Putin: Yalanlara ve işgale devam

11.05.2022 - 11:41
Haberi paylaş

Rusya devlet başkanı Putin’in 9 Mayıs konuşmasına militarist bir gövde gösterisi eşlik etti. Rusya’da 28 kentte gerçekleşen gösterilere 65 bin asker, 24 bin silah ve 400 askeri hava aracının katıldığı açıklandı.

9 Mayıs Nazilerin savaşı kaybettiklerini kabul ettikleri teslim anlaşmasının imzalandığı gün. Özellikle Putin iktidarı boyunca bu günü Rus ordusunu övmek ve millî bir gün yaratarak toplumun milliyetçi bir histeride birleşmesi için kullanıyor. Bir anmadan çok tıpkı Türkiye’deki millî bayramlar gibi devlet ideolojisinin pekiştirilmesi ve bugünkü politikaların ve devlet iktidarının meşrulaştırılması için kullanılıyor.

Bu nedenle, Putin’in 9 Mayıs konuşmasında Ukrayna işgalinin başlangıcında söylediklerini tekrarlaması çok şaşırtıcı olmadı. Tüm dünyayı tehdit edip etmeyeceği tartışılırken, Putin anti faşist yalanlarla Ukrayna’nın bu sefer sadece bir bölgesindeki işgali meşrulaştırmaya çalıştı.

Anavatan için savaş yalanı

Putin Rus askerlerinin “anavatan ve geleceği için savaştığını” söyledi. Bu, tüm işgalci devletlerin ABD’nin Neocon’larından esinlenerek daha sık dile getirmeye başladığı bir iddia. ABD, Afganistan ve Irak’ı, önleyici savaş doktrini adını verdikleri bir askerî terimle işgal ederken, ABD’ye yönelik saldırganlık ihtimalini önlemek için işgalleri başlattığını ilan etmişti. “Benim topraklarımda bir saldırıya uğramamak için başkalarının topraklarını yakıp yıkma” stratejisi elbette baştan sona yalana dayalıydı. Örneğin 2000’li yılların başında o zamanki ABD başkanı George W. Bush’un iddia ettiğinin aksine Irak’ta Saddam Hüseyin’in elinde kitle imha silahı bulunmuyordu.

Rusya ise “Tarihî topraklarımıza izinsiz girmek için Donbas’ta Rusya açısından tehlike arz eden bir operasyon hazırlıyorlardı.” diyerek ve Kiev’de nükleer silah potansiyeli ve NATO üssü gibi bahaneler öne sürerek Putin’in konuşmasında söylediği gibi “Bize yakın topraklar ve bu bizim ve sınırlarımız için açık bir tehdit haline geldi.” sonucuna vararak işgali meşrulaştırıyor.Irak’ta kitle imha silahı yoktu, Kiev’de de nükleer silah ve NATO üssü yok.

Putin Ukrayna işgalini meşrulaştırmak için Rus askerlerinin anavatanları için savaştığını da söyledi konuşmasında. Böylece bir taşla birden çok hedefi vuruyor ve özellikle Ukrayna’nın anavatanın bir parçası olduğunu da ima etmiş oluyor. Yine de Putin’in hedefi daralttığı da gözlerden kaçmadı. “Vatanımız Rusya’nın güvenliği için savaşıyorsunuz” demeden önce cümlenin başına, “Bugün Donbas’taki halkımız için” vurgusunu itinayla ekledi. Kiev’i üç günde alamayınca Rus ordusunun savaşı daha dar bir alanda sürdürmeye karar verdiğini düşünmek mümkün.

Hitler’le kim işbirliği yaptı?

Türkiye’de de inanılmaz bir alıcısı bulunan Ukraynalı Naziler yalanı, Putin’in konuşmasının asli öğesiydi. Konuşmanın, ‘‘Tüm silahlı güçlerimizi ve Donbass’ın milislerine sesleniyorum. Ana vatan için savaşıyorsunuz. Hiç kimsenin İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkarılan dersleri unutmayacağı bir gelecek için savaşıyorsunuz” bölümü, Putin’in Ukrayna ve Naziler arasında kurduğu bağlantıyı hiç utanmadan tüm dünyaya yeniden ilan ettiğini gösteriyor.

II. Dünya Savaşı’nda hem tüm dünyada ama özellikle Yahudiler söz konusu olduğunda Avrupa’nın göbeğinde yaşanan bir trajediyi bir başka ülkenin işgali için gerekçe olarak sunmak bir diktatöre yakışabilir ama bunun özellikle Türkiye’de kendisine sol ve muhalif diyenler tarafından sorgusuz sualsiz kabul edilmesi çok ilginç bir problem.

Oysa Stalin Rusya’sının Nazilere karşı kahraman direnişi iddiası bir dizi gerçeği maskeliyor. Bunlardan birincisi Hitler ve Stalin arasında imzalanan anlaşma ve gizli ek protokol. Protokol Polonya, Finlandiya, Estonya, Letonya ve Litvanya’nın kaderini tayin ediyordu, Polonya, Almanya ile Rusya arasında paylaşılacak; Litvanya Almanya’nın, diğer ülkeler ise Rusya’nın nüfuz alanında kalacaktı. Protokolde öngörüldüğü üzere, Eylül başında Nazi ordularının Polonya’yı işgalinin arkasından Kızıl Ordu da Polonya topraklarına girdi.

Üstelik Nazilerin Almanya’da iktidarı almasında Stalinist Komintern’in görmezden gelinemez bir payı vardır. Hitler, dünya çapında bir dev güç olan Rusya’nın tarafsızlığını Stalin’in onaylayan sessizliğiyle garanti altına alıp tüm Avrupa’ya kan kusturmaya başladı. Yeni bürokratik egemen sınıf Stalin liderliğinde Hitlerle anlaştı, sınıfsal çıkarları için Avrupa’da tüm komünist partileri silahsızlandırdı, 1936’da İspanya’da olduğu gibi iç savaşta mücadele eden sosyalistlerin karşısına cumhuriyetçi burjuvazi adına sükûneti sağlamak üzere dikildi, Polonya’yı işgal etti ve sonunda milyonlarca Rusya vatandaşını da imha edecek Hitler’in elini kolunu serbest bıraktı.

Ukrayna’da işgale son

Ukrayna işgalini özel bir operasyon olarak tanımlayan Putin, bir yandan da işgal sırasında Rusya’nın aldığı ağır darbeyi silikleştiriyor. Bir yandan binlerce Rus askeri savaş sırasında hayatını kaybederken öte yandan da Ukrayna işgalinin temposu Rusya’nın hayal ettiği gibi gitmediği için Rus devlet yetkililerinin hamaset yüklü propagandaya ihtiyaçları var.

Putin’in sağcı muhaliflerinin bile “Putin dört cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı, ancak 2024’te beşincisi yaklaşıyor. Covid’in Rusya için ağrı bir bedeli oldu ve ekonomi çöktü, bu nedenle Putin’in seçenekleri az. Putin açısından gücü elinde tutmanın en iyi yolu, büyük zaferin tekrarıdır. 9 Mayıs’ta yapılacak sembolik bir yürüyüş yeterli olmayacaktır; görüntüyü kanla doldurmaları gerekir.” dedikleri bir durumda Rusya’nın işgalini meşrulaştırmak için kullandığı tüm iddialara cepheden karşı çıkmak bir zorunluluk.

Üstelik, tüm bunlar olup biterken Kremlin’in beyin takımından olduğu söylenen Dugin, Rusya’nın Balkan politikasını şöylece özetleyivermişken: “Rusya’nın Slav dirilişi jeopolitik ajandasında sıra Sırbistan’a gelecek... Balkanlar’la ilgili hedefi ne zaman formüle ettiğimizi de göreceksiniz. Başladığımız işi bitirmeliyiz…”

Bizim Rusya’da dayanışacağımız tek toplumsal güç, Putin’in işgaline karşı çıkan savaş karşıtlarıdır. Putin’e karşı çıkan milliyetçilerin bile Rus devletini ve liderini elinde nükleer bir bavul taşıyan militarize bir kleptokrasinin yıkıntıları arasında dolaşan vahşi bir insan” olmakla itham ettiği koşullarda, savaşın yarattığı yıkımı durdurmak için harekete geçmeye ihtiyacımız var. Her ülkede kendi iktidarlarının savaşta tarafsız kalmasını ve Putin’in işgaline ve NATO’nun yayılmacılığına son verilmesini talep eden savaş karşıtı hareketleri inşa etmeliyiz. Başlangıçtaki katılım azlığı hiçbirimizi yanıltmasın. Savaşa karşı kısa sürede kitlelerin hareketini örgütleyebiliriz.

Şenol Karakaş

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol