Trump son derece tehlikeli bir aşırı sağ hareketi örgütledi

07.01.2021 - 20:51
Haberi paylaş

"Artık Demokratlar tarafından durdurulabilmesi pek olası değil." İngiltere'de yayınlanan Socialist Worker gazetesinde Charlie Kimber'ın yorumu.

Washington DC’de aşırı sağ muhaliflerin seferber edilmiş olması, işçi sınıfının mücadelesini de teşvik etmelidir.

Görünen o ki Demokrat Parti çevresinde toplanmak, kifayetsiz bir “merkez zemini” inşa etmek ya da ABD demokrasinin başlıca kurumlarına duyulması beklenen saygı gibi kısıtlı açılardan yaklaşmanın pek faydası dokunmayacak.

Trump taraftarlarının binlercesi sokaklara döküldü, yüzlerce kişi Kongre binasına saldırıp Joe Biden’ın başkanlık zaferinin onayını askıya almayı başardı. ABD İç Savaşı’nın kölelik taraftarı müttefiklerini onurlandıran bayraklarını dalgalandırarak gezindiler Kongre koridorlarında.

Bunların işçi sınıfıyla, “işçi sınıfının isyanıyla” uzaktan yakından ilgisi bulunmuyordu. Zira büyük çoğunluğu ülkenin bir ucundan diğerine rahatça seyahat edebilen ve görüldüğü üzere askeri teçhizatlarla donanabilen insanlardı. Bu da onların hali vakti yerinde insanlardan oluşan bir grup olduğunu gösterir.

Belli ki tüm bunlar Trump tarafından hazırlanmıştı.

Dört yıllık görevi göçmenlerin, siyahların, Müslümanların ve tüm diğer azınlıkların sistematik olarak günah keçisi ilan edilmesiyle geçti. O ırkçıları yüreklendiren de buydu; içlerinden birinin Beyaz Saray’da olduğu gerçeği. 

Bunu, Siyahların Hayatı Önemlidir hareketine, sola, sosyalistlere yöneltilen acımasız ithamlar izledi ve böylece aşırı sağ oluşumların ihtiyaç duyduğu yakıtı sağladı. 

Trump, geride bıraktığımız Eylül ayında Kenosha, Wisconsin’deki ırkçılık karşıtı protestolarda iki kişinin canını alan milis destekli Kyle Rittenhouse’u savunmuştu.

3 Kasım’daki seçimlerden bu yana, yenilgisinin reddedilemez kanıtları apaçık ortadayken bile, kazanmış olması gerektiği gibi saçma bir iddiayla seçimlerde sahtekarlık yapıldığını, başkanlığın kendisinden çalındığını söyleyip duruyor. Bu, politikayı ve Yüksek Mahkeme’yi konuya dahil edip onları da kendi amacı için kullanmak ve sonucu tersine çevirebilmek gibi nafile bir çabaydı. Ama hepsi bundan ibaret değil elbette. Aynı zamanda destekçilerini ayakta tutmayı da istiyordu. Onlara mesaj veriyor, onlarla arasında “kutsal” bir bağ oluşturmaya çabalıyordu. Onlara kalsa mağlup edilmemişlerdi, yani bir davaları vardı: Rakipleri dolandırıcıydı, türlü oyunlarla çalınmıştı bu seçim.

Irkçı grupların, beyaz üstünlükçülerin, faşistlerin ve benzerlerinin cesaretlendirilmesini sağlayan inanç da budur zaten. Biden’ın delegeler kurulunu onaylamak üzere toplanacak Kongre’nin hedef alınmasının sebebi de budur.

Trump 20 Aralık’ta bir tweet atmıştı; “2020 seçimlerini kaybetmiş olmamız istatistiksel olarak imkansızdır. 6 Ocak’ta DC’de büyük protesto! Orada ol, acayip şeyler olacak!” Ve o gün geldiğinde, destekçilerini “çok özel” insanlar olarak tanımlayıp “sevgisini” ilan etti. 

Yaşananlar karşısında dehşete kapıldıklarını dile getiren sağcıların büyük bölümü, öncesinde Trump’a dalkavukluk edip siyaset tarzını öven insanlardır. Örneğin Terese May’in seçilir seçilmez yaptığı ilk şey Trump’a sadakatini sunmak oldu. Boris Johnson ise onu yeterince pohpohlayabilmek amacıyla bir Britanya gezisi daveti hazırladı. Kongre baskınının “doğrudan” Trump’ın kendisi tarafından örgütlendiğini dile getiren İçişleri Bakanı Priti Patel de İngiltere’de tam da onunkine benzer göçmen karşıtı yasaları hayata geçirmeye çalışıyor.

“Geliyorum” dedi

ABD’deki aşırı sağ hareketin potansiyeli zaten ortadaydı. 

Geçtiğimiz hafta, hâlâ hayatta olan on eski Savunma Bakanı’nın hepsi bir araya gelip bir barış önerisi metni sundu; “Birleşik Devletler ordusunu seçim anlaşmazlıklarının çözümüne dahil etmek bizi, hukuka ve anayasaya aykırı düşeceğimiz tehlikeli sulara sürükleyecektir.”  

ABD emperyalizmi ve kapitalizminin bu sadık hizmetkârları, orduyu, “seçim sonuçlarına gölge düşürecek veya yeni ekibe köstek olacak her türlü siyasi eylemden kaçınmaya” çağırdı. Bu türden hassaslıkları tesadüfi değildi, zira iktidar çevrelerinde, Çarşamba günü yaşanacak olana benzer olayların beklenmekte olduğuna dair bir uzlaşı mevcuttu ve aksettirdikleri de esasen buydu. Eski Savunma Bakanları’nın hesapları, Biden’ın başkanlığına müsaade ederlerse sistemin daha sağlıklı işleyeceği üzerine kuruluydu. 

Ne var ki canlarını sıkan ihtimallerin iç yüzünü ortaya çıkarabilmiş de değiller. Aşırı sağcı kitlenin, (en iyi ihtimalle sadece) olayların başlangıcında polisten özel muamele gördüğü ortada. Washington Post’un dile getirdiği üzere, “Alarm durumundaki bir şehirde, 2 bin kişilik polis teşkilatına sahip bir binada, yalnızca bayrak direklerini ve şeffaf kalkanları kullanıp, başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadan, itişerek içeri girmeyi başardılar.” 

“Onları kimse durduramadı – hatta bazı polis memurlarının isyancılar karşısında geri adım atıp onların içeriye akın etmesine izin verdiklerini gösteren video kayıtları da var.”

Pek çok kişinin üzerinde durduğu gibi, orada silahlanmış olanlar Siyahların Hayatı Önemlidir hareketi olsaydı, en ılımlı ihtimalle toplu tutuklamalara, muhtemelen de bir katliama tanık olmak zorunda kalırdık. George Floyd’un polis tarafından öldürülmesinin ardından gerçekleştirilen protestolarda tüm yaz boyunca hazır ve nazır durumda bulunan bu kolluk kuvvetleri ve milli muhafız teşkilatı o gün, orada nedense geri adım attı.

Gerçekler

Bu bir darbe değildi. Bazı destekçileri elbette böyle bir sonucu memnuniyetle karşılar ama darbe girişimini başarıya ulaştırmak için bundan çok daha büyük bir sokak ordusuna, büyük sermayenin fark yaratacak oranda desteğine ve egemen sınıf ile onun baskıcı devlet güçleri tarafından daha fazla cesaretlendirilmeye ihtiyacı vardı. 

Washington’da bu yürüyüş sahnelenirken, Cumhuriyetçi kongre üyesi Mary Miller başka bir mitingde şunları söylüyordu; “Birkaç seçim kazansak bile çocuklarımızın kalbini ve aklını kazanamadığımız sürece kaybetmiş sayılacağız. Asıl mücadelemiz bu olmalıdır.”

Hitler bir konuda haklıydı; “Gençliği ele geçiren geleceğe sahip olur.”

Şu sıralar gördüğümüz yorumların çoğunda, Demokratları desteklemeye odaklı bir “demokrasi savunması” kurulması gerektiği öne sürülüyor ama Biden aşırı sağ hareketinin büyümesine engel olamaz. Trump’ın destekçileri ortalığı kasıp kavururken, Biden’ın yaptığı tek şey Trump’a seslenip, harekete geçmeye davet etmekten ibaretti. Ona, ulusal televizyonda görünüp “bu kuşatmanın sona erdirilmesini talep etmesi” için yalvardı. Trump’ın çevirdiği bu oyunla ilgili asıl tehlikeye dikkat çekmedi. Çünkü yalnızca ABD siyasi sistemine ve bundan faydalanan kapitalistlere destek sözü vermişti. Trump’ı üreten ve aşırı sağı güçlendiren de bizzat o sistemdir. 

Biden, Siyahların Hayatı Önemlidir gösterilerine katılan “isyancıları” suçlayan bir adamdı. Üstelik hem ABD’de hem de dünyanın geri kalanında, Trump’a ve ırkçılığa karşı yürütülen mücadelelerin büyüyüp çoğalmasına ihtiyacımız varken. 

Biden, sermayeyi önceleyen politikalarına devam edip var olan yoksulluğu daha da büyütecek. 1920’ler ve 30’lardan çıkarılan ders şuydu oysa; Faşist güçlerin büyümesini engellemek istiyorsanız, işçilerin hem sokaklarda hem de işyerlerinde örgütlenerek ileri atıldığı bir harekete ihtiyacınız var. İşçiler ana-akım siyasetçilere güvenecek olduklarında, bu siyasetçilerin er ya da geç faşistleri yükselttiğini de gördüler.

Çarşamba günü yaşananları kınayan ABD egemen sınıfı aslında emperyalist çıkarlarını sürdürebilmek adına kitleleri öldürmekte, hatta bombalamakta hiçbir beis görmüyordu. Gerekli olduğunu düşünseler kendi “evlerinde” de denerlerdi kuşkusuz. Ama – en azından şimdilik – büyük patronların aşırı sağdan gelecek desteğe o kadar da ihtiyacı kalmadı. Ne de olsa hisselerinin, pandeminin yol açtığı çaresizlik ve kitlesel ölümler üzerinde yükselişi gibi bir fırsatı ayaklarına getirmiş olan mevcut gidişattan pek memnunlar.

Ve gerçekte gücün simgesi Kongre binası değil; toplantı odalarında ve devletin kendisinde gizleniyor. 

Bu, Trumpizmin nihai eylemi olmayacak. Destekçileri dağılırken şu tweeti atıyordu Trump; “Ezici ve saygıdeğer bir siyasi zaferi, uzun zamandır haksızlığa uğrayıp kötü muamele gören büyük vatanseverlerin elinden gayrı resmî şekillerde ve alçakça oyunlarla almaya çalışırsanız, bu tür olayların yaşanması kaçınılmaz olur.”   

“Evlerinize sevgiyle, huzurla gidin. Ve bugünü asla unutmayın!”

İşte bu, işçi sınıfını harekete geçiremezsek neler olabileceğine dair açık bir uyarıdır.

Çeviri: Tuna Emren

Trump kışkırttı, faşistler Kongre binasını bastı

Bültene kayıt ol