İngiliz Socialist Review dergisi, son filmi Ben, Daniel Blake ile 2016 Altın Palmiye ödülünü kazanan yönetmen Ken Loach ile filmi, Jeremy Corbyn ve İngiltere’deki mücadelenin geleceği üzerine bir röportaj yaptı. Ben, Daniel Blake, Türkiye’de de gösterimde bulunuyor.
Röportaj şöyleydi:
Son filminiz olan Ben, Daniel Blake’de neden emeklilik sistemini konu aldınız?
Hem filmin yazarı olan Paul Laverty hem de ben, bazen basında bazen ise çeşitli kampanyalarda mücadele edenlerden, insanlara yaptırım uygulandığını, insanların çalışmak için uygun olmamalarına rağmen çalışmaya uygun diye nitelendirildikleri olaylar olduğunu duymuştuk. Hikâyeler biraz aşırı geldi ve bu yüzden biraz araştırma yaptık. Londra’dan Glasgow’a altı şehre gittik ama çoğunlukla orta bölgelerde ve İngiltere’nin kuzeyindeydik ve benzer hikâyeleri duymaya devam ettik. Sonunda “bundan bir film çıkabilir” diye düşündük. Paul önce iki karakter daha sonra ise güçlü bir senaryo yazdı. Gerçekten çok iyi bir yazar ve yapımcılarımız onu okuduğunda “devam edin” dediler.
Bunun evsizlikle ilgili olan Cathy Come Home gibi bir tür kampanya filmi olduğunu düşünüyor musunuz?
Bir film yaparken bu şekilde düşünemezsiniz. Yalnızca karakterleri, durumun ne olduğunu, nasıl bir çatışmanın içinde olduklarını, ikilemlerini, yaptıkları seçimleri ve bu karakterlerle bağlanıp bağlanmadığınızı ve izleyicilerin bundan sonra ne olacağını, işlerin nasıl gelişeceğini bilmek isteyip istemediğini düşünürsünüz. Altta yatan düşünceler neler olduğu ile ilgili bir analizden ve bunun siyasetiyle ilgili yargılardan doğabilir, bu düzenlemelerin neden Muhafazakâr Parti – ve ondan önce İşçi Partisi- tarafından getirildiğine ilişkin sosyal ve siyasal bağlamlar olabilir. Bütün bunlarla ve anlatmak istediğiniz öyküyle ilgili bir karara varabilirsiniz. Ama bir kez yazmaya başladığınızda, onları bir noktayı vurgulamak için manipüle etmezsiniz, bun yerine size yön veren karakterler ve onların yapacakları olur.
Devrimci yönetmenlerin ve diğer sanatçıların bu gibi konuları araştırarak özel bir katkı yapabileceklerini düşünüyor musunuz?
Evet. Bence siyasetçi olmayan ama çevresiyle ilgili olan insanlar, ister film endüstrisinde çalışsınlar, ister yazsınlar, tiyatro, şiir, görsel sanatlar üretsinler, bizim işimiz olmakta olanla ilgili geniş bir açık açısıyla açık fikirler üretmek. Taktiklere karar vermek gündelik olarak bu mücadelenin içinde olan insanların işi; tamam bir yıl içinde ileriye iki adım atmak için şimdi bir adım geri atalım. Sanatçılar bu gibi taktiksel yargılarla uğraşmamalı. Bizim işimiz “Bakın, işte olmakta olan bu” demek ve filmin yapısında içerisinde bunun neden olduğunu ve gerçekliğin ne olduğunu bir şekilde anlatmak. Peki, bu konuda ne yapacağız? Bunu nasıl anlayacağız? Sonuçta ana ilkelere değinerek, bir yandan bunun neden böyle olduğunu belirterek gerçekliği aktif bir şekilde yansıtmaya çalışıyoruz.
Daha genel politikaya gelirsek, İşçi Partisi’ne yeniden üye olmayı düşündüğünüz söyleniyor?
Doğrusu şu anda böyle bir seçim yapmak durumundayız. Açık ki Corbyn’in seçilmesi büyük bir fark yarattı. Bence bu zor bir sorun. Bu taktiksel bir sorun. Bu “Pekâlâ, bazı konularda fikrimi değiştirdim” deyip dememekle ilgili bir sorun değil. “Bu görüşlerimi en etkili şekilde nerede savunabilirim” düşüncesi ile ilgili bir sorun.
Jeremy Corbyn’in yeniden seçilmesinden sonra onun etrafındaki hareketin İşçi Partisi’ni geçmişten daha farklı bir hale getirdiğini düşünüyor musunuz?
Bence çok farklı. Bu hafta sonu Momentum’un (İşçi Partisi içinde Jeremy Corbyn’i destekleyen bir taban örgütlenmesi-çn) birkaç toplantısına katıldım ve katılanların büyük bir çoğunluğunun, işçi sınıfının çıkarlarının sağcıların medyanın kabul edebileceği şeylere feda edilmesinden ibaret olan sosyal demokrasiyi istemedikleri açıktı. Onların ilgilendikleri nasıl kurtulabileceğimizle ilgili büyük fikirlerdi. Gezegeni nasıl kurtarabiliriz? İnsanlara onurlarını nasıl geri verebiliriz? Onlara yaşayacakları bir yeri nasıl verebiliriz? Nasıl bir işçi bulabiliriz?
Tarihsel sürece gelince, bu konuyu gündeme getirdiğimde büyük bir ilgiyle karşılandı. Bence tüm enerji ve ilgi şu an için orada. 1960’larda durum oldukça farklıydı. Enerji sol gruplardaydı, ister Uluslararası Sosyalistler isterse Uluslararası Marksist Grup olsun. Yaratıcı enerji oradaydı.
Bugün ise 400.000 kişi İşçi Partisi’ne katılmış durumda, daha çok kişinin katılmasını umuyorum. Enerji ve sosyalist fikirlere, sosyalist bir tartışmaya açık olan insanlar orada. Geçtiğimiz yıl İşçi Partisi’nin pek çok biriminde, halka açık yerlerde, sendikalarda film gösterimlerinde bulundum ve açık ki insanlarla konuştuğunuz zaman “Bizimle birlikte misin?” diye soruyorlar. Ben ise “Hayır, ben ayrı duruyorum” demenin beni biraz zayıflattığını düşünüyorum. Bu insanı zor durumda bırakıyor.
İşçi Partisi’ne hemen gidip katılacağımı söylemiyorum çünkü bence bu taktiksel bir sorun. Sınıflar arasındaki mücadelenin temel siyasal analizi, egemen sınıfın acımasız talepleri ve işçi sınıfının mücadelesinin kaçınılmazlığı ve bundan kaynaklanan her şey tartışılmaz şeyler. Bunları değiştiremezsiniz, bu tıpkı tarih okumak gibi değil mi? Ve sınıfa bağlılığı. Bunlar değişmez. Bu daha çok tartışmaya açık insanların nerede olduğu ile ilgili. Onlar daha çok sol grupların içinde mi, yoksa İşçi Partisi’nde mi? Cevaplamamız gereken soru bu. Pek çok kişi şimdilerde bu soruyla meşgul. Bu bir sosyal demokrat olup olmamakla değil, insanlarla nasıl ilişki kuracağımızla ilgili. En iyi nasıl katkı yapabiliriz?
Yunanistan’daki Syriza gibi sol reformist partiler seçildiklerinde bir dizi sorunla karşılaştılar. Eğer Corbyn başbakan olursa onun üzerinden devletten ve sağdan kaynaklanan büyük bir basınç olacak. Buna karşı şimdiden örgütlenebilir miyiz?
Kesinlikle. Bence sendikalara düşen çok şey var. Sendikaların üyelerini kemer sıkma politikalarına karşı seferber ettikleri, sağlık hizmetlerini kurtarmak için yürütülecek büyük hareketler gibi, büyük bir sendikal hareket olmalı. Böylece Corbyn seçildiğinde, eğer seçilirse, bu birden bire meydana gelmiş bir olay olarak kalmaz, her konuda onun yanında olan bir hareket olur. Bence bu onun güçlü tarafı olacaktır.
Sol yalnızca seçimlere dayanarak asla başarılı olamaz. Seçimlerdeki başarı yalnızca bütün önemli konulardaki –sağlık, barınma, iş, sendikalar vb– büyük bir işçi sınıfı hareketinin sonucu olabilir. Onu hükümet ve daha önemlisi iktidar yapacak olan da bunlardır. Sanırım buna şunu eklemek gerekiyor, evet ona Dünya Bankası’ndan, IMF’den, hala var olmaya devam ederse AB’den önemli saldırılar gelecektir ve bu yüzden bizim de uluslararası desteğe ihtiyacımız olacak.
Umut Günleri ve Toprak ve Özgürlük gibi filmlerinizde onlardan öğrenebileceğimiz tarihsel dönemleri incelediniz. Bakmamızın yararlı olacağı başka dönemler de var mı?
Yapılması gereken çok sayıda film var. Onları yapacak olan ben değilim çünkü bu filmleri çok daha genç insanların yapması gerek. Filistinlilere uygulanan etnik temizlikle ilgili mutlaka bir film yapılmalı. Irak’ta yaşamak nasıl bir şeydi? Amerikalılar oraya bomba ve kimyasal silah yağdırırken Felluce’de olmak nasıl bir şeydi? Latin Amerika’dan öyküler var; Salvador Allende’ye karşı olan darbe. Bu film için, mümkün olduğu kadar çok sayıda gösterim sağlamak için çok çalışıyoruz. Bu gösterimlerin sonunda tartışmalar da yapıyoruz çünkü filmin buhar olup uçmasını istemiyoruz.
(Sosyalist İşçi)