Almanya’da alarm zilleri çalıyor

07.09.2024 - 13:38
Haberi paylaş

Almanya’da 1 Eylül’de Thüringen ve Saksonya’da yapılan eyalet seçimlerinde, Almanya için Alternatif (AfD) partisi, Thüringen’de oylaarın yüzde 32,8’ini alarak birinci, Saksonya’da ise yüzde 30,6’sını alarak ikinci oldu. Böylece Almanya’da faşist bir parti İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ilk kez bir seçimden birinci çıkmış oldu. Her iki eyalet de daha önce Doğu Almanya sınırları içerisinde bulunuyordu. AfD’nin seçimlerden ilk sırada çıktığı Thüringen’de, Sol Parti’nin oyları yüzde 31’den yüzde 13’e düşerken, SPD’nin oy oranı yüzde 6,1 gibi olağanüstü düşük bir düzeye geriledi. Yeşiller ve liberal Hür Demokrat Parti (FDP) de oy kaybetti. Buna karşın merkez sağ CDU oyların yüzde 23,6’sını, Sol Parti’den ayrılan Sahra Wagenknecht İttifakı ise oyların yüzde 15,8’ini aldı. Ancak bu durum kısa vadede AfD iktidarı anlamına gelmeyebilir çünkü partinin eyalet meclisinde çoğunluğu elde etmesi için başka bir partiyle ittifak yapması gerekiyor. 

Her ne kadar anketler bu sonuçları yaklaşık olarak tahmin etse de Almanya’da AfD’nin bir eyalet seçiminde birinci parti olarak çıkması ve merkez partiler SPD ve CDU’nun oylarının toplamının yüzde 30’un altında kalması, ülkede ana akım siyasetin krizine işaret ediyor. 2013’te kurulan Almanya için Alternatif (AfD) başlangıçta euro bölgesine ve ekonomik kriz döneminde Almanya’nın yoksul AB ülkelerine yönelik kurtarma planlarına karşı çıkarak sesini duyursa da 2015’ten itibaren parti içindeki faşistler giderek daha egemen hale geldiler. AfD göçmen karşıtı ve İslam düşmanı bir çizgi izledi ve Neonazi unsurlarla dirsek teması içerisinde oldu. 2023 yılında AfD milletvekilleri ve yöneticilerinin, CDU üyeleri ve faşistlerle birlikte Almanya’daki mültecilerin, yabancıların ve “asimile olmamış” Alman vatandaşlarının ülkeden nasıl gönderileceğinin tartışıldığı bir toplantıya katıldığı ortaya çıktı.

Partinin Thüringen’deki yönetimi ise AfD’nin bile sağında bulunuyor. Partinin bu eyaletteki lideri olan ve eyalet meclisine seçilen Björn Höcke, AfD içerisindeki “Der Flügel” (Kanat) fraksiyonundaydı. Parti liderliğinin isteğiyle bu fraksiyonun “kendisini dağıttığı” açıklansa da bunun gerçek olup olmadığı bilinmiyor. Höcke ve ait olduğu fraksiyon sürekli Nazi Partisi’nin yarattığı insanlık suçlarını önemsizleştirmeye Nazileri meşrulaştırmaya çalıştı. Höcke bir miting konuşmasını Nazilerin sokak örgütlenmesi olan SA’nın “Her şey Almanya için” sloganıyla bitirirken, Berlin’de bulunan Yahudi Soykırımı anıtını “bir utanç anıtı” olarak adlandırıp Almanya’nın “anma siyasetini 180 derece değiştirmesi” gerektiğini savundu. Şimdi Höcke 88 kişilik eyalet meclisindeki 32 kişilik AfD grubunun başında olacak. 

AfD’nin seçimlerdeki başarısı, hem iktidardaki partilerin uyguladıkları yanlış politikalardan hem de bu partilerin, ırkçılığı meşrulaştırıp AfD’ye alan açmalarından kaynaklandı. Almanya’da iktidarda bulunan Sosyal Demokrat Parti (SPD), FDP ve Yeşiller koalisyonu bir yandan Ukrayna – Rusya savaşında giderek orduya daha fazla bütçe ayıran, zorunlu askerliği geri getirmekten bahseden, militarist bir politika izledi. Rusya ile savaş olasılığı seçimlerde en çok öne çıkan konulardan biri olurken AfD kendisini “barış yanlısı” bir parti olarak pazarlama şansı buldu. Parti 23 Ağustos’ta Solingen’de daha sonra IŞİD tarafından üstlenilen bir saldırıda üç kişinin bıçaklanarak öldürülmesini de kendi amaçları için kullandı. Parti lideri Alice Weidel “mültecilerin Almanlara şiddetinin yeni normal haline geldiğini” söyleyerek, ülkeye göçün en az beş yıl boyunca durdurulmasını savundu. Ancak Solingen’deki saldırıdan tüm mültecileri sorumlu tutan sadece AfD değildi; CDU lideri Merz Suriye ve Afganistan’dan gelen mültecilerin alımının durdurulması çağrısı yaparken Şansölye ve SPD lideri Scholz da belgeleri olmayan mültecilerin yardım almalarını zorlaştıracağını açıkladı. AfD bir yandan mülteci ve göçmen düşmanlığı yaparken diğer yandan kendisini isminin de işaret ettiği gibi bir “alternatif” olarak öne çıkarmaya çalışıyor. Almanya’nın diğer bölgelerine göre daha yoksul olan, daha çok göç veren eski Doğu Alman eyaletlerinin kırsal bölgelerinde bu söylem daha çok alıcı buluyor. 

Yapılan anketlere ve kamuoyu yoklamalarına göre, sosyal güvenlik, suç ve göç konuları her iki eyalet seçiminde de en önemli gündem maddeleriydi. AfD bu konuların her birinde mültecileri, göçmenleri ve yabancıları suçlayarak kolay ve basit bir “çözüm” öneriyor. Artan gelir adaletsizliğinin asıl nedenlerini gözden saklarken, mültecileri günah keçisi haline getiriyor. Oysa bir yandan Alman ordusuna 100 milyar euro yatırım yapılırken diğer yandan sosyal hizmetlerde kesintilerin yapılması meselenin çok daha köklü olduğunu gösteriyor. Almanya’nın sorunları savaş bölgelerinden kaçıp gelen göçmenlerle değil, Alman sermayesinin ve Alman emperyalizminin tercihleriyle ilişkili.

AfD’nin yükselişi Almanya’daki merkez siyaset karşısında gerçek bir sol alternatif olmamasıyla son derece bağlantılı. Sol Parti’den ayrılan Sahra Wagenknecht’in kendi ismiyle kurduğu “Sahra Wagenknecht İttifakı” da (BSW) böyle bir alternatif olarak öne çıkmıyor. BSW bir yandan Almanya’nın Ukrayna savaşına müdahalesine haklı olarak karşı çıkarken diğer yandan göç ve mülteciler konularında AfD’ye taviz veren bir hat savunuyor. Böylece AfD’ye gidebilecek oyları alabileceğini öne sürüyor. Oysa parti son seçimlerde bunu yalnızca kısmen başarabildi ve asıl olarak yine daha önce Sol Parti’ye oy verenlerden oy aldı. 

Almanya’da AfD’ye karşı etkin bir mücadele yürütmenin yolu, en başta onun ırkçı ve yabancı düşmanı fikirlerinin ifşa edilmesinden geçiyor. Partinin Nazilerle olan bağlantıları, lider kadrosunun Neonazi fikirlerini meşrulaştırması yaygın olarak ifşa edilmeli. Ayrıca partinin her eyleminin, her kongresinin, sokağa çıktığı her etkinliğin bloke edilmesi onun faşist bir sokak hareketi yaratmasının önüne geçmenin tek yolu. Essen’de AfD kongresine karşı haziran ayında yapılan ve on binlerce kişinin katıldığı eylemler ile Jena-Lobeda’da 2000 kişinin Höcke’nin seçim toplantısını bloke etmesi gibi kitle eylemleri devam etmeli. Yalnızca hem partiyi ifşa etmeyi hem de sokakta karşısına dikilmeyi içeren ikili bir strateji başarılı olabilir. Eylül ayının sonunda Brandenburg’da yapılacak olan eyalet seçimlerinde AfD’nin oylarını minimize etmek antifaşistlerin önündeki ilk görev.

D. Konur

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol