Paris'te düzenlenen BM İklim Zirvesi'ne (COP21) karşı etkinlikler sürüyor. Hafta sonunda yapılan Halkın İklim Zirvesi'nden sonra, dün de "Enerji Demokrasisi için Sendikalar", İngiltere'deki İşçi Partisi'nin lideri Jeremy Corbyn ile iklim aktivisti Naomi Klein'ın konuşmacı olarak yer aldığı bir toplantı düzenledi.
COP21 karşıtı etkinlikler için Paris'te bulunan Marksist.org muhabirlerinin "Küçük adımların zamanı değil: İklim krizinin çözümleri ve sendikaların rolü" başlıklı toplantıdaki konuşmalardan aktardıkları şöyleydi:
Jeremy Corbyn: "Başka bir gelecek mümkün ve biz bunu istiyoruz"
Üç soru... Birincisi: Eğer şimdiki gibi devam edersek nasıl bir dünya olacak?
Bunun işaretlerini Katrina Kasırgası'nda, İngiltere'deki sellerde, artan fırtınalarda gördük. Dünyada ne zaman büyük bir felaket olsa, insanlara yardım eden kim? Kamu sektörü. Bu alandaki özelleştirmelere karşı çıkmak gerekir. Bu şekilde devam edilirse milyonlarca mülteci olacak. Bu konu, gelişmiş ülkelerin sınırlarına dikenli tel koyularak çözülemez. Kurbanları suçlamayın.
Uc soru: eger simdiki gibi devam edersek nasil bir dunya olacak?
Tek ürün tarımı yoluyla biyoçeşitlilik yok ediliyor. Arıların sayısı azalıyor. Gezegendeki doğal karbon depolarını -ormanları- korumalıyız. Biz felaket tellalı değiliz, başka bir gelecek mümkün ve biz bunu istiyoruz.
İkinci soru: Biz nasıl bir gelecek istiyoruz? Bu salondaki insanlar, daha adil temiz su ve havanın olduğu bir gelecek istiyor. Ulaşımın tümünün temiz enerjiyle sağlandığı bir dünya istiyoruz.
Karbon şirketleri vergilendirilmeli. Hükümetlerin çok sorumluluğu var. Hepimizin yapabilecekleri var. Bu, teknolojiyi reddetmek anlamına gelmiyor. Teknolojiyi kullanmak anlamına geliyor. Almanya bu anlamda önemli bir örnek.
Kendini sürdürebilir bir dünyaya nasıl ulaşacağız? İlk sonuç, geçiş sürecinin işçilere göre düzenlenmesi. Hükümet bu konuda müdahaleci davranmalı. İklim mücadelesinde sendikaları ve çalışanları kapsayıcı davranılmalı.
Hükümetlerin iklim zirvelerinde kararlar alıp sonra bu kararları meclislerinden geçirmediğini ve böylece bu anlaşmaları anlamsızlaştırdıklarını biliyoruz. Bunu değiştirmeliyiz.
Bu akşamın mesajı çok basit: Hayalimizdeki dünya, sadece mümkün değil, ulaşabileceğimiz bir şey de. Doğanın güzelliğini ve çeşitliliğini ele alan pek çok şair, bu doğayı korumak için mücadeleye atıldı. Arundhati Roy diyor ki, "Hayalimizdeki dünya sadece mümkün değil; o, yolda. Sessiz günlerde nefes aldığını duyabiliyorum".
Naomi Klein: "İklimi değil sistemi değiştir"
"Paris'te kabul edilecek olan anlaşma, dünyamızı güvenli kılmak için yeterli olmayacak. 2 derecelik bir yükseliş çok fazla. Çoktan aşırı ısınmış bir dünyada yaşıyoruz. Bugün gelecekte tehlikeli hâle gelebilecek bir şeyden bahseder gibi konuşunca, aslında bilinçaltı ırkçılığına düşüyoruz.
12 Aralık'ta saat 12:00'de sokağa çıkacağız. Hükümetin bu utanç verici yasaklama kararını tanımıyoruz. Çünkü "liberte" sadece alışveriş merkezlerinde ve futbol maçlarında kullanılacak bir söz değildir.
Bizim, gezegenin dayattığı kırmızı çizgilere uyulursa nasıl bir dünyada yaşayacağımızı iyi bir şekilde tasvir edebilmemiz gerekiyor. Kanada'da pek çok hareket bir araya geldik ve "Leap Manifesto"yu (Sıçrama Manifestosu) ürettik.
Seçimlerde bahsedilmeyen katran kumu konusunu seçim gündemine soktuk. Küresel ısınma konusunda harekete geçerken, dünya ekonomisine iyi yönde müdahale edebilir ve onu daha adil hâle getirebiliriz. Katrina Kasırgası'nda hükümetin doğal felakete nasıl tepki veremediğini, kurtarma çalışmalarındaki başarısızlığı gördük. İçinde yaşadığımız ekonomik sistemde küresel ısınmanın sonuçları korkunç oluyor. Bu yüzden "iklimi değil sistemi değiştir" diyoruz. Çünkü işler daha da çirkinleşecek.
Neoliberal sistem, küresel ısınmayı tetikleyen eylemleri de hızlandırıyor. İtalya daha fazla petrol kuyusu açmaya hazırlanıyor. Tüm Avrupa'da frackinge (hidrolik çatlatma) yönelik bir basınç oluşuyor. Ekonomimizin tüketim ve çıkarıma dayalı kısımlarını azaltmalı, eğitim, saflık ve sosyal güvenlik kısımlarını artırmalıyız. Dönüşüm kaçınılmaz, bunun adil olması ise bizim yapacaklarımıza bağlı.
Ticaret anlaşmalarından da kurtulmalıyız. Almanya iyi şeyler yapıyor olabilir ama TTIP gibi anlaşmalar yüzünden bir Finlandiya şirketi onları dava edebiliyor. Bu, çılgınca ve sona ermeli.
Petrol krizini egemenler gibi bir kriz olarak görmek yerine bir lütuf olarak görmeli ve yolumuzu değiştirmeliyiz.
Zamanımız kısa. Zamanımız küçük adımlar atma değil cüretkâr olma ve sıçrama yapma zamanı.