Otoriter ve aşırı sağcı liderler salgından daha tehlikeli

01.04.2020 - 12:54
Haberi paylaş

Salgını önlemek için gereken tedbirleri uygulamayı reddeden otoriter ve aşırı sağcı yönetimler, milyonlarca insanın hayatını tehlikeye atıyor.

İklim krizine "uydurma" diyen, işçilerin kazanılmış haklarına, kadınların kazanımlarına, göçmenlere ve LGBTİ+ bireylere savaş açmış olan ırkçı popülist liderler kuşağı felaketler yaratıyor.

Salgına ve kapitalizme karşı dünya işçilerinin mücadelesi otoriterleşme eğilimine son verebilir.

Trump’a göre başarı: Ölümleri 100 bin ila 240 binde tutmak

"Sosyal mesafe korunursa, ABD'deki can kaybı 100 ila 240 binde tutulur." Bu sözler Covid-19 salgınının merkezi haline gelen dünyanın en büyük kapitalist ekonomisi ve silahlı gücünü yöneten ırkçı işadamı Donald Trump'a ait.

Bir gün önce "Ölümleri yüz bin kişiyle sınırlı tutarsak başarılı olacağız" demişti. Başta New York olmak üzere ABD kentlerinde hasta sayısı hızla artarken, bollukla övünen ülkedeki doktorlar sağlık sistemini "3. dünya ülkelerinin sağlık kuruluşlarıyla" kıyaslıyor.

"Doktorlara kalsa hiç çalışmayacağız" diyen Trump, salgın karşısında yeterli önlemleri vaktinde almadığı gibi iktidarda kaldığı dönem boyunca sağlık hizmetlerinin kırıntı düzeyindeki kamusal yanlarını da yok etmekle uğraştı.

Tek derdi en zengin yüzde 1’i memnun etmek olan Trump, önce “üretimin 14 Nisan'da başlayacağını” ilan etti. Toplu ölümlerin artışıyla beraber bu hedefini revize ederek “30 Nisan'da hayat kaldığı yerden devam edecek” dedi.

Irkçı Trump, bazılarının "doğal bağışıklık" adını verdiği politikayı adı konulmamış bir şekilde uyguluyor: Bu hastalık yayılacak, ölenler ölecek, üretim kalanlarla devam edecek.

Toplum sağlığı için bir tehdit olan ABD başkanı, bilim insanlarının uyarılarına rağmen işçileri fabrikalara yollamak istiyor.

Rakibi olan solcu lider Bernie Sanders ve Demokratların sol kanadında yer alan Alexandria Ocasio-Cortez gibi radikal politikacılar, herkesin yararlanabileceği sağlık sistemi ve önceliğin hayatların kurtarılması olduğunu savunan politikalarla Trump'ı yerden yere vuruyor.

Irkçı Johnson'un hedefi “sürü bağışıklığı”         

Covid-19 risk grubunda yer alan geniş kesimlerin ölümü konusunda ilk fikir belirten Trump'ın İngiltere'deki muadili ırkçı başbakan Boris Johnson'du.  "Sürü bağışıklığı"nı ilk kez açıkça dile getiren lider olan Johson, gereken önlemleri almayı reddetti ve salgın ülkeye yayıldı. Sonra geri çark etti ve bir takım tedbirler uygulamaya başladı.

Covid-19'u küçümseyen Johnsonda enfekte oldu. O karantina günlerinde bile en gelişmiş kapitalist devletlerden biri olan İngiltere hakkında tutarsız kararlar vermeye devam ediyor. Muhafazakâr hükümetin savaş açtığı ve kesintilerle budadığı Ulusal Sağlık Sistemi, Johnson'a rağmen salgınla savaşta ayakta kalmaya çalışıyor.

ABD'de olduğu gibi İngiltere'de de işçiler ve ailelerin hayatı hiçe sayılmış durumda. Devrimci sosyalistler ve sendika aktivistleri, toplumda Johnson hükümetine karşı büyüyen öfkeyi bir direnişe dönüştürmek için kolları sıvamış durumda.

Aşırı sağcı Bolsonaro'ya göre salgın basit bir grip

Covid-19 virüsü Güney Amerika'da da yayılıyor. Brezilya'yı yöneten emekli asker Jail Bolsonaro'ya göre virüs "basit bir grip ve ufak bir soğuk algınlığı.” Kabine üyeleri karantina altındayken bu açıklamayı yapan aşırı sağcı lider, sokağa çıkma yasağı/sıkıyönetim gibi normalde severek yapacağı sert tedbirleri almaktan kaçınıyor. Çünkü onun da derdi kapitalist üretimin ve emek sömürüsünün devam etmesi.

Bolsonaro,ülkedeki yüksek suç oranını düşürme vaadiyle orta sınıf oylarını kazanarak başkanlık koltuğuna oturmuştu.

Bugün ise Brezilya’nın en büyük ikinci kenti Rio de Janeiro’daki suç çeteleri, Coronavirüsle mücadele için üç yerleşim biriminde akşam saat 20.00’den sonra sokağa çıkma yasağı ilan etmiş durumda.  Çeteler sosyal medyadan, “20.00’den sonra sokakta görülen herkes, bir dahaki sefere kurallara riayet etmesini öğrenecek” ve “Halk için iyi olanı istiyoruz. Eğer hükümetin duruma el atacak kapasitesi yoksa suç çeteleri mevzuya müdahil olacaktır” mesajlarını attı.

Rio de Janeiro’da nüfusun çoğunluğu gecekondularda (favela) yaşıyor. Yüksek suç oranlarının görüldüğü bu gecekonduların kontrolü çoğunlukla suç çetelerinin elinde bulunuyor. Bu gecekondular arasında sağlık ve temizlik hizmeti alamayan ya da aylardır su kesintisi yaşayan mahalleler bulunuyor. Ayrıca beslenme, barınma, ulaşım gibi en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan gecekondu sakinlerinin virüsle mücadele edecek yeterli ekonomik güce sahip olmaması, favelaları salgın karşısında Brezilya’nın en riskli alanları haline getiriyor.

Türkmenistan'daki diktatörlük Koronavirüs kelimesini yasakladı

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, Türkmenistan yönetiminin koronavirüs kelimesine yasak getirdiğini duyurdu.

Koronavirüs salgını hakkında konuşan vatandaşlar polis tarafından gözaltına alınırken, hükümetin yayınladığı salgınla mücadele genelgesinde Covid-19'un ismi yer almadı.

Sivil giyimli "ajanların" halk arasında dolaşıp koronavirüs ile ilgili konuşanları veya maske takanları gözaltına aldığı iddia ediliyor.

Koronavirüs salgınının üzerini örtme kararı, Türkmen vatandaşlarını riske atmanın yanı sıra Cumhurbaşkanı Kurbankulu Berdimuhamedov'un otoriter yönetimini güçlendirme yönünde bir adım.

Türkmenistan'daki diktatörlük ne yeni ne de popülist (yani çoğunluk oyuna dayanan bir yönetim değil). Türkmenistan yönetiminin tavırları, bugünün otoriter ve aşırı sağcı diktatörlük özlemcilerinin nihai ve mutlaka engellenmesi gereken amaçlarını ortaya koyuyor.

Macaristan’dan alınacak ders

Bültene kayıt ol