, suçlu icat etme ve siyasal kutuplaştırmayı derinleştirme girişiminin hedef alındığı barışçı, demokrasiden yana aktivistlerdir.
Yapılması gereken tek şey mahkemenin iddianameyi geri çevirmesi, tutuklu arkadaşlarımızın hemen serbest bırakılması ve Gezi’den bir darbe girişimi çıkartma eğiliminin sonsuza kadar terk edilmesidir.
(Sosyalist İşçi)