İngiltere’de sendika liderleri ve aktivistler bir araya geldi, hayat pahalılığına ‘Artık Yeter’ diyerek yeni bir hareket başlattı. Isabel Ringrose ve Nick Clark geçtiğimiz hafta Londra'da gerçekleştirilen kampanya tanıtımını aktarıyor.
“Artık Yeter” kampanyasında bir araya gelen aktivistlerin enerjisi, Britanya emekçileri mücadelesinin tazelenmiş bir umutla devam ettiğini gösteriyor.
Geçtiğimiz Çarşamba günü Londra'nın güneyindeki Clapham'da gerçekleştirilen büyük toplantıya 1500'den fazla kişi katıldı, hatta mekanın kapasitesinin aşılması üzerine yüzlerce kişi de geri dönmek zorunda kaldı.
Üniversite ve Kolej Çalışanları Sendikası UCU'dan sendika liderleri Jo Grady, İletişim İşçileri Sendikası CWU'dan Dave Ward ve Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası RMT'den Mick Lynch bu muazzam kalabalığın yanı sıra İşçi Partisi’nden Zarah Sultana'ya da seslenen konuşmalar yaptılar.
“Öfkeyi eyleme dönüştürme zamanı” sloganları eşliğinde devam eden konuşmalarda, Muhafazakarlara ve giderek derinleşen geçim krizine karşı yürütülen bu mücadeleyi büyütmenin şart olduğu vurgulandı.
Mitingde reel ücret artışları, yükselen enerji faturalarına bir yanıt olarak kamulaştırma, gıda bankalarına duyulan ihtiyacın sona erdirilmesi, hızla yükselen kiralara karşı önlem alınması ve zenginlerin vergilendirilmesi talepleri vurgulandı.
Böylesi bir atmosfer en son Jeremy Corbyn'in 2015 ve 2017'deki mitinglerinde görülmüştü. Ancak bu kez o zamanki mitinglerden farklı olarak odak noktasının mücadele eden işçiler olduğu anlaşılıyordu.
Ağırlıklı olarak gençlerden oluşan kitle, tren, metro, otobüs ve posta hizmetleri çalışanlarının grevlerini sonuna kadar desteklediklerini dile getirip 2022 yazının “bir dayanışma yazı” olması gerektiği çağrısı yaptı.
Olağanüstü katılımcı sayısı, artan yoksulluk ve düşen ücretler hakkında hemen şimdi bir şeyler yapmaya duyulan ihtiyacın ve tüm bunların değişebileceğine duyulan inancın bir göstergesiydi adeta.
“Artık Yeter”, grevlerin tazelediği umutla Muhafazakarlara karşı etkili bir mücadele yürütmek isteyen çok sayıda insanı bir araya getirmiş olması açısından son derece önemli bir adımdır.
Dave Ward (CWU), görevin “kolektivizmi yeniden inşa etmek” olduğunu dile getirdi; “Sektörel ihtilafları sonlandıracak olan bu platformda herkesi bir araya getirmeyi, birbirleriyle fikir alışverişinde bulunmalarını amaçlıyoruz.”
“Geçtiğimiz yıllarda birçok kampanyaya şahit olduk ki bunların maalesef bir geleceği olamadı. Bu kez değişimi getirmeye kararlıyız – buna emin olabilirsiniz.”
Kitlenin öfkesinin hedefinde İşçi Partisi ve lideri Keir Starmer da bulunuyordu. Bundan aldığı güçle devam eden Ward, İşçi Partisi’nden bir kısım siyasetçinin “desteği hak ettiğini” de belirterek, "İşçilerin burada bu mevcut koşullar karşısında mücadeleyi bırakmayacaklarını görmek çok güzel," diyordu; “Ancak mücadelemiz sadece çalışma koşullarını kapsamıyor, bizler yoksullaştırılan bir toplumun haklarını savunmak için ayağa kalktık. Buradaki insanlar, İşçi Partisi nerede diye soruyor. Bundan sonrası İşçi Partisi'ne kalmış – bu kampanya onunla da onsuz da devam eder.”
“Artık Yeter” kampanyasının öncelikli hedefi, İngiltere genelinde daha fazla şube açarak kitlesel eylemler ve mitingler örgütlemek. Kuzey, güney, doğu ve batı olmak üzere dört bölgede sürmekte olan tüm grevlere destek ziyaretleri gerçekleştirileceği ve enerji şirketlerine karşı eylemler örgütleneceği de belirtildi.
Kampanyada İngiltere'nin her yerindeki kasaba ve şehirleri kapsayacak şekilde yeni mitingler düzenlenmesi planlanıyor.
İletişim İşçileri Sendikası’ndan Dave Ward, “Burada paylaşılan planların tümü tartışmaya, üstüne yeni fikirler eklenmesine açıktır. Diğer örgütlere de üretilecek çözümler konusunda söz hakkı tanınan bir platform olmak istiyoruz. Herkesin bu süreçlere aktif katılım sağlayabilmesini hedefledik. Bunu nasıl başaracağımızı önümüzdeki birkaç hafta içinde görebilirsiniz.”
Ward, “Artık Yeter” kampanyasındaki önceliklerin, sendikal faaliyeti işyerleri dışındaki kampanyalarla ilişkilendirmek olduğunu da belirtti; "Ülkenin her yerinde gerçekleştireceğimiz toplu eylemleri, bir sendikaya bağlı olsun ya da olmasın, herkese duyuracağız."
Üniversite ve Kolej Çalışanları Sendikası’ndan sendika lideri Jo Grady ise "Çözümler Westminster'den [Parlamento] gelmeyecek” diyordu; “Bu, birlik içinde olmamız gereken bir sınıf mücadelesidir.”
“Taleplerimiz işyerlerinin de ötesinde, sokakta kök salacak. Sendikal faaliyetlerde sürdürülen mücadeleleri çözüme ulaştırmak yeterli değildir; bunlar, yükselen enerji fiyatlarına ya da gezegenin yanıyor olduğu gerçeğine bir yanıt üretemez."
Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası’ndan Mick Lynch, "Demiryolları işçilerinin mücadelesi de başlangıçta işçilerin sektörden talepleriyle şekillenmişti ama tüm ülkeyi ele geçiren bu ruh hali ve siyasi iktidarın taktikleri karşısında giderek daha politize olacağı bir duruma evrildi. Bu kemer sıkma politikasına karşı yürüttüğümüz mücadelede sonuna kadar gitmeye kararlıyız ve bunun için tüm grevler, tüm sendikalar ve örgütlerle omuz omuza vereceğiz.”
“Bu mücadelenin öncüleri sendikalar olmalıdır. Bunu politikacılardan bekleyemeyiz. Mücadelelerine destek olup büyütebilmek için tüm topluluklara ulaşmamız gerekiyor. ”
Artık herkesin aklında aynı soru var: Bu dev kampanya, sürmekte olan grevleri, patronları ve Muhafazakarları alt etme gücüne ulaşacak kadar büyütüp yaymaya mı odaklanacak, yoksa yeni bir seçenek mi üretecek?
Ward, Lynch ya da Grady grevleri birleştirip büyütme gibi bir plandan bahsetmiş değildi. Ancak kampanyanın lansmanı öyle moral vericiydi ki mücadeleye olan bu inancın tüm topluma yayılması, bu sayede yeni örgütlenmelerin oluşturulması ve hepsinin güçlü bir direniş hareketine dönüştürülmesi için muazzam bir fırsat yakalandığını gösteriyordu.
Çözüm arayan genç bir kitle
“Artık Yeter” kampanyasında bir araya gelen katılımcıların toplumun her kesimini temsil edecek çeşitlilikte olduğu da görülebiliyordu. Yalnızca aşina olduğumuz tecrübeli sol aktivistlerle veya görevi gereği orada bulunan profesyonel sendika aktivistleriyle kısıtlı olmayan bu topluluğun büyük ölçüde gençlerden oluşuyor olması da dikkat çekici yönlerinden biriydi. Ve pek çoğu da sendikalar veya sol örgütlenmelerin gerçekleştirdiği duyurulardan değil, sosyal medyadan duyup gelmişti.
Hepsinin ortak noktası, yükselen fiyatlara ve yıllardır katlanmakta olduğumuz Muhafazakar siyasete bir çözüm aramaktı.
Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) için mücadele eden Zarah Sultana (İşçi Partisi) bizlere verdiği demeçte aynı gerçekleri dile getirdi; “Ben de Twitter'dan duydum. Herkes ‘artık yeter’ diyor. Her şey çok pahalı, bu bir sınıf mücadelesidir. Hangi işi yaptığın fark etmiyor, hepimiz aynı durumdayız. Elektrik faturasını mı ödeyecek yoksa masaya yemek mi koyacak, bu ikisi arasında seçim yapmak zorunda kalan insanlar var. Mültecilere destek veren bir örgütü ziyaret ettim ve orada evinde pişirecek yemeği bile olmayan bir kadınla tanıştım.”
“Bir sığınma evine yerleştirildiğini, oradan da bir konut birliğine taşındığını anlatıyordu. Gazın ve elektriğin sorumluluğunu üstlendiğinde gıda alışverişi yapacak parası kalmamıştı. Yoksulluk ödeneği (Universal Credit: Evrensel Kredi), ödeme alabilmesi için altı hafta beklemesi gerektiğini söylemişti. Böyle birinin nasıl hayatta kalmasını bekliyorsunuz? Buraya başka insanların da aynı duyguları hissedip hissetmediğini görmek için gelmiştim ki herkesin aynı şeyleri düşündüğünü görüyorum. Hepimiz çekilen acıları görüyoruz.”
Genç katılımcılardan Petrea ise "Bir öğrenci olarak siyasete yeni giriyordum ki Twitter'da görüp geldim,” dedi; “Aile büyüklerim işçi sınıfını temsil eder. Ebeveynlerimin beni büyütebilmek adına neler çektiklerini biliyor ve şimdi hayatımdaki diğer insanların da aynı şeyleri yaşadığını görüyorum. Burada tekrarlanmış olduğu gibi; Artık yeter, bu kadarı da fazla!”
Lansmana katılan kişilerin önemli bir kısmı, “Artık Yeter” kampanyasının İşçi Partisi'ne bir alternatif olarak görülebileceğini düşünüyor, ya Keir Starmer'ın yaptıklarından bıkkınlık duyuyor ya da Corbyn'in yenilgisinden duydukları üzüntüyü aktarıyorlar – çoğunlukla da ikisini bir arada yaşıyorlar.
Kuzey Londra'dan bir duvar ustası olan Paul, Socialist Worker'a şunları söyledi: “Aslında İşçi Partisi üyesiydim. Geçen sene siyaseti bıraktım ama bu kampanyayı duyunca katılmak istedim. Son birkaç yılda tüm umutlarımızı tükettiler. Fakat pes edip çekip gidecek halimiz de yok. Birkaç yıl önce verilen vaatleri unutmadık. Evlerimizde oturup Netflix izlemekle yetinmeyeceğiz. Her yerden tekmelendik ve sonunda biri ayağa kalkıp artık yeter dedi.”
Kampanyada merkezi bir rol oynayan grevler
Hem İşçi Partisi'nin kabul görmüyor oluşu hem de “Artık Yeter”in coşkusu, son grevlerin siyasi alanı nasıl değiştirdiğine dair gerçeklerin bir yansımasıydı.
Kampanyaya katılmak isteyen herkes, bundan yeni bir hareketin çıkabileceği ihtimalinden heyecan duyduğunu gösteriyordu. Ancak bu hareketin nasıl şekilleneceği konusunda bazı soru işaretleri de olduğu görülebiliyordu – gördüğümüz kadarıyla, buradaki herkes, nasıl şekillenirse şekillensin bu hareketin içinde yer almak istediğinden emin.
Katılımcıların bir kısmı, seçimlerde İşçi Partisi'ne bir alternatif yaratılabileceğini de düşünüyor.
Ancak genel kanı, yeni bir eylemliliğin inşa ediliyor oluşuydu. CWU temsilcilerinden Ed’e göre, bu, sendikal örgütlenmeleri de güçlendirebilecek bir atılım; “Umarım bu, diğer sendikaların da katılmaları ve aynı şeyi yapmaları, ve sendikalar arasında daha sağlam bir birlik olduğunu görmeleri, birbirlerini desteklemeleri için bir fırsat sunar.”
Bazıları da grevleri “son çare” olarak görse de tüm grevlere destek verdiğini dile getiriyordu. “Kill the Bill” aktivisti [polisin yetkilerinin artırılmasını öneren yasa tasarısına karşı yükselen hareket] Fahey, Socialist Worker'a yaptığı yorumda, “Sesimizi duymak istemiyorlarsa son çareye başvurur greve gideriz” diyordu; “Sendikal eylemleri tabii ki destekliyorum. Kimsenin buna karşı olabileceğini düşünmüyorum. Greve gitmek zor bir karardır – mecbur kalırsanız başvurursunuz ve buna kesinlikle hakkınız vardır."
Fakat en önemlisi, buradaki birçok insanın, kampanyanın değişim getirebilecek çok daha büyük bir harekete dönüşeceğine inanıyor olmasıydı. Katılımcılardan Tom, “Nasıl örgütlenebileceğimizi yeniden öğrenebiliriz,” diyordu; “Bizi bölen meseleleri bir kenara bırakıp, ailemizi geçindirebilmek, beslenebilmek gibi temel konularda birleştiğimizi görüyoruz. Şahsen ben, uzun vadeli çözümler sunabilecek ama kısa vadede baktığımda geçim kriziyle mücadelede yaratıcı fikirler üretebilecek bir oluşum olacağını umuyorum.”
Bir diğer katılımcı Anne ise "Birinin kendi topluluğunda hayata geçirebileceği türden çözümler üretildiğini görmek istiyorum" diyordu; “Belki de bu süreç, büyük bir harekete dönüşecek bir dizi miting düzenlemekle başlayacak. Çoğu kez bu şekilde başlayıp bir ışık yakar ama o ışık giderek soluklaşır. Büyük bir hareketin bir gecede yükselmesini bekleyemeyiz. Tam olarak bu nedenle, hepimizin harekete geçip onu büyütmesi gerekiyor.”
“Artık Yeter” hareketiyle ilgili detaylı bilgi için tıklayın