Irkçı lince ceza indirimi

01.02.2022 - 12:47
Haberi paylaş

Suriyeli sığınmacı 17 yaşındaki Hamza Acan'ın vahşice katledilmesiyle ilgili dört sanıklı dava, Adli Tıp'ın 'bir damar hastalığına bağlı ölüm ihtimali' raporu ve değişen tanık ifadeleriyle taksirle ölüm cezasıyla bitti.

Artı Gerçek'ten Yağmur Kaya'nın haberi:

Bursa Gürsu pazarında 17 yaşındaki Suriyeli mülteci Hamza Acan’ı döverek öldüren 4 kardeşten 3’ü delil yetersizliği nedeniyle beraat ederken diğer kardeş Mustafa Saltan’a “Taksirle ölüme neden olmak” suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezası verildi. 

Bursa’da 15 Temmuz 2020 tarihinde bir semt pazarında yaşanan tartışma sonucunda öldürülen Suriyeli Hamza cinayetine ilişkin karar duruşması Bursa 16’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti, kardeşlerden en büyüğü olan sanık Mustafa Saltan’a “Taksirle ölüme neden olmak” suçundan 3 yıl 4 ceza verdi. Sanık Mustafa Saltan tutuklanmazken diğer kardeşler İ.S, M.S, ve R.S delil yetersizliği nedeniyle beraat etti. 

Davanın avukatı İlhan Menge, mahkeme kararını +Gerçek’e değerlendirirken, “Mahkeme basiretsizce, hukuka, hakkaniyete, vicdana uygun olmayan bir karar verdi” sözleriyle tepki gösterdi. Avukat Menge, Hamza Acan’ın otopsi raporunda kafa travmasına bağlı beyin kanaması sonucu yaşamını yitirdiğini ancak ATK’nin hazırladığı raporda Acar’ın ölüm nedeninin bir damar hastalığına bağlı olarak meydana gelmiş olabileceği ihtimali yönünde bir karar verdiğini vurguladı. Menge, “Öldürüldüğü muhakkak ama değişen tanık ifadeleriyle, kurgulanmış birtakım ifadelerle bu insanları suçtan kurtarmaya çalışıyorlar. Bu, vicdana sığmaz. Zulme sessiz kalmakta zulmün bir parçası olmaktan farksız!” dedi. 

SANIKLAR İLK İFADELERİNDE FİİLLERİNİ KABUL EDİYORDU, AÇIK TANIK BEYANLARI VAR

İddianamede, kardeşlerin Hamza Acar’a şiddet uyguladıklarına dair ifadelerinin yer aldığına dikkat çeken Menge, “Otopsi raporu geldi Hamza’nın. Raporda ‘kafa travmasına bağlı ölüm’ yazıyordu. Zaten ifadelerinde de kardeşler açık açık anlatmışlar. İddianame de var bunlar. Mustafa Saltan’ın önce yumruk attığı daha sonra maktulün Mustafa Saltan’a boş kasayı fırlattığı, isabet etmediği. Daha sonra Mustafa Saltan ve diğer kardeşleri yumruk atması sonucu Hamza’nın yere düştüğü sonra Mustafa’nın yerden aldığı parke taşıyla birkaç defa maktulün kafasına vurduğu’ ifadeler var. Daha sonra Mustafa’nın yerde yatan maktulü tekmelediği, yumruklarla darp ettiği açık şeklinde açık tanık bayanları var. Sadece tanık beyanları değil taraf beyanları da bu şekilde ilk etapta. Yani tüm taraflar fiillerini kabul ediyordu ilk etapta” dedi. 

Sanıkların cinayettin hemen ardından başka şehirlere kaçtığını söyleyen Menge, “İçişleri Bakanlığı ilk etapta müdahale edince olaya çok kişi tarafından da tepki gördü. Bunun üzerine İl Göç Müdürlüğü, Bursa Valisi, ilçe kaymakamı ve İçişleri Bakanı aileyi ziyaret etti” diye konuştu. 

ÖMER İSİMLİ TANIK İFADE DEĞİŞTİRDİ

Menge, Ömer isimli bir tanığın ilk ifadesinde olayı detaylı bir şekilde anlattığını ancak sanık Mustafa Saltan’ın Ömer’i arayarak ifadesini değiştirmesini istediğini vurguladı. Avukat Menge, daha Ömer isimli tanığın daha sonra ifadesini değiştirdiğini dile getirdi.  

‘MUSTAFA, ÖMER’DEN İFADESİNİ DEĞİŞTİRMESİNİ İSTİYOR’

Menge, “Tanık Ömer diye biri var. Aslında kilit isim Ömer. Ömer ilk ifadesinde olayı çok detaylı bir şekilde anlatmış. İşte orada maktule yumruk attığı daha sonra parke taşıyla vurduğu daha sonra diğer kardeşlerin maktulü tekmelediği vs. Aradan birkaç saat geçiyor. Ömer, Mustafa tarafından aranıyor ve ifadesini değiştirmesi isteniyor. Ömer tekrar gidiyor. Hiçbir baskı altında olmaksızın ek bir ifade veriyor. Bu ifadesinde bambaşka şeyler söylüyor. 

MAHKEME DEĞİŞEN TANIK BEYANLARINA İTİBAR EDİP HÜKÜM KURDU

Daha sonra mahkemede hepsini inkar ediyor. Mahkemede diyor ki ‘vurmaya çalıştı, vurmadı. Sendeledi. Düştü. Düşerken Müşerref tuttu onu. Daha sonra kendini sağa sola başını vurmaya başladı. Krize girer gibi bir durum ortaya çıktı’ şeklinde tamamen kurgusal bir beyan. Ve mahkeme maalesef bunca değişen tanık beyanlarına itibar verip ‘taksirle ölümden’ Türk Ceza Kanunu’nun 85/1 den hüküm kurdu” ifadelerini kullandı.  

‘SİZE ‘TAKSİRLE ÖLÜMÜN’ NE DEMEK OLDUĞUNU ANLATAYIM’

Menge, “Taksirle ölüme neden olmak suçunun” ne olduğunu şu örnekleri vererek anlattı: “85/1 in ne olduğunu söyleyeyim kısaca: Yani yolda bir akrabasıyla giden insanın bir kazaya karışması sonucu arabasında ölen insandan sorumluluğu taksirli sorumluluktur. Mesela yanında çocuğu vardır insanın. O kazada çocuk ölürse annesi babası aracı kullanan kişi ‘taksirle ölümden’ yargılanır. Veya bir doktor ameliyat esnasında bir hastasının damarını kesmiştir. Orada meydana gelen ölüm taksirli ölümdür. Yani mahkeme parkeyle kafasını ezerek öldürmeyi ‘taksirle ölüm’ olarak niteledi.” 

Menge, mahkemenin “Taksirle ölüm” suçundan ceza vermesine gerekçe olarak sonradan Adli Tıp Raporu’ndan (ATK) gelen sonuca göre karar vermesi olduğunu vurguladı.

‘KANINDA İLACA RASTLAMASI DOĞAL’

ATK raporunda, Hamza Acar’ın ölüm nedeninin bir damar hastalığına bağlı olarak meydana gelmiş olabileceği ihtimali yönünde bir karar verdiğini vurgulayan Menge, “Bakın mutlak bir şey yok adli tıp raporunda. ATK diyor ki;  bu kişinin daha önce sara nöbeti geçirdiği veya buna ilişkin ilaçlar kullanıldığına yönünde bulgulara rastlanmış.  Şimdi maktul saldırıya uğradıktan sonra tabii tedavi altına alınıyor. Hastanede acil serviste yoğun bakımda birtakım ilaçlar veriliyor. Bu ilaçların ne olduğunu bizim bilme şansımız yok. Bunu bilirkişinin incelemesi lazım. Sağlık alanında, tıp alanında uzman birinin incelemesi lazım. Kanında çeşitli ilaçlara rastlanmış. Çünkü tedaviden geçmiş. İki defa kalbi durmuş Hamza’nın.  Hayata döndürülmesi için ilaçlar verilmiş. Kanında ilaca rastlanması kadar doğal bir şey olmaz. Dolasıyla gelen ATK doğrultusunda mahkeme basiretsizce, hukuka, hakkaniyete, vicdana uygun olmayan karar verdi” dedi. 

Yargıtay’ın “Kim tarafından yapıldığı tespit edilemiyorsa tüm failler suçtan sorumludur” kanaatini hatırlatan Menge, tüm sanıkların ceza alması gerekirken mahkemenin “ödül gibi bir ceza” verdiğini vurguladı. 

‘BU, TOPLUMU ÇOK TEHLİKELİ BİR NOKTAYA SÜRÜKLER’

“Yerel mahkeme yaşı 18’den küçük olan Mustafa’ya yersiz bir ceza verdi. Ödül gibi bir ceza! Ne yapacak biliyor musunuz? Yerelde bir Suriyeliyi öldürmenin karşılığı 3 yıl 4 ay. Yatmıyorsun da. O zaman herkes önüne geleni öldürsün. ‘Madem yabancı, sahipsiz… Öldürelim, yatarı yok nasılsa’ şeklinde bir yargı oluşabilir. Bu toplumu çok tehlikeli bir noktaya sürükler” diyen avukat Menge, verilen bu karara müdafi avukatın bile şoke ettiğini söyledi. 

‘BURADAN BİLE 8 İLA 12 YIL ARASINDA BİR CEZADAN BAHDESİYOR’ 

Müdafi avukatın son savunma dilekçesinde müvekkilleri hakkında ağırlaştırılmış suçtan bahsettiğini belirten Menge, “Çünkü müdafi avukatın talep ettiği ceza ‘müvekkilim yaralama kastıyla hareket etmiş fakat ölüm meydana gelmiş. Kastı ölüm değil.’ Burada bile 8 ila 12 yıl arasında bir cezadan bahsediyor Türk Ceza Kanunu. Fakat mahkeme bununda altına inerek “kastı” tamamen ortadan kaldırıp taksir yönünde bir karar vardı. Ve bu şekilde basiretsiz bir karar verdi. Böyle bir kararı vermesi için kişinin hukuk fakültesinin önünden bile geçmemiş olması lazım. Herhangi bir eğitim almamış bir insan bile vicdani kanaatine bakarak çok daha basiretli bir karar verebilirdi” dedi. 

“Fakat bizim sıkıntımız şuydu: Tanığımız yoktu” diyen İlhan Menge, olayın müsebbibi olan domatesi satın alan kadının ortaya çıkmadığı gibi yüzlerce insanın olduğu pazar yerinde tanıklık edecek bir insan çıkmadığını vurguladı. 
 Menge, “Tanık olmayınca mahkeme heyetinde bir done olmuyor. Şu an veya karar kesinleştikten sonra bile bir tanık çıkıp dese ki ‘ben gördüm, olay şu şekilde gelişti’ şeklinde bir beyan varsa biz yeniden yargılama isteyeceğiz. Eğer kesinleşmişse yoksa da istinaf aşamasında duruşmalı isteyeceğiz dosyayı” dedi. 

‘ZULME SESSİZ KALMAK ZULMÜN BİR PARÇASI OLMAKTIR, KORKMAYIN, KONUŞUN’

Menge, Bursa Gürsu Pazar alanında 15 Temmuz 2020 tarihinde bulunan, cinayete tanıklık edenlere çağrıda bulunarak, “Bu olayı gören, bilen birileri varsa biz onların isimlerinin gizli kalmasını sağlamak koşuluyla onları mahkemede dinletiriz. Seslerini değiştiririz gerekirse, SEGBİS’le katılmalarını sağlarız. Yeter ki çıksınlar. Korkmasınlar. Türkiye bir hukuk, yargı devleti. Öldürüldüğü muhakkak ama değişen tanık ifadeleriyle, kurgulanmış birtakım ifadelerle bu insanları suçtan kurtarmaya çalışıyorlar. Bu, vicdana sığmaz. Zulme sessiz kalmakta zulmün bir parçası olmaktan farksız” diye konuştu. 

‘BİR TANIĞIMIZ OLSUN’

Gerekçeli karar ulaştıktan sonra istinafa dilekçe sunacaklarını kaydeden Menge, “Gerekçeli kararda, kararın hangi kanun maddesine ve ne gerekçeyle dayandırıldığı anlatılacak. Bizde bu minvalde itirazlarımızı sunacağız İstinaf Mahkemesi’ne. İstinaf Mahkemesi’nin de bozacağı muhakkak aslında. Fakat bir tanığımız olsa hep bu çağrıyı yaptık aslında. Ama ne hikmetse bugüne kadar kimse çıkmadı. Karar mutlak bir karar değil tüm yargı kararları gibi. İstinaf incelemesine tabi bir karar. Bununda yaklaşık bir yıl kadar bir süresi var” dedi. 

‘SAVCILIK DAHİ MÜTALAASINI DEĞİŞTİRDİ’

Menge, ATK raporuna duruşmada itiraz ettiklerini, rapora karşı itirazları için süre istediklerini ancak mahkemenin bu talebini reddettiğini vurguladı. 

Menge, “Bir komik bir şey daha var. Bakın biz 12 Ocak ve 27 Ocak’ta bir duruşmaya girdik. 12 Ocak duruşmasında Savcılık Mustafa Saltan’ın kasten öldürmeden 81’den cezalandırılması yönünde ceza verdi. 15 gün sonra taksirle öldürmeden cezalandırılması yönünde ceza verdi. Yani savcılık dahi mütalaasını değiştirdi. Ortada herhangi bir sebepte yok. O günden bugüne hiçbir şey değişmediği halde bu şekilde bir mütalaa değişikliği oldu dosyada. Hukuken değerlendirilecek bir tarafı yok. Ar ediyorum! Bir hukukçu olarak bu kararı değerlendirmekten utanıyorum” dedi. 

Bültene kayıt ol