Makale yeniden savaşın hakim olduğu Karabağ’da yaşanan sorunun tarihsel arka planını ele alıyor ve sosyalistler açısından güncel tutumun ne olması gerektiğine işaret ediyor.
33 yıl önce anlaşmazlıklarla başlayan ve 28 yıldır, komşu iki devlet arasında süren savaş yeniden canlandı.
Azerbaycan ve Ermenistan orduları, Karabağ için yeniden çarpışmaya başladı. Ağırlıklı olarak roket ve füzelerin kullanıldığı savaşta her iki taraftan yüzlerce kişi hayatını kaybetti.
Sivil yerleşimler, altyapılar da vurulurken siviller, kadınlar ve çocuklar ölüyor.
Emperyalist devletler seyirci
İki devlet son olarak 2016’da 4 gün boyunca çarpışmıştı. Ardından ateşkes sağlandı. Bu kez ise çatışmaların 10. gününde henüz ne bir arabulucu ortaya çıktı ne de ateşkes kapısı aralandı.
Azerbaycan yönetimi, Ermenistan, Karabağ ve askerlerini bulundurduğu diğer illerden tamamen çekilip, özür dilemedikçe savaşı sürdüreceklerini söylüyor.
Ermenistan yönetimi ise bir yandan Rusya, AB, ABD gibi uluslararası güçlerin desteğini kazanmak isterken diğer yandan da savaşı sürdürüyor ve geniş bir cepheye yayabileceğinin işaretlerini veriyor.
Kafkaslar’da hâkim devlet Rusya. Putin yönetimi iki tarafın kapışmasına açıkça göz yumuyor. Hazar petrolleri ve doğalgazı üzerinde imtiyaz sahibi olan Avrupa Birliği devletleri de aynı tutumda.
Ermenistan ve Azerbaycan milliyetçi egemenleriyle emperyalist devletler, Azeri ve Ermeni halklarını savaşla bir kez daha birbirlerini kırdırıyor.
Türkiye savaşın tarafı
Kafkaslar’daki çatışmanın en açık tarafı ise Ankara. Erdoğan yönetimi açıkça Azerbaycan’ı desteklerken, muhalefette yer alan CHP ve İYİP’i de arkasına taktı. Türkiye’deki iktidar ve muhalefet blokunun başlıca temsilcileri, Aliyev ailesi tarafından yönetilen Azerbaycan devletinin yanında.
Öte yandan Türkiye’nin sattığı SİHA’ların bugünkü çatışmalarda kullanıldığı ileri sürülüyor. Yerli üretim olduğu söylenen SİHA’ların kamera ve odaklanma teknolojisinin Kanada’dan çıktığı anlaşılınca Başkan Justin Trudeau Türkiye’ye SİHA ekipmanı satışlarını durdurdu.
Türkiye’nin savaştaki tarafgirliğine en sert eleştiri ise İsrail’den geldi. Azerbaycan’ın başlıca silah satıcısı olan Tel Aviv, Türkiye’yi ortalığı karıştırmakla suçladı.
Türkiye devletinin Azerbaycan’la yakın ilişkileri ve iki devlet arasında imzalanmış güvenlik-istihbarat anlaşması var. Tarihsel olarak Türkçe, iki toplum arasında güçlü bağlar oluşturdu.
Azerbaycan’ın yanında olan bir diğer bölgesel devlet ise İran. Hem Azerilerle dini bağları hem çatışmanın Rusya ile İran arasında köprü olan Azerbaycan’da patlak vermesi mollalar rejimini de teyakkuza geçirdi. Yani bölgesel güç olmaya çalışan devletleri, Karabağ sorunu üzerinden kapışıyor. Azerbaycan ise halkı fakir, ama yönetenleri zengin bir ülke. Petrol ve doğalgaz zenginliği sonucu son 20 yılda hızla silahlanarak, politik ve ekonomik kriz yaşayan bir tarım ülkesi olan Ermenistan karşısında güçlendi ve yasal olarak kendisine ait olan toprakları alarak sınırlarını genişletmek istiyor.
İktidar blokunun faşist kanadı için bu da yeterli değil. Nahçıvan Özerk Yönetimi’nin Azerbaycan tarafından ilhak edilmesini savunan MHP lideri Bahçeli arada kalan Ermenistan şehirlerinin de alınmasını savunuyor.
Karabağ’da sorununun tarihi
On yıllardır süren bu savaşta on binlerce kişi hayatını kaybetti.
Yüz binlerce kişi mübadele anlaşmaları yüzünden ve zorla göç ettirmelerle yaşadıkları yerlerden edildi.
Aynı zamanda Azerbaycan ile Ermenistan arasında Karabağ sorununun çözümü için bir adım atıldı. Fakat hiçbiri çözüme ulaşmadı.
Karabağ, Ermenistan-Azerbaycan sınırında yer alan dağlık bir bölgedir. Nüfusunun yüzde 80’i Ermeni, yüzde 20’si Azeridir. Transkafkasya’da Ermeni, Azeri, Gürcü, Tatar halkları daima iç içe yaşadılar, Karabağ’daki durum istisna değildir.
Transkafkasya’da ulusal sorunun kökleri çok daha eskiye uzanıyor. Karabağ sorunu etrafında şekillenen Azerbaycan-Ermenistan çatışması ise SSCB’nin dağılışıyla baş gösterdi.
1922 yılında ilan edilen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, Ermenistan ve Azerbaycan’da kendisine bağlı yönetimler kurarken, tarihsel olarak Ermenilerin yaşadığı Karabağ’ı özerk bir bölge olarak Azerbaycan’a bağlamıştı.
SSCB ekonomik krizle birlikte yeni bir yönelime girerken 1987 yılında Karabağ özerk bölgesinde Azerbaycan hakimiyetine karşı hareketler de başladı.
1987-1991 yılları arasında yaşanan çatışmalarda siviller ölürken, Stalinist rejim Karabağ’ın kendi kaderini tayin etmesini şiddetle engelledi.
SSCB’nin yıkılmasından birkaç gün önce, 10 Aralık 1991’de Dağlık Karabağ’da referandum düzenlendi. Azeri liderliklerin boykot ettiği referanduma katılanların yüzde 99,89’u tam bağımsızlıktan yana oy kullandı. Bakü referandumu yasadışı ilan ederken, Dağlık Karabağ’ın özerklik statüsünü de sonlandırdı.
Bu gelişmeyi takiben Karabağ’da nüfus ayrıştırması niyetiyle sivillerin topluca katledildiği çatışmalar ve olaylar yaşandı. Yüzlerce Azeri’nin öldürüldüğü Hocalı Katliamı, en kanlı saldırılardan biri oldu.
Bunun ardından Ermenistan askeri desteğini alan Karabağ özerk yönetimi filli iktidarını kurdu. Karabağ yönetimi, Birleşmiş Milletler tarafından tanınmıyor ve Azerbaycan topraklarını işgalle suçlanıyor.
33 yıldır süren sorun sadece savaş ve çatışmalarla geçmedi. İki tarafı yönetenler zaman zaman barış ve çözümden bahsetti.
Ermenistan’ın yedi Azeri şehrinin verilmesi karşılığında Azerbaycan’ı birleştiren bir geçidin açılmasından, bunun karşılığında Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesi de gündeme geldi. 1999’da Haydar Aliyev ve Robert Koçaryan uzun görüşmelerden sonra bu formül üzerinden anlaşmaya çok yaklaşsalar da temaslar son anda kesilmişti.
Kalıcı barış için ateşkes ve siyasi çözüm
Karabağ sorunun tarihi, ulusal sorunlara siyasi çözüm getirilmediği takdirde kanlı çatışma ve boğazlaşmaların yeniden yaşanabileceğine bir örnektir.
Ateşkes sağlanmadıkça savaş sertleşecek, cepheler büyüyecek, daha çok yerleşim yeri bombalanacak ve siviller ölecek.
Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Karabağ sorunu masada siyaseten çözülmedikçe, Azeri ve Ermeni hakları fakirlik, göçmenlik ve baskıyla yaşayacak.
Suriye’nin ardından Türkiye’nin bir sınır komşusunda daha savaşa hayır!
Karabağ sorunu yaratan ve büyüten emperyalist/tepeden müdahalelere hayır, tüm dış güçler bölgeden ellerini çekmelidir.
Sosyalistler, Kafkaslar’da barıştan ve aşağıdan-demokratik siyasi çözümden yana.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)